Öncelikle kendimle alakalı uyarığı yapmam gerektiğine inanıyorum: Benim yazılarımı okuyanlar bilir ki kişisel durumalrdan hep kaçmağa çalışırım. Bu çizgi ancak, sosyal önem veya geneleşen koşulalr nedeniyle silikleşir. Son Biyonik Göz operasyonu ile oluşan bazı “Kuzey Kıbrıslaşma kültürleşmesi” nedeniyle, kişisel sorunum bazı saptırmalara neden olduğu için, çizgi silikleşmek zorunda kaldı.
Konuya operasyon veya sonuçları üzerine değinmeyecem! İsteyene gereken bilgileri zaten veriyorum. Sıkıntı yok. Ancak, yeniden gelen bilgielrle anladım ki “Kıbrıslılık, lakırtı, duygusal ve kolayca yanıltma” kültürü ben istemeden, resmen benlik konuşulur olan yerler oldu. Benden bilgi almadan, gereken araştırma yapmadan, fakat; duygusalık ve kendine has kolayca aldatılma değerlerle bazı tuhaf normaleşmeler de konuşuluyor. Olayların özüne değinmeyecem! Ancak, şu açıklamaları da yapmak zorunda kalıyorum. Benim Göz operasyonum konusunda kimseden bir kuruş katgı olmadı. Ne ilgili örgütler, nede yönetim tarafından hiçbir parasal katgı yapılmadı. Bazı kesimler sanki bazı yapıların bana yardım yaptığını kendi kendine söyleyip, duygusal yanılmanın da kulanıcı haline gelmekte olduğunu da sıkıntıyla öğreniyorum. Olay net! Yine de kendilerini duygusal kandırarak yanıltarak tatmin olup lakırtı yapıp kendine konu seçenler olursa, konu onların “kandırılmış romantik” konumda olmanın ötesinde söylenecek sözüm de kalmıyor. Ben, bu konuda sıkılsam da kişiseleşmiş kendi sorunla kendim dışında böylesi yaşanmışlıkların da yanlışını uyarma görevimi yaptım. Gerisi bilmeden kulanılma ve birielrine yapmadıkalrıyla destek verme, kişilere kaldı!
***
Sıkıntı olsa da sırf konu edilip yanlış kulanılma veya tatminleşme duygusalığı burada kesip, Anlatabilmenin güncel taplosuna gelelim. Ayni gerçeklerle ne yazık, yine karşılaşacağız!…..
Kıbrısın genelinde veya daha özel Kuzey Kıbrıs ahalisine bazı basit düşünce sorgusu yapınca, değişik yorum olsa da ayni merkezlerin yanıtını alırsınız. Kuzey Kıbrısta ahali sohbetinde salt normal ortamda şu iki konuda benzer yanıtı alırsınız: Farketmez “iyi veya kötü, kabulenip veya ret” değerleri farklılığı dahi özü değiştirmez. Kıbrıs konusunda Amerikanın son sözü söylediğini gerek olumlu gerek olumsuz hemen hemen resmi alan dışında herkesten duyma olasılığı vardır. Amerikan belirleyiciliği kabulenir. Ayni şekilde; Kuzey kIbrısta ister iyi ister kötü, ister yalaka, ister eleştirisel olsun, Türkiye gerçeği de kabulenilir. Amerikanın son sözdeki etkisinden Türkiye etkisine varan netlik, ikili olsa da vardır. Böylesi bir Kuzey Kıbrıs algısı keskinliği vardır. Hat ta, Türkiyesiz olmaz ile Türkiye neden oldu ikilemi hep kanıtsandı. Kültürel gerçek oldu. Ayni şekilde, en basitiyle, sorun çözülecekse Amerikan onayı ile olacağı da beklentiden sonuca dek beyinlerde mevcut. Bu denli kültürleşen, siyasalaşan ve gerektiğinde kendi kabahatlerini de onlara havale eden bir tutum kökleşti. Fakat, bunu sadece resmi söylemde sanki oluşan sis perdesi arkasında gizleme adına hep içsel sınırlı müsadeli alanda da oynanarak örtme paradoksu da oluşmaktadır…
Bu gerçeklikle son günlerde yaşananlar da ağırlıklı olarak Kuzey Kıbrıs kamuoyuna yapılan uygulamanın nedenli paradokslaştığını da haykırıyor. Türkiye ve Amerikan Kıbrıs gerçeği ile oluşturulan sis perdeli içsel gündem farklılığı adeta patlama getirdi. Kuzey için önemli olan iki olgu, son günlerde oldukça çalkantılar yaşıyor. Ezberde tekrarlanan “Uluslar arası koşullar” adeta kağos yumağına döndü. Fakat, Kuzey Kıbrıs medya yayınına veya güncel basına bakınca, sanki bunlar hiç yokmuşcasına da yayın yapıyor. Üstelik, bol gazetesi, epey yayın yapan televizyon kurumuna da rağmen!
Şöylesine kutsalaştırdığımız veya beklenti ile eleştirileri koyduğumuz şu eksene bakın: Türkiye ile ABD arasında Vize krizi ile iyice bir kırılmalar ve siyasal kontrollu kriz dönemi yaşanıyor* Türkiye ve ABD yapılarında, başta devlet oluşumlarında hem içsel hem de dış politikada epey belirsizlikler ve sendromlar devam ediyor. Bunlar sanki yokmuşcasına Kuzey Kıbrıs ne Türkiye nede ABD karmaşasına dokunmuyor! Üstelik tortular da teker teker buraya yansımasına rağmen. Döviz patlamasından tutun, değişen eğitim müfredatına hem tekil hem de tümü Kuzey Kıbrısa sorun ve belirsizlik olarak yansıdı. Ama, burada sorundaki son sözcü ile Türkiyeleşme gerçeğine karşın, bu kırılmalar pek de tartışılmıyor…..
Konuyu geliştirelim:salt Türkiye ABD ilişkilerinde vize veya rehine olayı yaşanmıyor! Bol ezberin Ortadoğu rüzgarı da karıştı. itifaklar çizlip bozuluyor, Esat Eset olup Esata doğru gidiyor…. Türkiye iran Rusya ortaklığı idlipte pratiğe dökülürken, ABD iranla yaptığı Nükler anlaşmadan çekilip, yeni pim hamlesi yaptı. Kağos ve belirsizlik, kontrolu krizi adeta zorluyor. Bunlar Kıbrısta pek karşılık bulmuyor. Daha da ileri gidilerek “Uygun uluslar arası koşullardan” söz ediliyor. Trumplu ve Erdoğanlı dönüşen siyasal koşul pek de sözlendirmek istenmiyor. Tam aksi, “koşulların iyi olmasından” dem vuruluyor…..
Konuşmamak, yüzleşmemek ve yaşanandan isteneni alma tutumu, yakın tarihimizin en çirkin eksik brakılan tarafıdır. Şimdilik Kuzey Kıbrıs bu süreçle tartışmadığı için, bu yanlışlarla da karşılaşmıyor. Oysa, Türkiye ABD gerçeği ile özellikle Kıbrıs bağlantıları hep eksik brakılarak tarihseleştirildiği içindir ki son dönemlerde ayni manzumeler tekrarlanmaktadır. Özellikle defalarca yazıp ve belli ki defalarca tekrarladığım “Türkiye Kıbrıs gerçeği ile, Kıbrıslılar da başta Türkiye ve genel sistemle” olanları birlikte konuşup kendi yanlışlarıyla yüzleşmedikçe, ayni yanlışlarla kısırdöngüde yaşanmak zorunda kalınacaktır.
Nitekim, hep eksik brakılan Atmışlar COnson mektübü, Yetmişler Kıbrıs müdahalesi ve genel Kıbrıs anlaşmaları ile söylenen yanlışlar, yeniden yükselen gerici ve milliyetci dalganın önemli mavzemeleri oldular. Atmışlar en basitiyle açerson planı ile Yetmişler Kisincır planları sildirtiliğp, Türkiye ABD siyasal ilişkileri yok sayılıp, başka Kıbrıs Türkiye oluştukca, yeri geldiğinde tıpkı şimdiki gibi “Kıbrısı satıyorla” adeta sıkışılan politik mavzeme ile iç kesime kitlesel karşılık olarak müdahale edilecektir.
Daha da Kıbrıslılaşma ise şu: ABD gerçeği ile Türkiye olgusunu olduğu gibi kendi gerçeği ile bilerek sorgulamadıkça da şimdiki gibi sesiz veya banbaşka yanlışla çıkara göre kulanılan politik esruman olarak yaşanmaya devam edecektir. Son olaylar ve Kuzey Kıbrısta “hiçbir şey yokmuşcasına” davranılmasının da sırrı burada gizlidir. Türkiye Amerikan son gelişmeleri veya Trumplu Erdoğanlı siyasal hamleler pek de konuşulmadan, sanki ayni yerde olma tutumla iç politik oyunlar devam ediyor. Fakat, iş biraz normal sohbete gelince: “Türkiye ne derse o olur* Sorun çözülecek ise Amerika yapacak” kaçışı da dilde hazır karşınızda bekliyor.
Bilmem, Anlatabildim mi?