Arada konuya duyarlı kişiler de yazmasa, Yemen felaketini hemen hemen hiç duymayacağız. Yoksul ülke Yemenin içine düşürülen kağos kelimesinin dahi hafif kalan siyasal gerçeklikler yaşanıyor. Nifusun Y.86 açlık ve yardıma muhtaç hale sokuldu. Başta Kolera hastalıkları ölüm saçıyor. En moderin silahlar sırf hegemonya için direk bölge içine sokulurken, nedense açlık için gıda anbargolarla engeleniyor. Ülke açlıktan kırılırken aylardır sesiz kalan Güvenlik KOnseği sonunda sesini çıkarmak zorunda kaldı. Yemen semalarında gıda ve yiyecek ulaşılamıyorsa da komşu Sudi uçakları halk pazarlarından hastanelere varan katliyamları da gerçekleştiriyor. Onca Uluslar arası kuruluş ise sesini dahi çıkarmıyor. Nede olsa, Yemen yoksul bir ülke ve katliyamı gerçekleştiren Sudi ekseni ABD ve Britanya tarafından direk desteklenmektedir. Kurulan kurgularla da hedefe iran konularak “şer eksen” tamamlanmış oluyor…..
Yemen senelere yayılan özde dış hegemonya müdahaleleri ile zaten yoksul iken daha da açlığa mahkum edildi. Resmen kuşatılan ve füzelerle ölüm saçılan hapisaneden de daha kötü koşulalrla yaşamaktadır. Elkaydellerle başlanan, ayrılıkcı G. Yemen ikilemlerine, Husiler, istifa edip Sudi askısıyla B.M. kesimine dahi “hükümet” kabulendirilen Mansur bey kesimi, eski diktatör Abdullsalih gibi çok çevrenin çatıştığı alan haline geldi. Suriye, ırak direk yenilgilerini yaşayan, Hareri Lübnan istifa oyunu tutmayan Sudi Arabistan ise tüm gücüyle Husileri yenmek için Yemene yükleniyor. MModerin silahlarla ve dış dünya desteği ile hala Husileri yenemiyor!
Salih kartıyla Husileri kırıp itifakla yeni güç hamlesi de Yemende tutmadı. Böylelikle Ceyda Kararın da belirtiği gibi “Uzun Dönemli Ortadoğu diktatörü de öldürüldü”! Yemeni diktatörce yöneten Salih, oluşan iktidar kavgaları ile kaçtığı Sudi Arabistan toprağında görevden alındı. İntikam için, Husilerle itifak yapsa da yine de işe şeytan karıştı. Nedense, tüm entrikalarla Sudi parmağı olsa ve yeri geldiğinde ABD de Yemeni bonbalasa da suçlu hep iran denilmektedir. Olaya mezhepselik ile iran şer parmağı konulmak istenilmektedir. Bunu yutan oldukça da tekrarı ya söylenmekte veya sesizce katliyamlar sürüp Yemen ahalisine ödetilmektedir. Vesayet mücadelesimnin dinsel valsının insani bedel faturası Yemende karşımıza gelmektedir.****
Yemen katliyamları ve nerede ise tümü açlık hapisanesine dönüşürken, Suriyede acayiplikler devam ediyor. Aslında acayiplik kelimesi yanlış kulanım gibi oluyor. Çünkü, bazı kesimler doğruları yazsa da onlar dikate alınmadığı için tuhaflık kelimesi akla geliyor. Yoksa,ta baştan Suriye oynunun özü ile yapılan politik algı operasyonları paradoksları belirli kesimelrce yazılıp çizildi. Ayni acayiplik devam ediyor. Beşer Esatın iktidarda kalacağı artık kesin gibiyken, Cihatcıların yenilmekte olduğu da Suriye koşullarında kesin gibiyken, aBD Türkiye ve Sudilerin Şimdilik kaybettikleri de ortadayken, hala eski tencerede yemek pişirme politikası sürdürülmektedir. Öyle ki Suriye içinde dinamik mühalefet Kürtler kalmışken, başta Türkiye, yapılacak Suriye siyasal toplantısında Kürtlerin olmamasını dayatıyor.
Suriyede varlığı olmayan kesimelrin ise Suriyenin geleceği konferansında Cenevrede masada olması isteniyor. Bunlar gerçekten garip ve alana göre de saçmalık denecek tutumlardır. Ama, bunları Suriye dışında olup orada hegemonyacılık isteyenler ısrarla dayatıyor. Suriyede yenilen ve adı Cihatcı konulan, Suriyede olmayıp dışta desteklerle “ahkam çeken” kesimlerin ısrarla masada Suriye muhalefeti olarak konumlandırılmak istenmektedir.
İş böyle olunca da beraberinde yeni gariplikler de doğal gibi saçılmaya devam ediyor. Türkiyenin OSO adıyla piyasaya sürdüğü yapının, eskiden beri Cihatcı veya etkisiz olup darmadağın haldeki bilgilre rağmen, ayni kart oynanmaya devam ediliyor. Nitekim, idlipte açılan “ılımlı kamplarla” cihatcı kesimlerin “ılımlaştırılma” politik bilgilerinin uygulanması duyuluyor. OSO adıyla yeniden yapılanmak istenen örgütün, İngiltere destekli finansman ve Türkiye eğitmenlikle ki uygulamasında da yine buharlaşan cihatcı resimler ortaya saçılıyor. Sonra, Britanya desteği kestiğini söylüyor. Yanlışlar hep böyle uygulandı. Önce, yanlış etiketlerle süsletilip porobagandalaştırılırken, iş ortaya çıkınca da katgı yokmuş gibi de “çekiliniyor”! Bir farkla! Türkiye çekilmiyor…..
Suriyede de işler böyle. Rus Kürt resimleri de ortaya gelirken, ABD şimdilik Suriye içinde tek dinamik muhalif olan Kürtlerle ilşkileri sürdürtme eyliminde. Burada önemli bir uarının tam zamanı: Türkiye Kıbrıs politikasını doğrularla yeniden sorgulamadıkça, Kuzey Kıbrıs durumunu önemli içseleştirme sesrumanı yapmaya tabusalaştırdıkça, şimdi Suriye ve ırak, yarın olanak bulursa başka ülkelere de yapacağı işkal ve müdahaleleri de Kıbrıslaştırarak “milli dava, ata toprakları” adıyla savunmaya devam edecektir. Dikat edin, Suriyede girilen yerlerdeki yanlışlar Türkiye kamuoyunda konuşulmuyor. Hat ta, meclisten de muhalefet bazı partielrce de desteklenmektedir. Sanırım, Suriye ve ırak politikasında ortaya çıkan davranışlarda devletleşen idolojik özün damıtılmasıdır. Oysa, hemen hemen tüm muhalefet yeri geldiğinde “dış politikanın iç politikaya mavzeme edilerek başarı kazanılması” seslendirmesi sık sık yapılır oldu.
Kıbrıs Türkiye idolojik tabusunun devamında ırkçı veya Osmanlı hayalerinin de hala canlı kalıp destek bulmasının da temeleridir. Bunu yeniden uyarmak şart.