Oy kullananlar tüm sorumluluğu alır – Alpay Durduran

1283

Açıkça ortadadır ki her seçmen ortamın yozlaştığını görebilir. İsteyen görür ve değerlendirir. Gözden kaçacak bir ufak haber sızması değil açık bir haber bombardımanı vardır. Seçilenler hükümet seçerken açıkça halkı değil partilerinin emirlerini kale alırlar. Onun için seçtiklerinin emrine girmekten utanmazlar ve halka değil onların gücü elinde tutmalarına hizmet ederler. Seçmen meclisten geçirdikleri yasaların uygulanıp uygulanmadığına bakmayan milletvekillerini dönüp dönüp seçmekten utanmadıktan sonra nasıl umutlu olabiliriz? Soru esas budur ama popülizmin (halk yardakçılığı) ufak çıkarlarla halkı kandırabildiği de bilinmektedir. Öyleyse halkın durumun vahametini anlamasını sağlamak için uyarıcı yol bulunmalıdır.

YKP uyarıcı olsun diye seçilme çabası yerine önce popülizme karşı savaşacak kurumları tamamlayıp sonra seçime gitmeyi veyahut kurumları kurmayı kabul eden bir cephe ile seçime gitmeyi düşünmüştü. Onun için partilere seçim sistemini yozlaştıran unsurları görüşmek çarelerini göstermek ve değiştirilmesini sağlamak yahut seçime katılmamak için görüşme yapmaya çağrı yapmıştı. Partiler hem yozlaşmışlığın seçim hilelerine olanak verdiğini hem de Türkiye’den seçimlere müdahalesine olanak sağladığını bilirlerdi ama yozlaşmanın kurumları arasında en önemli kurum yer altı ve yerüstü kollarıyla polis ve asker de bulunduğu için karşı çıkmaktan değil uzlaşıp yararlanmaktan yanaydılar. Onun için onun için YKP başka şikâyetçi partiyi mücadeleye katamadı.

Sendikal eylemler yapanlar da YKP’nin daimi bir popülizmle mücadele merkezi kurma önerisini kabul ettiği halde uygulatmadığı için yozlaşmanın boyutu saptanamadı. TC elçisinin sektörlerin sorunlarını dinlemek için düzenlediği toplantılarda tüm sektörlerin elçiden devlet desteğini artırmasını istemesi bile uyarıcı olmadı. Bir yabancı ülke tüm sektörlerimizin hamisi olmuşsa seçimi hamiliği devam ettirmek için yaptıracak ve sektörlerimizin asla kendi ayakları üzerinde durmasını istemeyecektir.

Tek bir silahlı görevlinin bile Türkiyeli bir kumandanı olmadan bir kurumun kurulmasına izin vermeyen Türkiye, adaletin kılıcı ve kulağı olan polisi emrinde tutmakla yozlaşmanın da sorumlusu yapar ama halk bunu görmezden gelir. Çünkü korkunun insanı miskin ettiği ve beyninde korkutucu şeyleri anımsamasını önlediği bilinmektedir.

Makbul bir sektörmüş gibi kumarhanelerin bile devletten destek istediği ve gördüğü bir ülkede popülizmi yenmek gibi bir sorunla karşı karşıyayız. Böyle bir ülkede ayni sorunlarla becelleşen bir yabancı bir ülkenin hegemonyası varsa iş çok daha zordur. Ama yenmek zorundayız. Çarenin halkı mücadeleye sokmak olduğu ve onun için örgütlü güçlerin mücadelesi ile güçlenen bir mücadelenin koşul olduğu bilinir. Seçimi protesto ve hatırı sayılır bir sonuç mücadeleye katılan sessiz çoğunluğun işareti olursa sonraki adım halkın sahip çıktığı sandıklar ve yetkililer (yargıç, seçim görevlileri ve polis gücü) eliyle sürer ve önünde durmaya kalkanlar pişman olur.

Yargının yani YSK’nın oy satın almak suçtur diye anımsatması, çıkar, hizmet ve görev vaadi ve yani makam vaadi ile kendisine veya başkasına oy sağlamak için yapıldığı tespit edilen usulsüzlüklerin seçimden sonra kovuşturulmamasını sorumlularına uyarı ve açıkça polise eleştiri ile devam etmesi şeklinde devamı beklenmelidir. Unutulan polise de suçları kovalamak ve suçluları teşhis etmek için sürekli görevde olan polis şubelerinin uyarılmasıdır; onlar da anımsanacaktır. Yeraltısını unutan devlet yönetimi yeraltından büyük tehdit altına girer unutulmamalıdır. Demokrasi kendini yeraltını kontrolle de görev almaya hazırlamadan işleyemez.

Amerika Japonya’yı işgal ettiği dönemde onlara patronluk değil sınırlı değişim getirmeyi düşündüğü ve Japonya halkına sürekli bakıcılık değil I. Dünya savaşı sonrası Almanya’nın intikam duygusunu hissetmeyecek şekilde yoluna devamını düşündüğü için seçimler de yapıldı, gelişme de sağlandı ve birkaç yıl içinde tam egemenliği varmış gibi kısıtlamalardan kurtuldu.  Biz ise güya devletiz ama hala merkez bankasının başına TC’li memur olur, Kıbrıslı olamaz. Yeraltı tamamen TC’li… Asker TC’ye bağlı… Adayların laklakasını yaptığı projelerin tümünü de TC’li ajanslar kararlaştırır, polis de meclisi reddeder.

Seçim yalnızca varmış gibi yapılsın diye değil de gerçekten ülke yönetimini oluşturmak için yapılsa bu maskaralığa daha ne kadar devam edilecek?

Oy isteyene hayırlı olsun ama ben oy istemem, insanımızı kandırmanın âlemi yok. İsteyen katılır, mücadeleye katılma isteyen katılmaz. Merak eden gayri memnunları izler ve katılmayanların sayısı öğrenir. Merak etmeyen bu rejimi iflah edilebilecek rejim saydığı için her seçilenin de başarısız olmasının nedenini keşfedecek diye kafa patlatmaya devam eder.

TMT’nin bile son çare iki ayrı devlet dediği ama devlet gibi olmak için değil uyduluk için çalıştığı bir garabete demokrasi deyip de demokrasinin çare bulacağını ummak ilaçsız tedavi aramaya benzer.