Cuma sabahı Serdar Özdemir tuhaf boşanma hikayesi ile gözlerimi haberlerle açtım. Dünyada böyle örnek göremezsiniz! Bir vekil hem de makama oturup tam da seçime giderken, ilan verip “tekliflere açık” olduğunu açıklıyor! İlgili parti lideri de “bunun gayet normal olduğunu, anlaşmanın seçime gidilmesi nedeniyle sonlandığını” açıklıyordu! Bilmeyen veya unutanlara da açıklayalım: bir önceki seçimde UBP den kaçan veya kovulan bazı kişiler, yeniden seçilmek için Serdara koşarlar. Serdar da tuhaf pazarlıkla onları hem partiye alır, hem de daha ileri gidip, girdiği “hükümetlerde” makam sahibi yapar. Fakat, “Bakan” olduktan sonra onlar ayni kaçışı bu defa da yapıp Serdarı hançerlediler! Yuvaya geri döndüler. Sayılsal olarak UBP gücünü artırdılar. Özdemir Bey işte yarı yolda kaçmadığı ve seçime girilmekle Serdarı terk etiği için, normalmış! Bu elbet gündem olmaya da adaydır. Siyasal etiklik falan da yerin dibine de girdi. Serdar, transferlelrle koltuk sahibi yaptıkları da onu terk ederek yeniden tekrarı yaşadı… O da gayet “münasip” karşıladı…
Tekliflere açık olup Girneli vekilin seçim yerinde işler karışık! Hem de makamlık yaptığı Eğitimde ilkler duyulmaya devam ediyordu. Özdemir Bey, Yeni eğitim döneminin sorunsuz başladığını defalarca tekrarlarken, kendi seçim yerinden yaklaşık 83 öğrencinin Ana okula gidemediğini haberler uçuşturuyordu! Üstelik, Özdemir Bey yeni tekliflerle yuvaya dönüşü beklerken, seçim yerinde “Girnede” okula gidemeyen çocukların artan yükselen sesleri duyuluyordu. Tam da işler eyleme dökülme sürecine doğru evrilirken, yağan yağmurla plansız Girne yine sular altında kaldı. En travmatik paradoks ile şu gelişmelerle taşlandı: Öğrenciler okul öncesi okula gidemezken, tüm ilk ve orta öğretimde okul binası sıkıntısı varken, makamlar durmadan ünüversite açılmasına izinler yağdırıyordu. Üselik, Girnenin artık nefes alacak hali kalmamışken, trafik rezaletin de üstüne çıkmışken, nifusun bilinmediği, ancak, resmi nifus ile gerçek Girne nifusunun katkat fazlalaştığı duruma gelindi. Ama, apartmanlar yükseliyor, deniz kıyıları fetedercesine peşkeşleştiriliyor ve çocuklar okula gidememe sıkıntısıdayken, durmadan unuversite ile rantlaşma tetiklenirken, yağan ufak yağmurla Girne suların altında kaldı!
Sendromlar devam ediyordu: Türkiye ile yapılan yeni protokolların sızan içerikleri, Özellikle kadınlara yönelik sosyal değişimli adımlarla sırıtması da kamuoyunu pek alakadar etmiyordu.Bunlar, pek de seçim rüzgarlarına da takılmıyordu. Kimin aday olacağı veya kazananın olasılığı ile parsa toplama hamleleri peşpeşe uçuştu. Aflar peşpeşe duyulurken, vatandaşlıklar market alışverişinin de daha kolaylaştığı konuma düştü. Yaklaşık Y.8 oranında yeni vatandaş yapılan oylar ortaya çıktı. Bolca arsa dağıtmalar ve açık açık işe almalar da gırla gidiyor. Sonra, birileri de çıkıp, partizanca işe alınanların katrolanması için talepleri savuruyorlar!
Cuma sendromları hep uçuşma yönünde hızla devam ediyor. Çaktırmadan değil, resmen göstere göstere rüşvetli yolunda rotasında ilerliyor.
****
Kıbrısın her iki tarafı seçim dönemine girerken, Kuzey böylesi kendi üretiği politik arenada bunları yaşıyor. Ama, çok uzak değil, saat hikayelerinde dahi ona yaklaşım olunan Sudi Arabistanı da başta ABD, “ılımlı İslamlaşma” olarak piyasaya sürüyor. Neymiş; kadınlara araba sürme olanağı verilecekmiş* Kadınlar, kocalarıyla birlikte maça gideceklermiş…. Bunu birçok basın ve yorumcu “islamı ılımlaştırma” olarak da etiketlendiriyor… Hani, akıl tutulmamız olmadıysak, şu meşur kuramın dün kimler için kulanıldığı, hat ta Ortadoğu için “siyasal İslam veya ılımlı İslam” projeleri hala kulakta olması gerekir….
ABD yeni iran pimini çekti. En yakın mütefiklerinden birisi de Sudiler. Hat ta Trumptan yarım trilyon dolarlık silah alıp, onu işsizlikle mücadele önemli katgısı da oldu. İşte, ABD bu defa ılınmlaştırma ile Sudileri piyasaya sürdüler. Yeni Sudi Kralı da bu konuyu işlemekle meşkul.
Biraz bölge gelişmelerini izleyenlerin, özellikle Suriyede kırılan denklemle, kaybeden başta bölge merkezi bazı güçlerin, yeni hamleler yaptığını da görüyor. Sudiler de bunlardan en önemlilerindendir. Dün destekledikleri IŞİD gibi örgütlerin yenilmesi ile yeni itifaklarla dostlar arıyorlar. Suriyede yeni denkelme müdahil oluyorlar. Nede olsa, Hala “Esat gitmelidir” duruşundan ayrılmadılar. Sudiler iranı hala temel tehtit ile Suriyede Esatın olmaması politikasında dayatıyorlar. Bazı kesimlerin merakı, “Vahabiciliktende mi vazgeçecek” sorgusunu yapmak için mavzeme arıyorlar. Oysa, Sudiler kaybetikleri ve hala iran merkezli düşmanlık temelinde Şİİ karşıtlık ekseninde debelendikleri için bolalıyorlar. Aynen, resmen amerikanın Trumpyla çakışıyorlar. Bunu makyajlama adına da dün iflasını unutanlara güvenerek “ılımlı İslamlaşma” tezini yeniden pişiriyorlar.
Son bir anımsatma: yaptığım incelemede, aslında Amerika Atatürk döneminden beri meşur İslam cumhuriyet tezlerini bölgede hep önerdi. ABD temsilcisinin Atatürke Laik değil de İslami Cumhuriyet tezini sunduğuna da rasladım. Nedersiniz: durmadan din ile siyaset oynunda, bölge mezhep kavgalı eksende oldukça, sömürgel hesaplar yapıldıkça, İslam kelimesi ile cihatcıdan ılımlıya varan tezleri pratikte kanlarla sulanarak duyma zorunda hep kalacağız.