1990’lı yılların başlarıydı. Sezar’ın ismini Güney Kıbrıs’ta Kıbrıslırum milliyetçiliğine getirdiği eleştiri ve aldığı tepkilerle, Kıbrıslırum basınından okumuştum. Okuduğum basın özetlerinde ona getirilen eleştiri ve tepkiler bayağı çoktu. Eleştirel fikirleri bayağı rahatsızlık yaratmıştı.Belli ki egemenleri Güney’de fazla kızdırmıştı. O günlerde Kıbrıs Sanat Derneği bünyesinde çalışmakta olan Çocuk Kulübü’ne, Güney Kıbrıs’tan bir davet gelmiş, Güney’e geçip Cumhurbaşkanı Vasilou’nun eşi Bayan Vasiliou ile görüşmüştük. O zamanlar Güney’e geçmek şimdiki gibi kolay değildi. Daha iki hafta önceden Dışişleri ve Azınlık Dairesi’ne müracaat yapıp iki hafta sonra yanıt almanız gerekebilirdi ki, her zaman da bu müracaata olumlu bir yanıt gelecek değildi. Nihayet Güney’e geçtik, orada Bayan Vasilou ile Kıbrıs’a ait Folklor Oyun festivali düzenleyen Maronit arkadaşlarla da görüştük ve bir gün, festival için, ikindi üzeri Güney’e geçtik. Güney’deki festival, Strovolos Bölgesi’nde bir açık hava Müzikholünde olmuştu. O gece bizimle birlikte rahmetli Kutlu Adalı da vardı. Güney’de yaşayan arkadaşlardan Ümit İnatçı da oradaydı ve bir aralık İnatçı beni yanına çağırarak “Bak sana bir arkadaşımı tanıtayım” dedi. Bu arkadaşı da Sezar Mavratsas’tı. Sezar’ı orada tanıdım ve ismini Kıbrıslırum basınında okuduğumu, Güney’deki milliyetçiliğe eleştiri getirdiğinden dolayı da kendisini tebrik ettiğimi söyledim. Yanında olan annesi Nuritsa Mavratsas’ı da o gece tanıdım. Çok güzel bir Türkçe ile;
-Sen onu tebrik ediyorsun ama ben onun hayatından çok endişe ediyorum, dedi. Nuritsa ile o gece Mağusa Hastahanesi anılarından konuştum. Kendisi Mağusa Hastahanesi’nde başhemşire olarak görev yapmıştı ve eski Sağlık Bakanlarından Ali Atun’la da birlikte Mağusa Hastahanesi’nde görev yaptığını, Ali Atun’u çok göresi geldiğini, onu “O bizim gerçekten bir abimizdi” diyerek anlattığını dinledim ondan. Nuritsa Hanım bana Kıbrıslı bir Ermeni olduğunu da söylemişti o akşam. Gene yanlarında Sezar’ın genç hanımı da vardı, onunla da tanıştım. Uzun uzun kırk yıllık bir dost gibi konuştuk onlarla.
Nuritsa Hanımın ismini daha sonra 2000’li yıllarda Co-Villagers’ (Hemşehriler) Projesini hazırlarken ve Pile’de Kıbrıslıtürk arkadaşlarıyla görüşmek isteyenlerin arasında görecektim. “Abisi” olarak nitelediği rahmetli Ali Atun’u ziyaret etmek, onunla Pile’de görüşmek istiyordu.Rahmetli Ali Bey’le Nuritsa hanımın kendisini görmek istediği şeklinde bir telefon konuşmamızda, bana uzun uzun gelemeyeceğini, kendisinin pozisyonunun politik olarak buna uygun olmadığını, ama çok gelmek istediğini, ne olur Nuritsa Hanıma Pile’de bunu bildirmemi istemişti. Rahmetli Ali Bey’i, o zamanlar çeşitli baskılarla karşılaşan ben çok iyi anlamıştım. Tabi kapılar açıldıktan sonra Nuritsa Hanımın onu ziyaret edip etmediğini de bilmiyorum ama şu anda inşallah bu iki eski dost veya arkadaş birbirlerini ölmeden önce ziyaret etmişlerdir diye düşünüyorum. Daha sonraları Sezar’ın Galeri Kültür Yayınları arasında çıkan kitabını okudum.”Elen Milliyetçiliği’nin Kıbrıs’taki Yönleri” adlı bu kitabında Sezar Güney’deki kilise ve siyasal partiler dahil hepsini de aydın olmanın bir gereği olarak eleştirmekteydi:
“Kıbrıs Elenleri için Kıbrıs sorunu öncelikle istila ve işgal meselesiyken, Kıbrıs Türkleri için Türkiye’nin müdahalesi, onların çıkarlarını koruma amacı taşıyan bir “barış operasyonu” idi. Kıbrıs sorununa bakış açısı yönünden Kıbrıs Elenleri ile Türkleri arasındaki uçurum çok büyüktür. (Bu konuda bakınız: Papadakis 1993 ve 1995). İki toplumdan her birinin iç cephelerinde de ciddi farklılıklar görülüyor. Bu farklılıklar öncelikle siyasi ideoloji (sağ-sol) yanında yaş ve cinsiyet gibi başka faktörlerden de kaynaklanıyor. Bu görüş ayrılıklarının sistemli şekilde araştırılmamış olması ilk önceliklerinden biri “ulusal bütünlük” olan milliyetçiliğin ideolojik egemenliğini gösterir. Milliyetçi ideolojide ulusların eşit üyelerden oluşan homojen toplumlar varsayıldıkları unutulmamalıdır”(Mavratsas,2000,sf.12).
Sezarla ikinci buluşmamız 2004 sonrası , Ledra Palace önünde açılan Chato Status adlı lokantada oldu. O görüşmeye, Kıbrıslıtürk ve Kıbrıslırum akademisyenler de gelmişti. O görüşmede oraya gelen bir CTP’li genç akademisyen arkadaşımızın özelleştirme yanlısı, Oraya gelen eski UBP’li Maliye Bakanı Salih Coşar’ın ise Özelleştirmeye karşı olması oldukça enteresandı.Salih Coşar bir sağ partiden bakanlık yapmasına rağmen bir CTP’li olan o meşhur arkadaştan daha ilerici bir pozisyondaydı. Sezar orada gene Güney Kıbrıs yönetimini eleştiren bir konuşma yaptı ve AB’ye girilmesinin bile oradaki bataklığı kurutamayacağını, Güney’de AB de olunmasına rağmen büyük bir bozulmanın olduğunu, aydın olmanın gereği acımasızca eleştirdi. Seneler sonra Güney Kıbrıs’taki bankaların iflas ederek Kıbrıslırum halkının mali zorluklara düşmesi elbette Sezar arkadaşın büyük bir öngörüsü olmuştu.
Sezar’la ondan sonra hiç görüşemedim. Geçenlerde Brüksel’deyken, Karpaz’da 1974 yılında mahsur kalan, çok deneyimli olmamasına rağmen, bebek olan kardeşini olaylar sırasında sezeryanla Dr Balcı’nın kurtardığını anlatan, Mavratsas soyadlı Karpazlı bir öğretmen arkadaşla tanıştım. Sezar’la akrabaydı. Bana Sezar’ın annesi , yengesi Nuritsa’nın bir müddet önce öldüğünü söyledi. Oldukça üzüldüm. Nuritsa’yla birkaç defa görüşmemizi anımsadım, Ali Atunla Mağusa Hastahanesi’ndeki mesai arkadaşlığını çok iyi biliyordum. Geçen hafta da çok sevdiği oğlu, sevgili dostumuz , arkadaşımız, gerçek bir aydın, Sezar Mavratsas’ın öldüğünü duydum. Sezar için de üzüldüm.
Sezar’ın cenazesine gidemedim. Ama ona facebook sayfamdan seslendim. Ona da, annesi Nuritsa Teyzeye de buradan son defa sesleniyorum: İnşallah bir gün Kıbrıs’a adil ve gerçek bir çözümle barış gelecek. İnşallah bir gün Kıbrıs’ta barış olacak.Birbirini seven dostlar ve arkadaşlar istedikleri zaman, engel olunmadan,çok kolay görüşebilecekler.
Hoşçakal Nuritsa Teyze ve oğlu Sezar arkadaşım. Yıldızlar size ebediyyen gökyüzünde hep yoldaş olsun…
Not: Bu arada Sezar’ın ailesine de taziye mesajımı buradan tekrar gönderiyorum…