Seçim yelpazesine girmekle birlikte, konuşulan sorunların önemli kısmı dahi hasır altına konuldu. Çoğu yapılan şikayetler de giderek beklenti kuyruğuna takıldı. Sağolsun, girilen seçim bizde yine tersten işlemekle meşkuldur. Sorunların gündem olup politikleşme hızına girme yerine, gayet normaleşerek “en büyük” konuşma seslerine takılındı. Artık, gelişmler dahi hiçeleşti. Şimdiden gelecek kimler arasında taksimatın olacağı merakıyla birilerine takılma gözlemleri başladı. Hat ta, partinin adayları dahi bir kısmı ordan oraya geçişlerinin de gayet münasipleşen dalgalar halini aldı.dedik ya: burada işler yolunda. Fakat, b başta burada gelişen koşullar ve etrafın çalkantısı oldukça yakıcı. Sorun ile gündemleşmeme saydamlaşması, seçim ilacıyla da sancılar iyice hafifledi. Probaganda terkisine siyasal mesajlar yerine, geldiğinde dağıtma mirasları konuldu. Geçmiş seçimden dahi daha sığ siyasal mavzeme ile seçim aşı pişirilme çabasında. Tabi, fırsatla, koltukta olanların veya şöylesine seçim yakınlaşmaların son ulufe dağıtmalarının “anayasa dahi dinlemediği” dönemin rahatlığı ile kapuşari pazarı hala canlı…
Kıbrıs sorununun adet yerini bulsunun gerisine düştüğü, açıkca bütünleşmelerin normal şekilde havada uçuştuğu kışın basan etkisiyle günlerimizi doldurmakla meşkuldur. Artık, Birleşik veya Kıbrıs Cumhuriyeti yerine, Türkiyeleşmenin silikleşen cılız seslerle, alınan hız yol çelişkisi arasında savrulup gidiyoruz. Aklın tutulduğu, bilimseliğin onca ünüversiteleşme ve dahasının eklendiği ortamda ne acıdır ki yaşama döngüsünde devam ediyor. Daha da ünüversite mekanlarında olan gelişmeler de resmi alan dışındakiler haber dahi yapılmıyor. Bu koşulların yaşantısının parçalanmış mitozlarını her an yakalamak da kolaydır… Hele de beklenip de gelemeyen avanta probaganda yasadışılıkları da bir başka tatlı haline sokuldular… Geçicilerin katrolanması, polis emeklilik yasası, arsa alamayan kesimler, borçları ertelenemeyenler, seçimde önemli sıra bekleyenler ve niceleri arada yakınarak marazi muhalefet eksenini dolduruyorlar. Dolduruyorlar da işin paradoksal acı sosu ise şu: düne dek şikayet ederek “hepsi aynidir” diyen önemli kesimler, şimdi seçim sürecinde politikleşmeden ama sandığa taraftar olarak yerlerini alması da başka bir handikaptır. Böylelikle çoğu sandığa gitmeğiz diyen, şimdi parti neferli çıkar bekleyen çeriler haline geldiler…
Artık, söylenen doğrusal kıyasla değil, yandaş göstergeli anlamla değer kazanıyor. Tabi ki Türkiye gerçekleri de konuşulmadan yeninin içeriği konmadan, başarının kriteri denilmeden de bol bol “başarı ve değişim” boş anlamlı kelimeler de uçuşup geçiyor….Yalanın hesabı yok ama hep doğrunun faturası eksi olarak kesilen tuhaf kamuoyu altında izleyip duruyorum. Bazı tanıklaşmalar da bana hiç acayip gelmiyor. Örneğin; Cuma günü bazı DAÜ öğrenciler ile öteki yaşlı yerleşen TC kökenli tartışmalı ortam dahi beni tındırtmadı. Sadece, yazı için örneklem haline getirmemi sağladı…
Öğrenciler Türkiyedeki “gayet güzel gelişmelerle” eski TC kökenlilere anlatılar dizerken, Türkiyeye gidip de gördükleriyle konuşan yaşlı yurtaşlar tartışması adeta yüzleşmenin gerçeği oluyordu. Aslında, Türkiyede yeni eğitim süreciyle yetişen insan tipinin de işaretleriyle doluydu. Hele de bir öğrencinin eski TC kökenlilere “siz asimile oldunuz, Türkiyenin gelişmesini bilmiyorsunuz” utanmazca suçlaması da nedenli ilişki anlayışının kanıtı oldu. Üstelik, “Türkiye KKTC garantörüdür” keskin savunması ise, Türkiyenin adaya çıkması ile KKTC ilanı tarihlerini dahi bilmeyecek kadar kendini “hukukcu ve siyaset bilimcisi” yapan kesim için düşündürücüdür!
Bir başka örneklem de yakın Tarihimizden: tartışması bazen seslerle feryat içeren Teke Bahçe içindeki gömülen insan mezarlığı açılırken, oradan çıkan Türk cesetlerinin yüzleştirici olayı da tarihi ibret gerçeğidir. İnsanlar kayıp diye bildiklerini, Teke Bahçede mezarlık olup burada gömülenlerin rum olduğu inancıyla sorgulayanlar, birden kendi kayıplarını bulunca, bunun insani dehşet gerçeği de yaşandı. Kimsenin yüzü kızarmadı. Buraya bu insanların nasıl gelip gömüldükçeri kadar, neden gizlendiği kuşkuları da bazılarında bildik soruları da yeniden kıpırtdattı! Fakat, resmi çevreler buna hiç de değinmedi. Üstelik H. Rusonun da kemikleri çıkmasına rağmen…
Dedik ya; burada işler yolunda! Yolunda gibi ama, çevrede öyle değil! Gerçekten, son gelişmelerle işler yeniden karıştı. Kılıçtaroğlunun onca karşılıklı meydan okumadan sonra, Erdoğanın çevresiyle ilgili açıkladığı bilgiler, adeta yeni bir gündem oluşturdu. Tehtitlerin ardından olacağı ise adeta kağosla bezeniyor. Herkese vergi ödeme zorunluluğu konulan, dolarların ve altınalrın bozulması denilirken de dün başbakan ve şimdi Erdoğanın çevresinin vergi cenetlerine para aktarıp vergi vermeme bilgileri, bakalım Türkiye kamuoyunu nedenli etkileyecek!
Başka bozulan süreç de Sarraf davası oldu. Artık, Sarraf davası değil de Atila davası olarak ABD mahkemelerinde görülecek. Rıza bey davalıktan tanıklığa terfi yaptı. Fakat, bu dava şimdiden bizi de direk yakan döviz alanında dahi sarsıntı sertlikelri yaratıyor. Belli ki Rıza Sarrafın itirafla söyleyecekleri oldukça etkiler yapacaktır.
Burada iki noktayı bir birine karıştırmayalım! Amerikanın koyduğu her anbargo doğru değildir. Üstelik, konulan anbargoların bozulmasının da yanlış olduğunu söylemek de doğru olamaz. Zaten, bence, Sarraf olayında öne iranla olan anbargo kırılmasından öte, bu olayda yapılan kirli işlerle kamuya girmesi gereken kaynakların, birilerin ceplerine girme noktasından ele alınması daha sağlıklı olacaktır. Ayrıca, Bizde de oluşan çok tehlikeli “Millileştirme” değeri de vardır: Unutmadık, uyuşturucudan öteki kötü ilişkilerde dahi bulunanları örtme adına “milli” kılıf koyup bunu söyleyenleri “Rumcu” diye suçlanıldığı sık sık yaşandı! Genellikle egemen güçler, bu davranışı hep yaparlar. Şimdi de Türkiyede öylesine bir Fetoculuk yapıldı ki tüm dünyayı idare edip “kumpaz” yaptıkları imajına sarılıyrlar. Aynen, bizdeki her yanlışa karşın “Rumların dünyayı kandırdıkları” idolojik aygıt gibi…
Görüyorsunuz: bizde işler yolunda. Üstelik açıkca yakın zamanda sağlıkta dahi Türkiyede yanlıştır denilen Şehir hastanelerinin dahi olacağı müjdesine takıldık. Sağlık Kamu ikileminden özel kamu karşımllı bir yeni kıyak dönemi de gayet münasip şekilde konuşuluyor. Ama, etrafta işler karışık. Öyle karışık ki kulaklar sağır olsa da döviz yükselişi ile bize de selamı çakıyor. Her kesimimiz koltuğu tutmaya çalışırken, son vergi cenetleri listesinde gördüğüm bir ufak adacık, adeta yarınınb Kuzey kıbrısına çok benzeme örnekli resim gibi bana geldi. Bunu, ilerdeki yazılarımda yazacam.