Oy veren veya boykot edenin birbirlerini suçlamasının, düzene muhaliflik açısından fayda sağlayacağı veya geleceğe dönük mücadele gelenekleri yaratacak zeminler kazandıracağı kanaatinde değilim.
En doğru muhalifliğin nasıl yapılması gerektiği konusunda, kimsenin kesin cevabı yoktur. Her tavrı, dört dörtlük açıklayabilmek mümkün değildir.
Diyelim ki, tavırlardan bir tanesi diğerinden daha ‘doğru’. Genel bir strateji çerçevesinde, diğerinin daha az değerli olmadığını bilmemiz gerekir.
Birisi diğerini heyecanlandırmalı, mücadele ilhamı vermeli. Güç kaynaklarından olmalıdır…
Emin olduğumuz şu:
Muhalif oy kullanan kesim de, oy kullanmayan kesim de, bu gidişe karşı. O kadar ki, birbirine de ‘Muhalif’. Ruhumuzda muhaliflik varmış. Olumlu bir durumdayız. Bu huyumuz, tutunabileceğimiz en önemli karakterimiz olabilir…
Gerek oy vererek, gerekse vermeyerek, bu düzene tepki koydum diyene saygı duymalı ve birlikte olmaya çalışılmalı. ‘Neden’ sorularını çoğaltmalı ve cevap bulmaya çalışmalıyız…
Dünyanın, o kadar artıklar karmaşasında yaşıyoruz ki, az da olsa, birlikte karşı olma tavırları koyabilmek önemli. Yoksa tamamen yok olma ihtimali, ne yazık ki, imkansız değil…
Karmaşık hegemonyalar etkisinde, farklı gibi görünen ‘karşı’ duruşların sergilenmesi, doğal ve olumludur. Sonuçta, havlu atılmamıştır.
Yalnız Kıbrıs’ta değil, dünya genelinde, sol muhalefet geliştirmek, olabildiğince zordur.
Kıbrıs’la ilgili,
- Türkiye hükümetinin ve sermaye kesimlerinin, direkt söz sahibi olduğu,
- Laikliğe karşı anlayışların çoğaltılmaya çalışıldığı,
- Yerli, her durumdan çıkar sağlayan, işbirlikçi, siyaset ve kara para tüccarlarının güçlendiği,
- Kuzey Kıbrıs nüfusunun hatırı sayılır kesiminin, yönetici sınıfın maaşlı kitlesini oluşturduğu,
- Bütün orta doğuyu denetleyebilecek, birden fazla savaş üslerinin var olduğu,
- Savaş riskinin gündemden düşmediği, hatta arttığı,
- Az nüfuslu adada, bölünmüşlüğün yaratılmışlığı,
- Adanın her metrekaresinin sermayeye kaynak olarak tespit edildiği,
- Güney ve kuzeyde, yabancı işçilerin, acımasızca sömürüldüğü,
- Dünyanın savaş bölgelerine silah aktarma rampası olduğu,
- Uyuşturucu aktarma işlerinde müsait bir alan olduğu,
- Bütün bu karmaşık hegemonyanın, uluslar arası sermaye odaklarına kaynak aktarma amaçlı faaliyetler alanı olduğu,
- Kumar cenneti olduğu,
- Uluslar arası sermaye iktidarının silahı olduğu,
- Doğayı yok edecek olan enerji kavgalarının merkezine oturtulmaya çalışıldığı bir toprak parçasında yaşamaktayız.
Uzun vadeli, muhalif toplum hareketlerinin yeşermesini sağlayacak, yenidünya hayalleri yaratılmalı. Herkes, herkesin muhalifliğini sevmeli ve birlikte ‘icatlar’ çıkarmayı öğrenmelidir. Sanırım en eğlencelisi budur… Denemekten korkulmamalı…
Yalnızca birlikte karşı olmak ve diğerinin hareketinin çok değerli olduğunu söylemesi bile, çok önemli ve iklim değiştiricidir. Fazlasını beklemeden, küçümsemeden, yalnızca birlikte durabilmeyi öğrenerek, çok değerli bir eşik atlatmaya neden olunabilir. Daha senfonik, heyecan verici ve güçsüzlük eşiğinin aşılabilmesine sebep olunabilir…
Birbirini korumaya çalışıp, varlığını sürdürebilmek, kabul edelim, çok değerli bir strateji. Belki de hiç olmadığı kadar…