Yeni dünya düzeni içinde Türkiye yalnızlaşıyor – Alpay Durduran

826

Ülkesini seçilerek veya seçilmeden ele geçirip egemen olanlar milli egemenlik diye tuttururlar ve üyesi oldukları, kuruluş, var oluş ve üyelere onaylatılmış ve hatta oy hakkı kazanmış kuruluşların oy verdikleri kararları diledikleri gibi uygularlar. Bu yeni dünyada çok daha önem kazanmış olan konuları ve sorunları barışçı yöntemlerle ele alma ilkesini çiğnerler.

Bakarsınız İMF’nin üyesidir ve aldığı kararlara oy vermiştir ve bazen de kendisi İMF’yi davet etmiş ve alınan karara uyacağını belirtmiştir ama uymaz.

ABD ile İran’ın nükleer silah yapmasını engelleme konusunda anlaşmıştır, ABD ambargo koyduğunda petrol ithalatı sözleşmelerini bozarsa zarara uğrayacağını ileri sürerek o kısmı hariç desteklediğini açıklamıştır ama başı sıkışınca benim bakanım ulusal çıkarımıza aykırı hiçbir iş yapmamıştır diye hepsini inkâr eder. Kara parayı aklama yasağını uygulatmak için dış ticarette açıklanması gereken döviz ve mal miktar ve cinslerini doğru açıklamak ve paranın ve değerli madenleri ticaretinde şeffaflığı sağlamak, denetime izin vermek hakkındaki sözleşmeleri de göz ardı eder. BM kararı yoktur deyip ABD’nin koyduğu ambargoyu delmenin suç teşkil etmediğini söyler ama halkına ABD ambargosunu delerken ABD yasalarının yürürlükte olduğu ABD mali sistemini kullanmakla yükümlülük altına girdiğini söylemez. Uluslararası ticareti düzenleyen ve uluslararası kuruluşları ki kendisi de taraftır kuralları çiğner ama beni bağlamaz diye konuşur. Halkına da bizim hayır etmemizi istemez bu üst akıl, hep geri kalmış olarak kalmamızı isterler diye maksatlı bir yapıyorlar diye halkı tahrik ederler.

Sanki o anlaşmaları ve kuruluşların kendi imzalarını taşıyan sözleşmeleri anımsamıyorlar gibi konuşurlar.

İran’a konulan ambargonun delinmesi ve gizli ticaretle servetler kazanılmasını yasal olarak yapmayacakları için gizlilik içinde hareket edildiğine göre fahiş kârlar ortaya çıkar. Muhasebeye de girmeyeceği için kazanç vergisi de alınmayacaktır. Yani vurgun kapısı açık olacak ve vuranlar köşeyi dönecekler. ABD mahkemesine verilen savcılık iddianamesine göre resmi kişiler bir yılda 11 milyar Dolar ticaret yaptık bizden gelecek yıl da en az o kadar ticaret bekler bizimkiler diye kayda geçmiş konuşma var. Düşünün ki milyarlar el değiştiriyor ve ABD’nin ilgisiz kalmasını beklerler. Dolarlar altınlar giderler gelirler ve ABD yasalarına yakalanmazlar gibi davranırlar.

Azerbaycan da kara para kalama zincirine takıldı. O da benzer inkârlarla reddediyor ama ortada bilgi ve belgeler uçuşuyor. Onun da ağzından ayni sözcükler çıkıyor. Egemenliğine dokunulamazmış v kndi hukuku ihlal edilmemişmiş.

Onlar öyle diyedursun tutukluluk kararları alınacak, listelere eklenecekler ve bazı şirketlerin yabancı bankalardaki paraları bloke edilecek. Onlarla yapılacak ticarette tüm işlemler yüksek primlerle yapılabilecek ve serbest ticaretten yararlananlardan daha pahalı ticarete mahkûm olacaklar.

Benzer ülkeler bunlara uymamak için yollar bulacaklar ama hileli ticarete mahkûm olanların halkı bunun faturasını ödeyecek.

Bir örneği anımsatayım. Zamanın birinde İngiltere rekabet yüzünden ihracatta dertli idi. Onun için Suudilere Jaguar savaş uçakları ihalesini kazanıp da büyük bir ihracat kalemi elde edince o şirketin başkanına lortluk unvanı vermeyi Kraliçeye kabul ettirmişlerdi. Ancak arkasından Suudilere rüşvet vererek ihaleyi kazandığı anlaşılınca unvan geri alındı.

Suudi şikâyet etmedi idi ama dış ticarette rüşvet vermek yasaklanmıştı. Bunu Suudilerin veya Birleşik Krallığın egemenliğine giren bir konu olarak göremediler. Dış ticarette uluslararası hukuk vardır ve kurallara aykırı bir iş olmasın diye izleyenler de vardır. O hukukun altında üst akıl veya emperyalistlere ait imzalar yanında sömürülenlerin de imzaları vardır ama ihlal edenleri savunanlar umursamazlar. Üst akılı veya emperyalistleri umursamazlar ama kendi imzalarını da umursamazlar.

Ticari ahlaka uymak kimin yararınadır diye bir tartışma da geri ülkelerde görülmez. Onun için halk kandır da nasıl kandırırsan kandır diyenlerin at oynattığı ülkelerde gerilik giderilemez. BM’nin gerilikle yolsuzlukların koşut olduğunu gösteren istatistikleri acı durumu gösterir.

Tartışmalara bir ışık olsun diye sorabilmek gerek. Bir Türk’ün uluslararası bir ambargoyu delenleri suçlu olarak görmesi vatana ihanet olarak nitelenebilir mi? Milliyetçiler ülkelerinin yöneticilerini ambargoyu delenlerin yakalanıp dava edilmesini isteyebilirler mi yoksa bir kıl söktü aferin mi der? Hiç olmazsa kazanç vergisi alın mı der?

Devlet memurlarına “şu gün şu mallar geçecek, göz yumacaksınız ve parası neden malın geldiği ülkeye değil de adı açıklanmayan bir ülkeye gidiyor diye dert etmeyeceksiniz” diyen olursa kim ne kazanıyor diye bakmazlar mı? Bakarlarsa o emri verenlerle ilişkiler ne olur? Onlar da pay isterler mi? Pay alırlarsa kendileri de kedileri için kayda farklı geçirilen mallardan birilerini yararlandırıp komisyon almazlar mı?

Sonuçta yozlaşma böyle gelişip ülkeyi bataklığa çevirmez mi?

Türkiye bir eski bakanın bakanlığı sırasında olan bazı işlerden tutuklanma kararına tabi olması çok ciddi mali ve ekonomik dertler açabilecek bir tehdittir. Ama rahatça konuşulması olanağı yoktur. İktidarın başını zora sokacak bir fırsat olarak siyasi partilerin ayağa kalkması doğal olan bir durum olmasına rağmen cılız tepkiler gelmesi şaşırtıcıdır. Medyanın da büyük çoğunluğunun derinine inip halkı uluslararası hukukun bu yanlarıyla tanıştırma fırsatını kullanmaması daha da zor anlaşılır. Sanırım milliyetçilik baskısı insanları suskunluğa itti. Düşman dünyaya ülke aleyhine koz vermeyelim falan demeye başladılar.

O zaman dış ekonomik ilişkilerin nasıl aleyhe döndüğünü göreceğiz.