YKP Genel Sekreteri Murat Kanatlı, Afrika Gazetesine karşı girişilen linç kampanyasını değerlendirdi, açıklama şöyle:
Önce ilkeye hatırlamakta yarar var: İçeriğinden bağımsız olarak –konuyla ilgili ne düşünülürse düşünülsün- başkasının düşüncesini özgürce ifade etme hakkının herkes tarafından savulması ve siyasi iktidarların bu alandaki rolünün özgürlükleri yargılamak değil; korumak olması gerekiyor.
Charlie Hebdo saldırısı sonrası çok tartışıldı ifade özgülüğünün sınırları var mıdır diye, verilecek cevapların bazıları ilkelere işaret eder ve diğerinin susturulmaya çalışılmasının, ifade özgürlüğünün kısıtlanması olduğunda çok kişi hem fikirdi. Zaten özgürlük sınırları genişlemektedir. Şiddet ve terör propagandası açık şekilde yapılmadığı sürece bunun kısıtlanmasını kabül etmenin de anlamı yoktur.
Neyin tartışıldığını bile anlamadan bir takım cihatçı ve faşist gruplar Afrika önünde eylem ve açıklamalar yaptı, protesto gösterisinde bulundu, bulunmaya devam ediyor. Ortada karikatür yoktu ama onlar karikatür kınaması yaptılar! Elbette barışçı eylemler insan haklarının önemli bir parçasıdır ama iafede özgürlüğü olmayan şiddet içerikli slogan atıp, açık şekilde şiddet çağrısı içeren açıklama yapanlarla ilgili daha önce de olduğu gibi herhangi bir soruşturma açılmayacağını da biliyoruz…
Karadeniz ve Hataylılar hemşeri dernekleri, AKP “kktc” temsilciliği, traji-komik şekilde “Kıbrıs Türk” halkı adına da açıklama yaptı! Recep Akdağ tam da insan hakları gününde saldırgan, seviyesiz açıklamalarda bulundu, üstümüze de alıyor ve aynen kendisine iade ediyoruz. “Kök Kıbrıslı Türk kardeşlerini” aday göstermekten övünen YDP de “Kıbrıs Türk” halkına konuyu kınayanlardandı!
Ortada olan, Erdoğan’ın hicvedildiği kolaj çalışması ve iktibastır! Böylesi hicivlerin benzeri defalarca başka liderler için yayınlanmıştır ve hatta açıp bakarsanız bugün de yayınlanmaktadır ama onlar sorun olmazken, bir kolaj bahane edilerek Afrika Gazetesinin hedef gösterilmesi, içeriğinden bağımsız konuyu düşünmemizi gerektirmektedir.
Daha önce Kıbrıs Gazetesi karikatürüne yapılanın aynisi Afrika Gazetesine yapılamaya çalışılıyor. Linç kültürünü geliştirmeye ve farklı düşünenleri susturmaya yönelik faaliyetlerle karşı karşıyayız. Bu nedenle içerikten bağımsız olarak ifade özgürlüğünü savunmamız gerekir… Bu neden vekil adaylarının “ama” ile bağlanan açıklamalarını herhalde “seçim hassasiyeti”(!) ile açıklamamız beklenir ama bizce bu açıkça ifade özgürlüğünün kısıtlanmasına davettir. Böylesi utangaç kınamaları da kabül etmiyoruz!
Bunların yanında yabancı devlet büyüklerine karşı basın yoluyla işlenen suçlar konusunda da Kıbrıs’ın kuzey kesiminde hâlâ çağdışı uygulamalar mevcuttur. Dünyanın birçok yerinde ülkeler kendi yasalarından bunları suç olmaktan çıkarmaktadır.
Paris yargısı, Fas Kralı 2. Hasan ile ilgili bir haberde “Le Monde” gazetesini suçlu bulmuştu. 1881 tarihli Fransız Basın Kanunu’nun 36. maddesi uyarınca dava açılan gazete, “yabancı devlet başkanlarına saldırı” iddiasıyla suçlu bulunmuştu. 25 Haziran 2002’de AİHM, “Le Monde” gazetesinin açtığı bir davada Fransa’yı Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin (AİHS) ifade özgürlüğünü koruyan 10. maddesini ihlal ettiği gerekçesiyle mahkum etmişti. Basın Kanunu’nun bu maddesi, 11 Şubat 2004’te “Perben 2 Yasası” olarak bilinen bir düzenleme ile iptal edilmişti. Bu süreç sonrası birçok Avrupa ülkesi değişikliğe gitmiş ve basın yoluyla yabancı devlet kişilerine karşı suçları yasalarından çıkarmıştır. Elbette her alanda AB ile uyumdan bahsedenler, konu hak ve özgürlüklere gelince sessizleşmesi yeni bir durum değildir.
YKP, Recep Akdağ’ın açıklamalarını kabül edilemez bulur ve Türkiye’deki gazetecileri, düşünce insanlarını hapseden zihniyetin Kıbrıs’a yansıması olarak görür.
YKP, ifade özgürlüğünün nefes kadar önemli olduğunu vurgular, Afrika Gazetesi ile dayanışmasını “amasız” ortaya koyar.
YKP, Recep Akdağ ve burdaki işbirlikçilerinin zihniyeti ile yönetilme konusunda domine edilen bu coğrafyada seçime seçim deme koşullarının olmadığı bir kez daha ortaya çıkmıştır. TC’nin sivil-askeri bürokratları, seçilmişleri burayı deniz aşırı sömürgeleri olarak görmekte ve ona göre vilayet ilişkilerine uygun politikalar geliştirmektedirler. Akdağ’ın son açıklaması tam da bu çerçevededir, içinde emiri de barındırmaktadır, Özgürgün’ün son açıklamasını da bu emre itaat ve “gereğini yapacağız” yanıtı olarak okumak gerekir.
YKP, Recep Akdağ’a ciddi tepki geliştiremeyen seçime katılan siyasi partilerin, birer genel açıklama ile süreci geçiştirmelerini ciddi alternatif olamayacaklarının işareti olarak görülmesi gerektiğine inanır. Bu koşullarda YKP, Recep Akdağ zihniyeti ile yönetilmeye hayır demek için halkı sandığa gitmemeye çağırır.