Dünyada birçok krizler ve değişik güçler arasında önemli uzlaşmaz çelişkielrle yeni hegemonya mücadeleri yaşanmaktadır. Şu önemli konuyu gözden kaçırmayalım: sakın ola hepsini bir sepete koyup aynılaştırmayalım. Suriye ile Venezuela veya Türkiye ile Brezilyayı ayni gözlükle yorumlayıp tektipleştirmeyelim. Genel sistem sorunu kadar, her ülkede değişik güçler dinamikleri de etken olarak varlığını sürdürüp rol almaktadır. Suriyedeki BOP ile Latin Amerikadaki Yirmibirinciyüzyıl Sosyalist hamlelerini aynılaştırmayalım. ABD BOP ile Venezuela politikalarının şimdiden güçler denklemli sonuçları ayni olmayacaktır. Nasıl ki devletler ayni tip değil ise tüm muhalefetlerin ilerici olma durumu da yok. Nitekim, Venezuelada sağ ve faşist özlü hareketler varken, örneğin Kolonbiyada sol eksenli muhalefet hareketleri öne çıkmaktadır. Türkiye devleti ile Venezuela devleti de birbiriyle hiç alaka yoktur. Ayni durumda ABD Türkiye, Suriye veya Venezuela müdahaleleri ve amaçları direk ayni değildir. Bu ayrıcalıklarla koşullara ve siyasal sınıfsal mevzilenmelere göre tartışma yapılmalıdır. Ancak, özde emperyalist çağda oluşumuz, sisemin genel krizlerle boğuşması ve hegemonya kayganlığının derinleştiği dönemden geçtiğimiz genelemesini de unutmadan konuşmak gerekir. Çünkü, hala kimisi sanki tıkır tıkır işleyen kapitalist sistem koşularıyla ve devletlerin sınıfsal veya sömürgesel gelişmiş nitelikleri sıfırlandırılarak görüşler sıralanmaktadır. İşte toplamda Venezuela bakışlarında tüm bu olumsuzluklrı izlemek kolaydır….
Venezuela konusunu izlerken, şu önemli habercilik akışını yorumlamak istiyorum: Genellikle günümüz medya ekseni, Amerikan merkezli haber yorumlama yöntemi ile bilgi akışı yapılıyor. Temeline Amerikan merkezli politik algısına önem veriliyor. Bundandır ki bu tip haberlerde kuşkulanmak veya sorgulayarak anlamak önemlidir. Nitekim, ezberletme veya tektipleşme ile Venezuela olayında da yanıltma olayı oldukça fazladır. Örneğin, Venezuela Paramiliterlerin yaktığı Madura yanlısı insanları, medya bize “devlet tarafından yakılma” gibi sundu. Sanki, Maduronun diktatör ve ötekilerin “özgürlükçü ve demokrat” oluş algısıyla yorumlama habercilik yapılıyor. Bu nedenle, Amerikan merkezli haberciliği, kuşkularla sorgulayıp, sonra direk kulanıma koymak gerekir.
Habercilik yönündeki Amerikanlaşma merkezli dikat yanına, yorum yaparken de önce elinizde enazından doğruya yakın bilgi olduktan sonra yorumunuzu korsunuz. Bilgi olmadan gelen yorum veya belirli merkeze göre sunulan yorumu bilgi kabulenmenin sonunda,kolayca kulanılır insan olma yanılmasına düşersiniz. Venezuela resmen bize bunları yaşatıyor….
Venezuela üzerine epey söz yapmak kolaydır. Fakat, makalemi yazmadan önce Cumhurieyt gazetesinde Ceyda Karanın özetlediği nokta her şeyi bence açıklar: “Venezuela sorununun temelinde var olan zenginliğin yoksul halka paylaşılıp paylaşılmamasıdır dedi! Aslında bu senelerdir süren ve Çavezle tırmandırılan krizin de içeriğidir. Petrol gerilinin bir miktarının yoksulara sosyal politika veya hak olarak dönüp dönmemesidir. Nitekim, daha baştan, sağ kesim ve ABD merkezi, yoksul halka ayrılan petrol zengilik pastasının “başarısız ekonomik uygulama” olarak sermaye yanlıları hep suçladı…..Maduro dönemindeki tırmanma da fırsatı değerlendirme olarak tırmandırıldı.
Aslında konunun başlangıcı şu noktada başlar: 1822 Yılında, Amerika temel bir strateji açıklar! Amerika kıtasında başta Avrupalılar koloni kuramayacaklar içeriği vardı. Soğuk savaş döneminde de sınıfsal öze de konulup, sosyalizmin Latin Amerikada mümkün olmadığını ve bunu engelemek için de ne gerekiyorsa yapılacağını açıklıyorlardı. Açıklamakla kalmayıp, Şiliden Guatemalaya dek direk müdahalelerle sol yönetimler devrildi. En Moderin işkence merkezleri de bu yörede kulanıldı….
Son devran ikibinlerde değişmeğe başladı. Aslında 1998 yılında Neoliebralizmin yeniden bunalıma girip, sürecini tamamlamasıyla, ekonomik kriz gidrek siyasal krize doğru evrildi.Nitekim, Asya Kaplanları çöktü! Latin Amerikayı da kriz vurdu. Brezilya Arjantin modelleri yıkıldı. Arjantinde halk ayaklandı. Yapılan seçimlerde Sol yönetimler hükümete geldi. Brezilyada piyasa modeli ve sosyal politika adıyla Lula seçimi kazandı. Venezuelada ise Çavez seçimi kazanıp, Yirmibirinciyüzyıl Sosyalizim adıyla planla hükümet oldu. Peşpeşe benzer partiler kazandı. Bu ivme 2006 yılındaki Kazanılan, fakat seçim hilesiyle elinden alınan Meksika seçimlerine dek sürdü. Meksika seçimi bir durma ihtarıydı. Ardından Venezuelaya yaklaşan Hondoras başkanı askeri darbeyle devrildi. Artık, müdahaleler peşpeşe geldi. Paraguay başkanı parlementer darbeyle devrildi. Böylelikle Bolivarist Latin Amerika rüzgarına karşı, kasırga eken Emperyalizim darbeler, olay çıkaran kesimlerle geriletme hamlelere başladı….
Venezuelanın önemi, önemli petrol zengini olmasıydı. Ancak, böylesi bir zenginliğe karşın, Çavez öncesi Y.80 oranında halk yoksuluk sınırı altındaydı. Çavezciler petrol zenginliğini halka da ansıtıkları için ABD şimşeklerini üzerlerine çektiler. Daha koltuğa oturmadan hamleler başlandı. Bir yıl sonra CİA merkezli darbe girişimi, halkın direnişi ile durduruldu. Petrol tesislerini işletmeme, italatı kısıtlama, egemen oligartların karabordsa oluşturma hamleleri hep sokağa da belirli kesimler sürülerek engelenmek istendi. Amaç, Petrol gelirinin halka dönmemesi oluyordu. Şunu da ekleyelim; Venezueladaki petrol dış sermaye tekelinin, şimdiki Amerikan dışişlerinin de ortağı olduğu kesimdir….
Çavez bu durumu atlatırken, ölümü veya öldürülmesi “çünkü böylesi tartışmalar da var” yerine geçen Maduroyu fırsat bilip, sağ kesim, sermaye oligartları ve Amerika hemen harekete geçti. Ticaret bunalımı, sdokçulukla gıda ve ilaç sıkıntısı tırmandı. Maduronun ilk beceriksizlik denecek hamleleri de işlerini işdahlatı. Sokağa sık sık çıkılırken, bazı Kolonbiyalı paramiliterlerle birlikte cinayetler de olmaya başladı. Nitekim, yakılan Çvezcilerin değil de haberlerde hükümetin öldürtüğü muhalifler olarak haberleşti. Önemli kırılma parlementer seçiminde oldu! Bazı sol kesim sandığa gitmeyerek Maduronun bazı yanlışlarına uyarı yaparken, bu uygulama karşılık olarak muhaliflerin gücünü artırdı. Ancak, özellikle mezarlardaki insanların oyunu da kulanıp seçilen 3 “muhalifin” yargı kararıyla vekiliklerinin düşürülmesi, yeniden fitili ateşlendirdi.
Özetlenen bu tırmanış, helikopterle saldırı ve en son askeri darbe girişimli sürece dek geldi. Muhalifler kendielrine tam güvenmedikelri için de kendielrinin istediği Kurucu meclis seçimi, seçim ilan edilince de katılmayarak ikili yapının ikili ayrışmasına neden oldular. Böylelikle, Venezuela resmen öngörülerin tam görülmediği dönemece doğru girdi. Burada önemli sorun şu: Venezuela Maduroyla sarsılırken, aslında özellikle Brezilyada Ruzerfin parlementer darbeyle devrilmesinden sonra bölgede dengeler Amerikan lehine doğru kaydı. Venezuelanın kaybetmesi demek, Yirmibirinciyüzyıl sosyalizmin çıkış ülkesinin de boğularak, Latin Amerika soluna yeniden darbe vurmak demektir. Konunun özünde ise zengin Petrol ülkesi Venezuelanın zengilnliğinin halkla değil de Amerikan şirketlerinin cebine girmesi demektir. Nitekim, her seçim bildirgesinde sağ kesim, kamu alalnlarının özelleştirilerek, sosyal harcamalrın kesilerek, rekabet koşullarla ülkenin reforumlarla dönüştürülmesini savunuyorlar.Venezuela bu nedenle önemlidir. Bundandır ki Amerikan medyası ve uzantıları orada olanları değil, algı operasyonla solun da başarısız olduğunu vurgulayıp, yeniden pazarı ele geçirme sorunudur.
Tek ürüne bağlı olunması, özel sermaye alanlarını kıramaması, kamusal alanda üretim seçenekleri oluşturulamaması gibi eksiklikler veya özde ikili yapı olayının birlikte olma sonucu derinleşen çatışma Venezuelayı çok yönlü izleyerek tartışmayı dayatmaktadır. Çavez Sosyalist devrim dönüşümü yapmadı. İkili yapılanış la petrol gelirinin bir miktarının halka dönük kulanmasıyla dahi sermayenin nedenli aşağlayıcı çirkin saldırılar yaptığının örneklemidir. Bu gerçeği iyi okumak gerekir.