Politika, gündemi belirleyerek, geleceğin de stratejisine yön verir. Kamuoyunu etki altına almak için, korkutarak, piskolojik denetim sağlanır.Kitleleri daha da düşünsel kısgaca almak için de bellek kaybıyla resmen insanları balık havızalı kılıp, geçmişten hem ders almalarını hem de bikrim sağlamalarını engeleyerek, istenilen stratejiler gündemle yönlendirilir. Son günler, bu örneklerle doludur. İster dünya genelinde, isterse yerel düzeyde bu örneklerle politik kağosta ordan oraya savrulup duruyoruz. İnanılmaz yanılgılara kolayca düşülüyor. Hele de bilmediği halde, yanlışları bilerek bildiğini zanetmenin de yerleştiği koşulda işler iyice karmaşıklaşıp uçuşuyor…..
Yukarda kısaca özetlediğim olgular,günümüzde sık sık yaşanmaktadır. Öylesine yaşanıyor ki düşünmeden algılayıp tarafcılıkla tavırlaşan bu ortam, oldukça yanlışların politik hedef olarak yerleşmesine de yardımcı olmaktadır. Hele de kıyasta yerine göre ve çıkara yönelik değerlendirmeler de yapılınca, işler tamamlanmış oluyor. Değişim ve daha iyi değil, kağos ve karanlıklarla yol bulmaya devam edip savrulmaya da hız verilmektedir…
Yukardaki tanımlanmaları kısaca örnekleyelim: Hemen ABD merekzine dek uzanalım. Aslında, Amerikaya gitmek de gerekmez! Artık, aBD içeleşen ve kararlarıyla burada direk hisedilen olgu haline çoktan geldi. ABD başkanı Trump ile konuyu açalım… Genel olarak son dönemde ABD önemli hamleler yapıyor. Dünya kamuoyuna özellikle medya eksenli yandaşlar yerine göre “Trump için Deli, Çılgın” imgelerini kulanıp, bazı politik durumlar saptırılmaktadır. İnsanlara, Trumpun tutarsız ve “çılgın” olduğu imgesi ile konunun özü hep unuturumla peşindedir. Nitekim, Cumhuriyet gazetesinde Nülgün Cerahoğlu bu konuda önemli olayı anımsatıyordu…
Konunun kişilikle değil politikayla açıklanmasını öneriyordu. Hitler veya Kisincır dönemli Nikson olayını hatırlatma ihdiyacı duydu. Benzer konuda Ergin Yıldızoğlu da zamanında Hitler için “deli” denildiğini anımsatmaktan geri kalmadı. Sistemin gündem yaratırken, politik özü sıfırlatıp, sınıfsal gerçeği öteleyerek adeta kişileştirerek, piskolojik olgularla saptırarak gündem yaratmanın örneklemi anımsatılıyordu. Gündem yaratma, insanları böylesi “çılgınların tutarsızlıkları ile korkutma” ve en önemlisi, geçmişte ayni taktiklerin yapıldığı bellek kaybına dayanarak, bu siyasal oyun yeniden sahneye konuldu. Medya bir ağızdan “Trump çılgındır, tutarsızlıkları normaldır” ile bir çok politik konu boşaltılmaktadır.
İnsanlar sunulan algılarla yetinip ve sunulan yorumlarla sınırlanırsa, böylesi aldatılmalar hep yapılıp, bedel de halka ödetilecektir. Gündemle karşılaşmak, korkuyla bakmak ve geçmişten birkimlerini sildirtme sonuçları, hep cihalet yerine konularak “kulanılan aptallar” haline gelinecektir.Konuyu biraz deşelim: gerçi bazılarına biraz kolaycılık gelecek, ama milyarlarca insan hep ayni yanılsamalara düşmekten geri kalmıyor!
Trump, başkan seçilirken, ona güçlü sermaye desteği, medya kolaycılığı ve örgütsel dayanışma ile bu yere geldi. Onların toplam stratejilerini gerçekleştirmek için seçtirtildi. Böyle bir şahsiyet, salt bireysel onca olanakla gelemezdi. Sınıfsaal öz ile politik gerçeklikle güçlerin toplamında seçildi. Sistem, böylesi bir lidere ihdiyaç duydu ve seçtirdi! Dikat edin, belleklerinizi zorlayın! Hitler de Alman büyük sanayinin desteği ile seçilirken, onun yapacakları kitlelerin gözünde küçümseleşştirmek için de ona “deli” deniliyordu. Oysa, tarih bir delinin değil, sermayenin faşizim seçkisi ve Pazar sorununu çözme adına bu simge tercih edildi.
Kisincır da ABD Nikson döneminde, korku saçarak, liderin gücünü gösererek Viyetnam katliyamları yapılıp, kitlesel gözde meşrulaştırdı. Şimdi de Trump önemli tehtitler yaparken, abazı çok aykırı kararları alırken, beklenip beklenmemiş gibi gösterilme ihdiyaçlı adımlarda hep Trumpun kişiliği ile olayları yumuşatma veya önemsetirmeme yöntemi kulanılmaktadır. Kudüsün ABD baş kent olması da bunalrdan birisidir. Nitekim, bu kararın çoktan alındığı bilgisi dahi son adımla birlikte konuşturtmama eylimi hep gösterildi.
Halbuki, insanlarda geçmişten gelen bilgi birikimi akılda kalsa, Trump gibi liderlik olaylarını egemen sınıfsal yön ve politik seçkiyle birlikte ele alsalar, bu denli kolay yanılgıya düşülmeyecekti. Hele de gündemi de belirleyenlerin istediği koşulda konuşup tartışma kısgacı da işin tamamlayıcı zehirleme olayı olarak politikleşmektedir.Ayni durum salt gündem belirleme çizgisinde karşılıkta da oluyor. Gündemi saptırma veya konuşturtmama adına dıştalamak için banbaşka sert ifadelerle gündemler oluşturulmaktadır. Kitlelerin sorgulamaması da buna yardımcı olunuyor. Güçlü lider genel olarak kriz veya aşmazlarda hep kitlelerin piskolojik olarak kolayca yönelecekleri istikametdir.
Yeri gelmişken şunu da ekleyelim: salt gündem, korku ve balık havızalı olma değil, kuramı da çirft sdandartlı kulanmak da tehlikelidir. Nitekim, Kudüs olayında Filistin Kıbrıs ekseninde bu yanıltma veya kuramı kendine göre kulanma kolaycılığı yeniden yaşandı. Hat ta daha da anormali normal gibi sunuldu! ABD Kudüsü İsrail baş kenti olarak kulanıp taşınacağını açıklarken, başta Türkiye yetkilileri “Güvenlik Konseyi” kararlarına aykırılığı söylediler. Oysa, tam aksi kulanma yönüne gidilen Kıbrısın için de ayni kuruluşun kararları vardı. Üstelik, hem Filistin hem de Kıbrıs için işkal ifadesi Güvenlik Konsey kararlarında alındı. Ama. Tutup, İsrail kınanırken, işkali vurgulanırken, Türkiyenin Kıbrıs veya Suriyede şimdi yaşanan değişik işkaller de savunuldu!
Cenevre sözleşmesi İsrail için söylenirken, Yerleşimmler israilin Batı Şeryası için haykırılırken, kıbrısta tam aksi “hak” olarak savunulmaktaydı. Demek oluyor ki ortak kuram içerikleri de günümüzde eksik!Ancak, politik güç,gündemi kulanma şekli ve kitlesel korkutmalarla işler yoluna sokuluyor. Hem de göstere göstere!Trump K. Kore için “yerlebir” yapma normal olurken, iş sıkıntıya gelince de “Trump çılgındır, dikate almayın” denilip ABD başkanının kararlarını önemsetirmeme duruşu da yapılmaktadır.Saldırgan ABD ile savunma halinde olan ülkeler birbirine karıştırılıyor. Fakat, algı kültürü ile korkunun çıkar veya belirsizlik nedeniyle endişe durumları böylesi acayipliklerin normaleşmesini de getiriyor.****
Trump gerçeği ile dünyadan verdiğimiz örneği şu basit yanılsama ile tamamlayıp, yerele gelelim. İslam konferansı oldu. Hemen, alınan kararla konu abartıldı. Oysa. Katılımın dahi nedenli cılız olduğu ve bu eksenin nedenli çelişkielrle yoğrulduğu da ortada. Nitekim. İslam konferansı yapılırken, Yemeni katleden İslam gerçeği de sivil ölümlerle haberleşiyordu! Suriye gerçeği de başka açık örnek. Ama, böylesi dağınık yapıdan Doğu Kudüsün Filistinin baş kenti olma kararı çıktı. Bolca “Kırmızı İslam çizgisi” de konuldu. Oysa, şu basit gerçeğe bakın: Kudüs İsrail elinde, Filistin halkı ise sadece Müslüman değil, hristiyan olanlar da var. Şehirde 3 dinin kutsal yerleri var. Ama, orada değişken halklar yaşıyor. Kudüsün yapısı değil tek dinli hegemonya öne çıkarıldı. Dahası, orada Filistin devleti diye bir devlet yok! Siz karar alsanız dahi uygulama şansınız yok. Örneğin, Kudüste elçilik kurmak için israilden izin almanız gerekir. Bunlar hiç düşünülmeden ve onca haykırıştan sonra abartısı bol ama içerik anlamsız bir ortak olmayan kararla konu kamuoyun na sunuldu.
Belli ki baştan beri Filistin yanında pratik tavır koyamayanlar, yine tıpkı eski Filistin katliyamları sonrası yapılanlar yapıldı. Filistini en çok pratik destekleyen Suriye ve irana yapılanlar ise zaten ortada…..
Dünya böylesi olayları ya yeni politik hedef için fırsat veya iç politika yönelişle hafifletme amaçlı kulanmaktadır. Bunu en iyi son Türkiye gerçeğinde görmek mümkündür. Tam da belediye kıyımı yaparken, Sarraf olayı, MAN belgeleri ve öteki olaylar peşpeşe sıralanırken, Kudüs konusunun iç politik kulanım değeri oldukça ilaç gibi içilmeğe uğraşılmaktadır.*****
Gelelim ülkemize: üstelik hem kuzey hem de güneyde seçimler var. Politik ortamın duyarlı olması gerekir. Buna ek olarak ada sorunu ve bölge gerçeklerinin de etkisi de yatsınamazken!Ama, burada başka hava çalıyor. Önceki yazılarımda belirtiğim gibi de seçim öncesi politik tartışmalar dahi yok. Sığ politikleşme ile kirliliklerin artık kamuoyu etkisinin fazla olmadığı koşullarda seçim süreci yaşanıyor. Rüşvet ve yolsuzluğun anormalden normale çoktan geçtiği,yalanların prim yapıp prim oluştuğu kısgaçla seçim süreci yaşanıyor….
Bakın bazı basının gündemleştirdiği konuya: ilgili ülkenin en üst makamcısı sayılan kişisi durmadan aldığı vilalar, bankalardan çektiği milyonluk dolar hesapları ile konu ediliyor Ülke seçmenine Y.8 oranında eklenen nifus sayısı ile bazı yurtaşlıkların veriş şeklindeki durumlar savrulup uçuşuyor.Açıkca ganimet tipi arsadan öteki dağıtılışlar veya resmen nedenli uyumu tartışmalı anayasaya aykırı direk yasalar seçim rüşveti olarak hızla geçiriliyor. Tüm bunlar ise kamuoyu araştırmalarında hala taşlar pek yerinden oynamıyor!
İsterseniz, makamcı dosyasına daha da değinelim: Dolarlar hikayeleri, magazinsel ilişkiler, vilalar alışlar ve değişken hesap fıkraları adeta normalmiş gibi hayali anlatımlaştırma dürtüsüne sokuluyor. Oysa, ilgili makamcı, Kredi bankası batırılmasında sorumlulardan birisi oluşu, partiden partiye transfer geçişi, sokaktaki hırsızlık olaylarına “geri zekalılar” diyecek normaliği olan, trafik şikayetnameleri olurken kendisi hız nedeniyle yazılmasını sildirtme yaptırıp, konuyu açığa çıkaranı da görevden alma tutumalrı gayet münasip şekilde yaşandı. Şimdi de “Başbakan”! Yaptıkları sistemin simgesel değeri vardır. Nasıl yönetimin açılımı onun yaptıklarıyla örnekleştirme olasılığı kesindir. Maganzinsel olayları hep normal gibi anlatılırken, ötekileri de yandaşların savunma veya susma ile geçiştirilmektedir. Sonrası mı: “ülkemizin hoş görülü demokrasisinden” dem vurulma kolaylığı yapılmaktadır. Boşuna değil, tüm kirli işler geçiştirilirken, kamuoyunda da “herkes aynidir” kolay tekerlemesi de yerleşti.
Peki. Bu anlatılanlardan sonra, hala kendimizi övüp, Türkiyede olanlardan uzak sayıp yaşama devam edip, kapuşaricilikle övünmeden öte ne kaldı?