Gündemi değiştiren hangi akıldır bilmiyorum ama geçen haftalarda baş konu Zarraf olayıydı. Zarraf ABD’de New York’ta sanık durumundan şahit durumuna gelmiş ve herşeyi açıklayacağını söylemişti. Türkiye Devleti’nin başı ve hükümeti de bu arada Kılıçdaroğlu’nun ve partisinin buldukları delillerle bayağı derde girmiş, hal anlatamayacak bir duruma gelmişlerdi. Dekontlar ve makbuzlar, AKP’nin başının ve ileri gelenlerinin aileleriyle birlikte yurt dışına para ve sermaye kaçırdıklarını göstermekteydi. Malta’da veya başka adalardaki yatırımlar, ne bileyim hayali ihracat bağlantılı ihracat veya ithalatlar ve partinin, yani AKP’nin içine girdiği bir sürü karanlık işler… Hepsi de onları sıkıştırmıştı.Ansızın Trump bir illüzyon becerdi ve Kudüs sorununu açtı. Açınca da dikkatler bu kez Kudüs konusuna çevrildi ve Türkiye içindeki gündem aniden değişti. Arkasından nereden çıkmışsa çıktı, Tayyip Bey, ansızın Yunanistan’a bir geziye gitti. Bu gezi sırasında diplomasiye sığmayan olaylar birbiri arkasından gelmeye başladı. Yunanistan Cumhurbaşkanı karşısında kibirli ve küstahça tavırlar, Lozan’ı açma ve adeta Yunanistan’dan toprak isteneceği şeklinde hareketler… Yok Lozan tekrar restore edilmeliymiş, yok sınırları ve oradaki azınlığı konuşmalıymışlar… Yani adam, gerçekten oradaki azınlığın sorunlarını düşünüyorsa, sessizce ama kararlı bir şekilde Yunan yöneticileriyle masaya oturur ve bu sorunu çözmeye çalışır. Ama amacın bu olmadığı belli.Kibirli ve burnunun üzerinden Yunan yetkililere aşağılayıcı ve zavallı durumuna getirici bir şekilde, sankide Padişah Abdülhamid Yunanistan’ı ziyaret ediyor şeklinde tavır ve edalar….Aslında tüm bunlar bir gayrı samimi kararlılığın yansıması. Kararlılık da en başta içteki sıkışmışlıktan kurtulmaktı. Şu anda ortalık karıştı, karşı taraf yani AKP, suçluluk psikozunda sessizleşmişken, yeniden atağa geçti. Batı Trakya’ya giden Recep Tayyip Erdoğan’ı, Gümülcine’de İstanbul-Türkiye’den gelmiş binlerce kalabalık tezahüratçı da karşıladı.
YKP’nin Genel Kurul’unun olduğu gece bir arkadaşımızın da çok mantıki bir tezi vardı. Bu şartlar içinde AKP sıkışmışken, Yunanistan’ın, ki eğer yapmışsa, Recep Tayyip Erdoğan’ı Yunanistan’a daveti, aslında bu kurtuluş manevrası için AKP’ye ve Recep Tayyip Erdoğan’a sonsuz bir manevra alanı yarattı. Orada o , Yunanistan’ın mülteciler konusundaki zayıf tarafını bilerek, fütursuzca saldırılarını yaptı. Yunanistanlı yetkililer , Yunan Cumhurbaşkanı dahil, bunca kibirliliğe ve aşağılamalara boyun eğdiler, sessiz kaldılar. Arkadaşımıza göre Yunanistan, aslında boyun eğmekle, Recep Tayyip Erdoğan’ın Suriyeli mültecilerle ilgili andlaşmayı bozmamasını istiyordu ve zor durumdaydı. Sessiz olması, Türkiye’deki Suriyelilerin kaçışından dolayıydı ki bu çok mantıki geldi bana. Aslında yüzbinlerce Suriyeli’nin, geçmiş senelerde, Yunanistan tarikiyle Avrupa’ya kaçmaları,hem daha fazla Yunanistan’da, hem de Almanya ve diğer AB ülkelerinde de bir ekonomik sorun yarattı. Sosyal ve kültürel sorunlar da pek tabi gelecekte bu ülkeleri zor durumda bırakacak. Arkadaşımıza göre Yunan Cumhurbaşkanının sessiz kalması ve Tayyip Bey’in bu konuda, bunların da bilinci içinde, orada bile bile provokasyonlar yapması, aşağılayıcı konuşmaları, Lozan Olayı’nı açması da, Yunanistan’ın ve AB ülkelerinin bu zayıf taraflarını bildiğinden dolayıydı. Tabi bunları yaparken bir taşla iki kuş da vurdu. Hem Zarraf Olayı’ndan dolayı dikatleri dağıttı ve odaklamayı da Lozan üzerine çevirdi, hem de cesaretli ve fütursuzca konuşmalarıyla, kendi taraftarları olan biyatkar kesimlere de propaganda yaptı ve onların da takdirini kazandı. Yani Recep Tayyip Erdoğan çok ucuz kahramanlık yaptı ve iç kamuoyuna oynadı.
Bu arada Trump’ın da olayı Kudüs’e yönlendirmesi de bir bakıma Recep Bey’i rahatlattı. Çünkü CHP’nin ortaya çıkardığı yoksuzluklar, dış ülkelere para kaçırma ve hayali ihracat olaylarından sıkışan AKP, Trump’ın bu Kudüs Olayı’nı açması ve dikkatlerin Kudüs ve Lozan’a dönmesiyle bir yardım daha aldı. Şu anda dikkat edilirse yandaş medya dahil, Türk medyası, Kudüs ve Lozan’ı tartışıp konuşmakta. Kılıçdaroğlu ve CHP’nin ortaya attığı iddialar üçüncü-dördüncü konular olup önemsizleştirildi. Tabi Trump da içte kendi hukuk organları, savcılık soruşturmalarından, seçimlerde yaptığı yolsuzluklardan dolayı soruşturulurken, Kudüs ve dünyada kaos yaratıp, o da kendi durumunu önemsizleştirdi, ABD’ye de baksanız şu anda Kudüs sorunu, Trump’ın durumundan daha da fazla konuşulmakta. İllüzyon şimdilik başarı kazandı. Ama sular durulunca ne olacak göreceğiz.
Dünya üzerinde Putin’in Rusyası, Türkiye ve Recep Erdoğan, Kuzey Kore ve Roket adam olan lideri, elbette Trump ve ABD, en fazla konuşulan liderler ve ülkeler. Bu adamların yaptıkları ve yarattıkları kaos sadece savaş canavarlarına, silahlanmaya ve dünyada kriz yaratıp kendi iktidarlarına yaramakta. Eğer, bir dünya savaşı yaratmazlarsa, aslında şu da var, kendi iktidarları veya kurdukları tiranlıklar fazla yaşayamayacak. Bu adamların dinamizmi veya hayatta kalmaları buna dayanıyor.
Bu tip tiranlara ve ülkelere baktığımızda aslında barışın ne kadar önemli olduğunu ve sebep olacak kıvılcımların da şu andaki istikrarsız dünyada bir sorun yaratmamasına çalışmak ve barışı idame ettirmeye çalışmak en önemlisi. Bir de muhakkak halkların moralini yüksek tutmak, örgütlenmesini de savunup, bu uğurda çalışmak, solun kuvvetlenmesi için gereken sorumlulukları yerine getirmek gerekiyor…