Elbette her olaya eleştirel bakış gerekiyor. Bir olayda yüzde yüz haklı taraf da olmuyor. Muhakkak bir yerlerden her iki tarafın da yanlışları vardır ve bunlar hayatın bize öğrettiği olaylar.Olaylara eleştirel bakmazsak zaten doğruyu bulamayacağız. Eide’nin söyleşilerinde ve verdiği demeçlerde Eide başından itibaren görüşmelerde sıfır askeri garantiyi getirdiklerini dile getirmiştir. Bu arada Kıbrıslıtürk tarafı başka, Kıbrıslırum tarafı da başka öneriler sunmuşlar ve güvenlik konusunda anlaşmazlık çıkmıştır. Tabi bunlar dile getirilirken, her iki tarafın da görüşlerinin, endişelelerinin ele alındığı gerçeği de sırıtmaktadır ve diplomaside bu tip görüşmelerde kazan-kazan metodunun da etkili olduğu bilinmektedir. Bu metodda sen haklısın ben haklıyım değil, her ,ikimiz de haklıyız ve sonuçta her iki tarafın da görüşlerinin yer alacağı ortak bir oydaşma olması gerekiyor. Bu anlayış var mı? Yoksa taraflar sadece birbirlerini mat etme yarışında mı? Bana göre görülen de, birbirlerini mat etme dominant bir anlayış kazanıyor. Eide, demeç ve açıklamalarında, tarafların esasında Kıbrıs Sorununu görüşmedikleri, kendilerinde çözme ruhu olan Kıbrıslılar gibi davranmadıkları ve görüşmelerde başka şeyler konuştuklarını, pek kişi ismi vermeden de parmak bastı. Bu açıklamalarından sonra da Eide üzerinde her iki taraftan da tepki geldi ama daha fazla Güney Kıbrıs da Eide’ye saldırmaya başladı. Aslında basın bildirileri okunsa bu tepkileri çok kolay anlamaktayız.
“Kararda, iki liderin ‘özlü konular üzerinde daha fazla yakınlaşma için daha fazla çalışmayı arkalarında bırakarak, bir anlaşma sağlanmaya varılma yönünde müzakereler için yakınlaşmayla ilgili halkın mesajlarına yoğunlaşma ve ilerleme, daha yapıcı ve daha uyumlu mesajlar verme, sürece uygun şekilde sivil toplumu katma da dahil kamuda ortamı geliştirmeleri çağrısında bulunuldu” (Ahmet Cavit’ten alıntı, ΚHA – KIBRIS/Lefkoşa 27/07/2017 19:09).
“Çarşamba akşamı yazılı bir açıklama yapan Cumhurbaşkanı Anastasiades, Kıbrıs sorunuyla ilgili üst düzey danışma organı olan Ulusal Konseyin, son gelişmeleri görüşmek üzere 1 Ağustos’ta toplanacağını da açıkladı.
Açıklamada Cumhurbaşkanı, tutanakların BM Güvenlik Konseyi Daimi Üyeleri ile Konsey Başkanına iletileceğine dikkat çekti. Bayrıca BM Genel Sekreteri, Avrupa Konseyi Başkanı ve Avrupa Komisyonu Başkanı’na da iletileceğini duyurdu.
Cumhurbaşkanı, BM Genel Sekreteri tarafından yapılan bir çağrı üzerine bu kararı aldığını yapıcı yaklaşımından ötürü Genel Sekretere minnettar olduğunu ve diplomatik normlara saygı duyduğunu söyledi.
Cumhurbaşkanı, Eide tarafından yapılan sürekli seçici kamuoyu beyanlarının, 24 Temmuz’da kendisiyle yaptığı görüşme sırasında dedikleriyle tamamen ters olduğunun altını çizdi.
Cumhurbaşkanı Anastasiades, yaptığı yazılı açıklamada, “Sayın Eide’nin yanıtlarının hepsi (Pazartesi günü yaptıkları özel toplantı sırasında) Türk tarafının pozisyonları ve tartışmanın nihai sonucunun sorumluluğuna ilişkin olarak Crans-Montana’da 6 Temmuz akşamı olanlarla çakışıyor. Eide’nin yanıtları, Kıbrıs Rum müzakerecisi Büyükelçi Andreas Mavroyiannis tarafından tutulan tutanaklarla da uyumlu “olduğuna dikkat çekti.
Cumhurbaşkanı, pazartesi günkü toplantıda Eide’nin yalnızca Kıbrıs Rum tarafının Crans-Montana görüşmelerinde BM Genel Sekreterinin ortaya koyduğu çerçevede çok özel öneriler ortaya koyan tek taraf olduğuna ilişkin tebrik etmekle kalmayıp, buna ek olarak, Eide aynı zamanda, Türk tarafının sözlü ya da yazılı olarak bu önerilere hiç cevap vermediğini belirtti.
Cumhurbaşkanı, 24 Temmuz’da Genel Sekreterin Özel Danışmanıyla yaptığı görüşmede, söylentilerle ve ima edilen yanlış anlamalara son vermek amacıyla kendisini gerçekçi olarak doğru beyanda bulunmaya davet ettiğini söyledi.
Anastasiades, Eide’ye, Türkiye Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu’nun Crans- Montana’da akşam yemeği öncesinde söylediklerini- yani Kıbrıs Rumlarının garantilere ve müdahale haklarına son verme hayalinden uyanması gerektiğini-veya 6 Temmuz’da Kıbrıs Rumlarının Garanti Antlaşması’nı sona erdirme ve Kıbrıs’a müdahale etme haklarını kaldırma yönündeki önerisinin kabul edilemeyecek kadar saçma bir teklif olduğunu söyleyen Çavuşoğlu’nun bu açıklamasını reddeden tek kişinin kendisi (Eide) olduğunu söylediğini belirtti.
Cumhurbaşkanı yaptığı yazılı açıklamada, Eide ile yaptığı görüşmede, kendisinin (Anastasiades) 5 Temmuz’da Crans-Montana’da sunduğu önerilerin Kıbrıslı Türklerin endişelerini ele alıp almadığına ve Genel Sekreterin çerçevesine girip girmediğine ilişkin sorusuna Eide’nin, kesinlikle haklı olduğunu ve anlattıklarının kesinlikle doğru olduğunu söylediğini vurguladı” (Ahmet An, 27 Temmuz 2017 – KRYK).
Görüldüğü gibi Güney Kıbrıs görüşmecisi Başkan Anastasiades, Eide’den şikayet etmekte. Şikayetini belli ederek huzursuzluğunu da ortaya koymaktadır (Ahmet Cavitten alınan basın bildirilerinden).
Ortaya çıkan sonuç şu: Aslında her iki taraf da felsefe olarak birbirinden farklı. Biri görüşmelerde federasyon diyor ama temel olarak Kıbrıs Cumhuriyeti’ni alırken diğeri de federasyon derken temel olarak Konfederasyonu düşünmekte ve sonuçta da anlaşmazlık ortaya çıkmakta. Hristofyas ve Mehmetali Talat da aynı sonuca gelmişlerdi. Eksik olan yan ne biliyor musunuz? Her iki taraftaki halkların veya insanların bu sürece girmemesi ve katılmaması. İlgi motivasyonunun 2003 yılından beri girerek azalması. Şu anda da motivasyon hiç yok. Bu süreçte halkları temsil edecek her iki taraftan tüm renklerin sürece ortak platformlarla katılması, bu konuların tartışılması ve bu konuların her iki taraftaki halklara yayılarak onların da desteği alındıktan sonra bir çözüm için sürecin fiiliyata başlaması. Ama gerçektir; Kıbrıs Cumhuriyeti’ndeki ırkçı, iki toplumu ayıran değerlerle değil, her iki toplumu eşit vatandaşlar olarak kucaklayacak, Demokratik Cumhuriyet değerleri ve önerileri ile sürece katılınması…Toplumların dinsel, ırksal, dil ve etnik ayrılık temelinden birbirlerinden ayrılması… sonuçta Kıbrıs Cumhuriyetini işlevsizleştirdi ve birçok acı olaylar yaşandı. Çoğulculuk ve oydaşmacılık anlayışıyla demokratik cumhuriyet temelleri atılacak bir Kıbrıs Cumhuriyeti elbette şimdiki durumda olmayacaktı.
Öncelikle her iki taraftan tüm renkleri temsil edecek platforum. Sonra Demokratik Kıbrıs Cumhuriyeti’nin kabulü ve daha sonra da fiiliyata geçip gerçek bir barış, demokratikleşme ve gerçek bir çözümle birleşme… Var mıyız? Öyleyse HADE…