Teog meog kalksın liyakat gelsin – Alpay Durduran

863

Kopya etmeğe meraklı olduğumuz Türkiye’deki eğitim öğretim düzeni gene altüst oluyor. Son olarak TEOG dedikleri sınavların kaldırılacağı haberleriyle ve müfredat değişiklikleriyle çok sarsıntılı olacak. Olgu olay gibi sözcüklere bile dokunulması çok tehlikelere işaret ediyor.

TEOG sınavlarının Fettullah cemaatinin müritlerini kamuya sokup devleti ele geçirme aracı olarak kullanıldığı biliniyor. Ancak sınavın adı değil nasıl kullanıldığı konuyu belirler. Sınavı kaldırmak işe yaramaz. Sınavı Fettullahçılar kullanabildi ise her sınav kullanılabilir demektir. O zaman sınavları yönetenler ve onların atama kurallarını koyanlar sorumludur. Fettullahçılar yalnız kullanma ile suçlanabilir.

Yöneticiler o kadar aymazmışlar ki bir kır yobazı kendilerini sürü gibi gütmüş. Bunun açıklaması ancak iktidar ve genel olarak yöneticilerin kamu yönetimini kendi popülist amaçları için kullanılabilecek şekilde inşa ettikleri ve o amaçlarla kullandıklarını kabul etmekle yapılabilir. O kadar ki Türkiye’ye daha iyi, etkin ve verimli bir kamu yönetimi için AB her türlü destek verdiği halde hiçbirini becerememesi ve yardımları kullanamaması acı bir gerçek olarak karşımızdadır. Bizdeki durum da benzerdir.

TEOG bir sınavdır ve sınavsız seçme de yapılamaz ama tazılı sınavdan başka yollarla da öğrenciler sınanabilir. Devlet sınavı toptan yapacağına kurumlar da yapabilir ama kurumlar onun sonuçlarını kendi seçme yöntemiyle destekleyebilir.

Sakatlık devletin iyi insan yetiştirme ihtirasına kurban olması ve halkın da devletten her işe karışmasını istediği gibi insanları kendi başındakilerin istediği gibi insan yapmasını istemesindedir. Sonra da devletin sorumlusu yapamadın sorunların kaynağı zihniyettir yani eğitimdir sen beceremedin diye eleştirmeye başlayacaksın!

Devlet babadır ama evlatlar çeşitli görüşte insanlardır, rejim de demokrasidir. Öyle ise baba ne yapmalı ki çok çeşitli insanların beğeneceği insan tipi kararlaştırsın ve yeni nesiller bugünkü çeşitli tiplerle uyum içinde bir arada bulunsun?

Osmanlı son döneminde yabancı güçlerin desteğinde zar zor ayakta kalabildiği için değişmesi gerektiğini görmüş ama yenilikleri statükoculardan özellikle mollalar (dinci ve ulema) denilenler benimsemediler ve bazı yenilikleri isyan ederek engellediler. Yenileşelim ama bize uygun olanı alalım olmayanı almayalım dediler. Sonunda birlikte tutmazlarsa kapanın elinde kalacağını gördükleri Osmanlı topraklarının paylaşılmasının başlaması halinde birbirlerine düşmekten korkan sömürgeciler onun iyileştirme çabalarına istedikleri kadar katkı olsun diye katıldılar ve zorladılar. Aralarında Osmanlı yöneticilerini paylaşma yarışı da yaptılar.

Tanzimat öyle geldi ama içinde bulunulan ortamda iyi görünenlerden eksik kalanlar yüzünden ve kendi aleyhlerine olduğu için engellediklerinden dolayı zayıflık sürdü. Zayıflık cumhuriyete kadar devam etti. Hala da devam ediyor. Etkin ve verimli demokratik hukuk devletine kavuşmadan refah devleti yaratılamaz. Bu kural yeni ekonomik (global ekonomik düzen) devri dahi orta kalkınmış devletin demokratikleşmeden ve hukuk devleti haline gelmeden kalkınmış devlet düzeyine çıkamayacağını kendinin ölçütlerine göre kanıtlamasıyla günümüzde ün yaptı.

Bugün TEOG yarın başka adla yeni keşifler yapacak olanlar eski devrin mollalarının izleyicileridir. Öbür dünya esas yaşamdır deyip cenneti umanlar reddettikleri dünya yaşamını düzenleme yetkisi aldılar. Yapacakları bu kadarı geçemez. Reddettikleri bilimi, ilim deyip dine hapsedince yeterli olmaları olanaksızlaşır. Onun için dine karşı değilim derken dindarın bulunduğu mevkie layık olduğuna önemle dikkat etmek gerek. Molla izleyicisi FETÖ gibi bir cemaatçiyi izleyerek asker ve silahla devleti yıkmaya bile kalkıştı, devletin laik ama dincilerin elinde olmasından yararlandılar ve handiyse ele beceriyorlardı.

TEÖG orta eğitime geçiş sıralama sınavı imiş ve bundan sonra her okul kendi yapacakmış!

Osmanlıda kalıcılık yasaktı. Padişah mülkün tek sahibi ve mülk devlet ve ülke demekti. Padişah mülk ettiği yani mülkiyetini aldığı arazileri tahsis ederdi. Yani Rum’un bırakıp kaçtığı malları KTFD ve KKTC’nin tahsis ettiği gibi tahsis ederdi ama Osmanlı yeterli görmezdi, her birkaç yılda bir tahsis ettiği tımarları yeniden tahsis etme hakkını kullanırdı. Onun için hala arazi ihtilafları görülmektedir. Vakıf yapılanlar için bile ortalama her yirmi yılda bir iptal edilip yeni vakıfların kurulduğunu da anımsarsak kalıcı kurumlaşma olamazdı. Onun içindir ki eskiliğini övünçle duvarına asabilen tabela ile kanıtlayan çok az kurum vardır.

Yazboz tahtası kurum kötü yönetimin kanıtıdır. TEÖG kalkacak MEOK gelecek. Ta ki reform ve reorganizasyon ile etkin ve verimli bir yönetim kurulsun.

Bir kararın başkanın isteği gibi aşınabilmesi için bile ilgili bakanın üst kademe yöneticileriyle başlayıp yasama, yargı ve mevzuatı birleştirme kurumuyla alınması usulünün nasıl işlediğini örnekleriyle internetten izleyin ve karar alma mekanizmasının nasıl işlemesi gerektiğini isterseniz soğuk savaş döneminde Küba krizi sırasında Kennedy’nin anılarından izleyin.

Üst kademe yöneticilerinin görevi yürütme (Türkiye’de başkan, hükümet)’ye ilgili oldukları konularda görüşler hazırlamak ve yeri geldiğinde o görüşleri işlemiş olarak hazır tutmaktır. TEOG başarısızlığa uğradı ise yanlışlığını ilke görecek olanlar onlar olmakla görevlidir ve öneri hazırlarlar. Öneri hazırlamamışlarsa yetersizlikten işlerinden olurlar. Erdoğan el attı ve cart diye TEOG’u yırtıp attıysa onlara hesap sormamakla hata yapıyordur. Yoksa orada bir sakatlık vardır. Türkiye’deki tüm resmi veya özel büyük kuruluşlar bu sakatlığı gördü ve sustu. Demokrasi ve hukuk yoksa işte böyle olur. Türkiye de zenginleşir ama gerilikten kurtulamaz.

Bize de egemendirler, onun içindir ki ülkemizi zeytin adası haline döndüreceğiz, alıç ormanı yapacağız diye para verirler ve milyonları hesabımıza yazıp toprağa gömerler. Kaç gölet var, kaçı işe yarar Allah aşkına!

Yek çare reform ve reorganizasyonu yapıp liyakat modelini inşa etmektir, diyeceğim ama tek o değil halkın açık desteğine olan gereksinim ve halkın yolunun açık olması daha da önceliklidir.