Yeni yıla Kıbrısta kuraklaşan iklim havasından, yağmuların serpilmesi ile günler akmakla meşkuldur. Daha şimdi yazımı yazarken, dışarıdaki yağmur sesleri de benim kelime seçkimde güzel damlacıklar halinde yardımcılık görevini yapıyor. Üstelik, hafta sonu da Kıbrısın Kuzey coğrafyasında parlementer seçimi de var. Öyle bir seçim ki öncekilerle kıyaslayınca hem politik kısırlığın hakim olduğu, inanılmaz kişiseleşmelerin tiklerle konuşulduğu gündem sığlığına hapsolduğu tuhaf gerileme dönemini de yaşıyoruz. Bu eksikliklere giderek artık kanıtsanan Türkiye direk yansıtarak yaşanan baskı mekanizmasına da ihdiyaç duyulmadığı için de baş vurulmuyor! Zaten, özellikle koltuk adaylı partiler brakın Kuzey Kıbrıs Türkiye gerçeklerine, seçim öncesi konuştukları “ekonomik paket” gibi konuları dahi seçimlerine konu yapmadılar. Kıbrıs sorunu ise zaten çoktan beleklerden ssildirtilip, bazı ahkamlı partielrin “hamaset ihtiyaçları” dışında da kulanılmadı…..
Sandığa gitme dönemi artık yazımı yazarken günden biraz fazla zaman kaldı. Sokakta heycan pek yok. Sadece yine bizimn politik dar görüşle hacırlanan Seçim yasasının eklektik çıkar faydacılık tutarsızlıkları nedeniyle “anlaşılma” uğraşları devam etmektedir. Öyle karışık ve ısrarla bazı kesimleri koruma ve insanların kafasına soru yaratma yasası yapıldı ki birilerine içinin basit yurtaşı şaşırtacak yasa yapın dense bu denli başarılı kanun yapılamazdı! Buda yapıldı. Daha önceleri yasalığın sorgulandığı oldu. Fakat, şimdi hem kısa zaman diliminde yapılan, hem de parlementer dar çıkarlı koruyucu ihdiyaca da dikat edildiği için de saçma sapan yasa ortaya çıktı.Siyasal daralma ve kişiseleşme eklentisine tanıdık da girince, karışık yasanın da bulanıklığı katıksız kafa karıştırma ile seçim gündemine de oturdu. En garip paradoks ise seçim süreci öncesi seçime gitmeyeceğini söyleyen önemli kesimler şimdi sandıkla değişim denecek uçurumlu düşünce moduna girmeleri oldu. Fakat, kimse nasıl isterse konuşsun, “değişecek bir şey yok” demekten de geri durmuyor…
Sık sık belirtiğim gibi: seçim öncesi konuşulan ve talep edilen olgular, seçim döneminde tatile çıktı. Seçimlerin sonunda yeniden yeni bulgularla gündeme çıkmayı bekliyor. Tek tek mesleki sorunlar, kamusal istençler veya sosyolojik gericileşme ile Türkiyeleşme konuların hepsi bilinmez yerde tatilde. Hat ta hukuki şu ironi de yaşandı: Özgürgünün mal varlığı ile trilyonları bankadan çekmesine karşın, buna yasal ilk adımların atma olanağı da yapılmadı. Bolca “övgülerin kadını Sibel Hanım” kendinin yapması gereken müdahaleği yapmayarak giderayak başka bir kirli dokunmama sayfasını da yazmış oldu…..
Klasik bilinen rüşvet seçim ilişkileri ve bolca harcamalarla birlikte daha boş cümleler havada uçuştu. Bazı “elektrik olayı gibi” bildik seçim dönemi avantaları da yapıldı. Alaanın elinde kalma veya seçim fırsatlı hamleler de bolca oluyor. Kimse seçim öncesi hızla yapılan “yurtaşlıkların” Y.9 oy cıvarı etkisini de seslendirdiği yok. Medya ayrışmalı reklamlar ve yasadışılık yapılanışına YSK sadece uyarıyla kalıp yargı sürecini yapmama normaleşen davranışlarla artık seçim döneminin sonuna geldik. Cumartesi gece sendromu ile tamamlanacak yolculuk sandıkla sonlanacak. Sonrası mı çoğu unutulup yeniden kalınan öteki perde sahneleri yaşanmakla meşkul olunacak. Hele birikenlerin fatura ödemeleri epey can yakacağına benziyor… Gelmekte olan kararlar ise birielrine yine “ben sandığa gitmeyecem” deyip bazısı da Türkiyeleşme gerçeğine parmak basacaktır!
Kıbrıs sorunu mu: kim bilir! Birileri parmakla işaret ederse gündem olacak! En rahat galiba saray erkanı. Şimdilik onlar bu kişiseleşme seçim rüzgarının sentomlarından uzak. Yine, Sarayın tıpkı TC elçisi gibi seçimlere en uzak oldukları günleri yaşıyorlar… Nede olsa, değişecek bir şey yok! Ayni rüzgar biraz ekonomik koşul tartışması olmasa Güneyde de sürüyor. Onların da Şubat ayında seçimleri var. Fakat, Kıbrıs sorununun çok arkada kaldığı probaganda döneminden geçiyorlar. Daha da travması, Kıbrıstaki iki taraftaki seçimler yine iki kesimde bu denli uzak gözlerle yabancılaşma dönemi yaşanıyor. Sınırların dahi aşılmadığı dönemde hangi bölgede olursa olsun, en azından seçimler konuşuluyor ve hat ta yakın uzak taraf dahi seçilirdi. Şimdi oda tükenip, adeta yabancılaşmanın daniskası oldu. Elde bir uzun çarçaf, seçilecek tikli tanıdıkla konuşan yurtaş ile bol konuşup, sadece cümle kuran ve sığlaşıp anlamsızlaştıran politikacı! Bakalım, kısa zaman sonrasında sandıkla hangi sayısal sonuçlarla konuşup sonra yavaş yavaş eyer dilenirse kalınan yerden sorunlarla yüzleşeceğiz!******
Ülkemiz sağnak yağmurun dahi örtemiyeceği kirlenmiş gerçeklerle seçim döneminin sonuna doğru evrilirken, Ortadoğunun batı Emperyalistlerce ve Bölge bazı devletlerce Şer eksenli görülen ve devrilmek istenen iranda patlamalarl sonucu kısa bir öncelik gündemi de yaşandı. Burada ilk genel pradikma yaşandı: Eğer yaşanan olayda başta Emperyalist temel güç ABD tavır korsa,o olaylar dünyada medya tarafından hemen gündem yapılır. Eklenti olarak da algı probaganda operasyonları da başlar. Tersi olup özellikle merkezi güçler ilgisiz kalırsa “Yemen gibi” ne kadar insan vahşice katledilse dahi gündem olamaz. Medya bunu gündem yapmaz. İran Yemen gerçeği bize Emperyalist gündemleştirme tekniklerini yeniden yaşatarak acı şekilde yaşatıyor….
Gerek Ratyo veya internet Mayıs tv veya nadir katıldığım BRT prokramında da özetlediğim gibi, iranı bilmeden birielrinin iranını anlatırsak hep kandırılma dönemini de yaşadık. Ortadoğu olaylarında Emperyalist mücadele gerçeklerini, iranın başta ABD nin BOP olayında yıkılması gereken Şer eksenli ülke oluşu, iran devlet içi hükümet ve mollalar çelişkileri, halkın geleneksel tarihi protesto yapma sosyal gerçeğini yan yana koymazsak, buna son olarak medyanın gündem yapma özeliklerini de gözetmezsek, son gelişmelerdeki saman alevli batı rüzgarının kıvılcımı ile yangın anlatma kandırılmasına düşeriz….
Bu protestoların zaman zaman iranda olduğunu ve aslında geleneksel olarak iran yakın tarihinin çok önemli kavşaklarının olduğu birkimine sahipseniz hemen Trump açıklaması ile gündem belirleme ile yaşanan gerçekler çelişkisini yakalarsınız. Hele de dağınık ve örgütsüz muhalefet protestoları ile a abartı gündemleşme uçurumunun birkaç gün sürüp yeniden sonlanmasını da konuşamama noktasına gelirsiniz.
İran aslında olay olmasa dahi ısrarla ablukalardan karşıt şer eksenli konumlandırmalara dek hep gündemle hedeflenmektedir. Ortadoğunun tüm kötülenmesine karşın, son krizlerde hep hedef olmasına karşın diplomatik etkinlik olarak ve alanını geliştirme bakımından başarılı da oldu. Zaten Trumpu ve geneli bilenlerin amerikanın hangi ülkede ve özellikle Ortadoğuda desteklediği ülkede demokrasi geldi? Daha da vahimi; ABD yandaşı başta Sudilerde hangisinde özgür ve demokrasi vardır? Bu sorular dahi bize iran olayı karşıtı Sudi, İsrail ve Amerikan destekli hareketlerde dahi başarı gelinemeyeceğini de kanıtlıyor. Suriyeye demokrasi IŞİD ve ELnusra ile taşıma politikasının daha tortuları kalkmadı! Daha da iran gerçeği; örgütsüz tepkilere bir de aBD destekli probaganda gelince, bu tepkilerin de anlamının anlaşılmasına da engel oldu. Zaten Meşet kentinde Molaların merkezi yerinde başlamadsı, bankerler iflasının neden oluşu başlangıcı dahi bilinince bunun ABD eksenli olmadığı ortada. Fakat şu tehlike yeniden belirdi: Amerika Suriyede olduğu gibi karşı olduğu yönetimlerde çıkan halk tepkilerini kulanıp kendi müdahale edince, demokratik talepten IŞİD tipi hareketlere de dönüşümler olmaktadır. Bunu iranda anlayan bazı kesimlerin de sokağa baştan çıkmadığı da anlaşılıyor.
Kısaca: bir ABD iran genel politik dönemi daha yaşadık. ABD iran etkisini bilmem! Fakat, iran içi devlet yapısında hükümet ile Dini ulemada ilişkilerde bazı etkileri olacağı ve kararlarda yansıyacağı belli. Özellikle son müdahale ile Hameneyin çıkışı Ruhaninin bazı adımalrına da yansıyacak. Yalnız: Ruhaninin Neoliebraleşme açılımla irandaki muhavazakar tutuculuk ikileminden iranda demokratikleşme ve özgürleşme çıkamayacağı da kesin. Bu yine şunu değiştirmiyor: ABD Ortadoğu nifus alanı mücadelesinde karşıtı olarak iran yerini koruyacaktır. İran yapısal gerçeği ile ABD karşıtlı konumlanmasını birbirine karıştırmamak veya geleneksel iran protesto hareketleri ile değişim olma sonucunu saydamlaştırmamak şart. Buna ek olarak medya algı operasyonu yerine el yordamıyla da olsa bilgielrle eski birikimleri birlikte yorumlayarak ön görü yapmak daha sağlıklı olacağının da kanıtıdır son irandaki protestolar ve sonrası….