yaklaşımlarÖzkan YıkıcıBasit düşünüşle yaklaşınca dahi! – Özkan Yıkıcı
yazarın tüm yazıları:

Basit düşünüşle yaklaşınca dahi! – Özkan Yıkıcı

Yeniçağ podcastını dinleyin

Gelinen noktada önemli gelişmeler veya tam aksi basit denecek yaşantılarda dahi, önemli travma yaratacak konuşmalarla resmen kuşatıldık. Öylesinbe tarafsalaşma ile algı operasyonları yapılıyor ki neyin nerede olacağı dahi karıştırılıyor. Ayrışma ve dayanakları sadece çıkar olan yapılanışlar sonucu, adeta her kuram altüst halde savrulup uzayda kaybolurcasına uçuşuyor. Kelimelerin anlamı dahi tarafına veya karşıtına göre belirlendiği, sizin dediğiniz değil de karşıtın ve hele de üst yapının istediği algıyla karşılık bulma sonucu, önemli kavramlar dahi anlamsız halde bireseyleşti. Artırılan ve tarafcıl çıkarla damıtılan cihaletin üstüne etiket de koyup ötekeliştirme politikasının resmen esiri olup ona göre sözcükler kulanmaktayız. Oysa, yaşananları basit şekilde düşünmek dahi, neyin ne olduğunu anlamak noktasında yeterli olmaya adaydır…..

Bu yazımda yine geniş bölgesel konular, krizlerle çöküş noktasına doğru evrilen Kapitalizmi veya güncel politik duruşlar ekseninde fazla dolaşmayacam. Güncel yaşanırken kulanılan ve dikat edilmeden kolayca yalana sapılan düşünce dünyasında dolaşacam. Göreceksiniz ki insani değer olan düşünce şekli, basitce kulanılınca, günümüz yerleşen politik koşullardan banbaşka gerçekler iç içermektedir. Bunu salt kulanılan kelimelerin içeriğini algılamada dahi sorgulama ile nasıl basit doğrulaırın olduğunu da fark edilecektir.

Düşündünüz veya kısaca sorguladınız mı: Bir insan doğal yaşamında kolayca “Liberal, muhavazakar, sosyaldemokrat, komonist,..” olduğunu kolayca kabulenir. Bunun üzerinden ya tarafcıl algılarla veya öğrendiği kadar kendi düşüncesini de savunur. Fakat: yine hiç düşündünüz mü! Faşist olduğunu kabulenen pek yok. Örneğin, onca resmi kötülemelere karşın Anarşist olduğunu ve kendi dünya görüşünü savunan insanlar gayet rahat tartışacak düşüncelerle kendilerinin yarınını işaret ederken; Faşistler daha baştan uygulamada yaptıkları idolojiyi savunmaktan hep kaçarlar! Bu gerçeklik dahi basitce şu sonuca gelir: Faşistler ve genel faşizim devlet biçimi o denli kötü ki bunu uygulayan önemli kesim ismiyle kendielrine söylenmesine karşı olmak zorunda kalıyorlar! Bundandır ki Hitler ve Musolini bunu kitlesel destekle kazandıkları seçimle savunup uygularken, birçok günümüz faşist lideri uygulamalarına rağmen böyle anılmayarak sanki yaptıklarının gizleneceği izlenimle kitlesel yanlışlar desteklerle ayakta durmaya uğraşıyorlar. Hat ta; Neoliebral kapitalist düşünceleşme ironikleşme ile “popilist liderler” denilip, faşistlik yumuşatılmaya uğraş verildi ve başarıldı da! Tıpkı ayni korkunçluk yaratan Emperyalist kuramı “Küreseleşme, Globaleşme” imge örtüşleri ile gizleme çabaları gibi…..

Ülkemizde de aynen dünyada oluşan bu gerçekler biraz daha acemileşme ve yapısal koşullar eklentileri ile uygulanmaktadır. Liberal düşünceli veya Muhavazakar tutumlular sağda kendi düşüncelerini kendi olanakları ölçüsünde savunurken, Sola gelince de oluşan sapmalara rağmen yine de Sosyaldemokrat veya Sosyalist kimlikler rahatça kulanılırken, pratikteki sert tutumları ve savundukları görüşlerle faşist olmalarına rağmen, bunu yine ayni sertlerklerle kabulenmeyen faşist gerçeklerde yaşanmaktadır. Üstelik, dünyada özellikle Yeni Sömürge veya geri braktırılmış ülke zincirinde olduğu ve son dönemde gelişmiş ülkelerde de yeri geldikçe kulanılan tipik faşist hareketlenme seçenekleri de burada oluştu. Krizlerde özellikle şu yöntem klasikleşti: Yönetemeyen ve krizlerle karşılaşan rejimler hemen ulusalcılığa ırkçılık damıtarak bunları kulanmaya yönelirler. Irçılıkla milliyetciliği karıştırıp saydamlaştırırlar. Irkçılıkla ötekileri karşılaştırıp onların ötekiler olup hayin ve satılmışlığa dek suçlarlar. Faşist hareketler zamanı geldiği zaman, develtlerce paramiliter yapılar veya daha net devlet yönetim biçimi olarak da üst yapıda yerlerini verirler.

Bugün dünyada hangi ülkeleri incelerseniz inceleyin; otoriterleşen yapılar kitlesel muhalif kesim üstüne faşist yapılar ya paramiliter şekilde veya direk devlet yönetimli tüm kurallarla kulanıldığını görürsünüz. Üstelik, çoğu kitlesel destekle gelmediği, karanlık ilişkiler, dış yeniden dizayinler, yönetememe gibi kurallardan dolayı olması, bunların faşist olma kabulu da olmuyor. Dünyaya bakınÜ;; Faşist örgütler hep “ulusalcılık” diye ve yeri geldiğinde biraz “aşırı” denilip anılıyor. Yöneten faşist liderlere de “popilist, posmoderincilik” damıtıyla imgeleştirilmektedir. Oysa, liberale liberal sosyaliste sosyalist kolayca denilmektedir. Nedeni; Faşizmin yaratığı kirli sayfalar ve bunu gerektiğinde sermayenin “kurtuluş” ilacı olarak toplumlara yuturmasıdır. Neoliebral süreçte Doksanlarla birlikte sermaye kesiminin yeni etnik ve din eksenli kimliklerle oynama politikası da kitlesel faşist karşılığı krizlerde daha bir seçenek haline de getirdi. Fakat, dikat edin, kimse kolay kolay faşistlere faşist demeğe yelntenmiyor. Oysa Soldakilere ve hat ta çevrecilere hem hayinlik imgesini de koyup etnik ırkçı kimlikle saldırtılmaktadır. Yine, dikat ediniz se bu tip yapıların paramiliterlik özleri kadar, gayrınizami sermaye ekonomisinde de rolleri mafyacılıktan kaçakcılıklara dek rolleri hep verilip sorgulanmamaktadır. İnanmayan, Türkiyedeki Susurluk kazasından tutun Latin Amerika paramiliter devlet mafya ilişkisine baksın….Ülkemiz gerçekelrine dek basit uygulamalarla iki toplum duvarları varken kimlerin neleri yaptığını ve kaçakcılıkları araştırınca anlar….

Bunlar, güncel yaşamda göstere göstere yaşanır. Dikat edin, sistemle öylesine özdeşleşir ki başkası yapınca yerdenyere vurulurken, faşist örgütler yapınca bahaneler aranıp yumuşatılmaya çalışılınır. Birçok ülkede şu gerçek hep yazılır: kirli işleri yapanlar, ansızın karşımıza ulusalcı diye çıkarılıp nutuklar atılır! En ufak doğruda da küfürlerle tehtitler de yağdırılır. Derin devletlerin yapılarında direk Uluslar arası sermaye çıkarlı politikalar varken, faşist söylemli keskin ulusalcılık da içsel politikada kirli işlerle birlikte uygulanmaktadır. Unutmayın; en yakından örnekleyelim! Sivas Madımağı, Maraş katliyamını yapan bu tip yapılar kulanılarak gerçekleşti. Yakanlar ve katledilenlerin yargı sonucu da malum. Fakat, katlederken ve yakarken karşıtın olduğu gibi değil, kendi faşist kafalarındaki nifaklı düşüncelerle gerçekleşti. Ama, bunların sonucu da Türkiye devlet ayarları da üstüne konuldu… Kıbrısta da suçlamalarda hep en cahilin aydını dilediği gibi “Rumculuklar” suçlarken yaptığı karanlık işler de konuşturulmamış olmaktadır.

Peki bunlar yapılanıp kurumsal güce geldiğinde de neler olacak sorusu da şu anda çevremizdeki olanlar ve bizim insana bakışımızdaki çarpıklıklarda görmek mümkündür. Hangi ülkenin parlementosu basıldığında oradaki vekilerin bir kısmı bunu destekledi? Meclislerine dizi aşiret bayrağı çekilmesi hazmedildi? Bu rolu hala savunan ve küfreden vekileri bağrında taşımakla kalmayıp kimisi de hükümet ortağı kabuleniyor? Öyle kolaya kaçıp demokrasi falan denmesin! Anastasiyadisin son Elam teklifine takındığı tutumu ve Yunanistanda konuştukları nedeniyle Altın Şafak faşist vekile konulan tavra bakarak bizim nerelere dek geldiğimizi de anlayın! Yeniden de düşünün: Neden herkes Liberalden Komonist olmayı kabulenip savunurken, faşistler neden faşistliklerini kabulenmiyor! Sorunun basit yanıtıyla zaten her şey açıklanır. Açıklanır da eğer kendine aydın diyen veya bilimci etiketini kulananlar dahi bunu örtecek sözler kulanırsa, iktidar çıkarına göre “bilgi” çıkarmaya çalışırsa, ozaman cihalet gücü ile buluşan faşizim oldukça tehlikeler yaratmaya ve yarının karanlığını derinleştirmeğe hazır hale gelir.

Hep yazdım: ülkemiz konuşulmayan gerçeklerle, yalanların gücüyle yaşadıkça,her yeni gerçek daha bir keskin bıçak gibi saplanıp acıtacaktır.

 

- Advertisement -spot_img
- Advertisement -spot_img
5,999BeğenenlerBeğen
796TakipçilerTakip Et
1,253TakipçilerTakip Et
355AboneAbone Ol

yazılar

Yeniçağ Podcastını dinleyin