Hayret doğrusu gidip oy vermeye zahmet etmeyenler arasında bile çoğunluk kim seçilmiş diye merak edip gazeteye bakıyor veya birilerine soruyor. Günlerin konusu koalisyonu nasıl kuracaklar konusu, adlar konuşuluyor, sıfatlar dillendiriliyor. Halk seçmiş saygı göstermek gerekli imiş. Meclisi çalıştırmak çok önemli imiş. Hükümeti kurmak için görevlendirme yapmak esasmış. Yorumlar yapılıyor da bu durumun neyi anlattığına dikkat edilmiyor.
Artık dünyaya bakarken farklılıklarımızı da görmek ve beğenmediğimiz yerlerimizi düzeltmek ve onlardan yararlanmak için ele almak gereklidir. Seçimden kaos çıktı derken hükümet kuruluşunun koalisyon olması olasılığına işaret ediliyor. Yani seçim sonucu koalisyonun gerekliliğine kaos diye bakıldığını gösteriyor. Hâlbuki koalisyon dünyada doğal bir hükümet şeklidir ve burada dahi halkın da partilerin işbirliğini istediğini biliyoruz. Bunlar aslında meclisin çalışmasının esas olduğunu anlatıyor. Dünyada da koalisyonların çok başarılı olduğunun örnekleri çoktur. İtalya bunun en güzel örneğidir. ROMA imparatorluğunda beri ilk kez İtalya İngiltere’yi ekonomik refahta yakalamış ve yan yana gelmiş veya geçmiştir. Almanya veya Fransa’da da koalisyonlar başarıyla yürümektedir. Amerika’da koalisyon yoktur derler ama başkanlık rejimine rağmen Senato ve Temsilciler Meclisi’nde başkanın partisinden başka partilerin çoğunluk elde ettiği örnekler çoktur; yani bir tür koalisyon yürüyor. İsrail de en çarpıcı örneğidir. Altı kez polise yolsuzluk iddiası ile ifade vermeğe çağrılan bir başbakanları vardır. Onun için koalisyon olasılığının kaos olarak görülmesi sade var olan kaosun devam edeceğini iddia etmenin bir şeklidir.
Akıl varsa ve aklın önünde korkunun yarattığı engeller yoksa seçim olmuş, meclis oluşmuş ise çare bulunur. Anayasamız meclisten bir hükümet çıkmasını engellemez onun için örneğin İsveç’teki gibi meclis hükümeti kurulmasına fırsat verir. Meclis hükümetinin en önemli özelliği olan en etkili muhalefet şansı olur. Halkın gözünde siyasi partilerin saygınlığı en alt düzeye indiğine göre muhalefetsiz meclis veya muhalefetin hemen hemen sıfır etkide olduğu meclis rezaletinden kurtulmuş oluruz. Meclis muhalefetin etkinliğine göre değer kazanır. Buna olanak var mı? Ne yazık ki durum farklıdır. Muhalefet korku ile hareket eden bir toplumda etkili olamaz. Korku buna izin vermez.
Kaos yerine meclis hükümetini denemek bir örnek üzerinde düşünmeğe olanak verir. Onun için meclisin başkan ve başkanlık divanını seçmek için toplantısı sırasında bir milletvekili olarak halka hizmet vermenin gerçek bir milletvekili gibi her şeyi bilme hakkı olan, görevini yapmak için tüm devlet çarkından yardım alma hakkını elde etmiş, siyasi maskaralık değilse belirtileri sunduğu takdirde hangi partiden olursa olsun milletvekillerinden destek alıp başbakan ve bakanlardan birisini soruşturma önergesi verip başarılı olabileceğini umabileceği durumda olan bir kişi olma şansını talep etmelidir. Milletin vekili olmak başkadır, bir partinin disiplin altındaki bir adamı olmak farklıdır.
Anımsayın. Şimdiye kadar kaç hükümet kuruldu ama muhalefetten kaç yasa tasarısı meclise sunuldu ve kaçı görüşüldü? Bu kadar yolsuzluk iddiası varken kaçı soruşturuldu ve sonuç alındı? Polis meclise gelip kaç sorgulamaya katkıda bulundu? Yolsuzlukla savaşa polis askere bağlıyım deyip de meclise gitmeyi reddetmedi mi?
Muhalefet milletvekili her yurttaşın bilmeye hakkı olan tarım için ne kadar destek verildi sorusuna bakan bile ben de bilmiyorum demedi mi?
Yani milletvekilinin bilmediğini bakanın da bilememesini çünkü muhalefetin denetimi yoksa tüm işlerin baştan savma olacağını anlamamız gerektiğini görürüz. Ülke için muhalefet şarttır. Bu kaos şimdi milletvekillerinin iktidar veya muhalefet ayrımı başlamadan gerçek milletvekili olmayı sağlaması olanağını yaratmıştır. Uyanmalılar ve bu olanağı sağlama mücadelesini başlatmalıdırlar.
Farazi olarak konuşuyorum. Çünkü ne yazık ki partilerin milletvekili değil kendilerine vekil istediklerini ve partiler esastır deyip seçim yasasını da ona yaptıklarını, parti disiplinini artırmak için meclis içtüzüğünü bile değiştirdiklerini gördüm. Partiler arasında siyasi düşünce farklılıklarını da yalnız evrensel değerler üzerinden yaptıklarını ve ona göre oy istediklerini ama sonra evrensel kuralları iplemediklerini halkımızın da gördüğünü biliyoruz. Onun için değil mi ki sola veya sağa ihanet ettiler, seçimde söylenen seçimde kalır diye konuştular. Seçimde de halk onlardan soğuduğunu açıkça gösterdi.
Gene de farazi olarak bu yazıyı yazıyorum. Umut olduğu için değil anımsayanların mücadeleyi önce kaderine egemen olmadan hiçbir şeyi değiştiremeyeceğimiz gerçeğine dayamaktır. Sonra kaderimizi elimize almak için şansımızı tümden yitirmemek gerektiğini onun için Kıbrıs sorununu çözme baskısının devamının çok önemli olduğunu bilinçli olarak desteklemeliyiz. Bazıları çözüm olmadan sorunlara çare bulunmaz görüşüne şiddetle saldırmaları bilinçli bir statüko savunmasıdır çürütülmelidir.
O nedenledir ki korku izin vermez ve dünyanın demokratik çözümlerini gözümüzün önünde durdukları halde anımsamayız. Yoksa bizde meclis milletvekilleri hemen harekete geçmezse koalisyon kuracaklar ve meclisi unutacaklar. Meclis ancak hükümet kurulana kadar önemlidir. Sonra hükümetin kölesi olur. O zaman hep meclise muhtaçtır demeyin hükümet onları sürekli halkın olanaklarıyla köleleştirdikleri aracılığı ile tümden etkisizleştirir. Tek örnek vereyim: hükümet istifa ederse meclis yasaları görüşmek için hükümetten izin almak zorunda kalır, meclisin çıkardığı içtüzük öyle der!!!