Aslında oldukça önemli çatışmalarla beklenen Afrin el değiştirme süreci, oldukça fazla sancılı olmadan geçildi! Belli ki yine birçok günç kart oyunları karışımlı diplomasi le durum aşıldı. Kürtler, Afrinden çekilirken, Türkiye göndre kendi bayrzağını çekerek ve ek olarak Suriye hükümetinin terörist diye isimlendirdiği ÖSO bayrağı da birlikte çekildi. En net olay, simgesel Demirci Kavanın heykelinin yıkılması oldu. Fakat Afrin olayı öyle basit bir kavşak değildir. Hele de oynayan onca oyuncu varken, bir nedenle konuyu açıklamak da yeterli olmuyor. Dikati çeken noktalardan birisi, Türkiyenin konuyu Çanakaleleştirerek iç politik konuma dek kulanması oldu. Aksi cepede ise sık sık yazılan Afrin girişimi olurken, önemli teslimiyet konusunda fazla söz edilmemesidir. Hele de de Rusya, ABD ve iran gibi Suriyede önemli rol alan güçler, konu sanki olmamış gibi algı uyukusuna bizi soktular. Sonuçta, Afrin adeta Kürtler için yeni bir adı ne konursa konsun, kayıp olarak şimdilik noktalandı!
Sakın ha: Bizi ne “ilgilendirmez” uykusuna sarılmayalım! Çünkü, ayni zaman diliminde yapılan Nevruz kutlmlarında polisin takındığı tavır la, buradaki Anti Kürt paranoyası da tavan buldu. Kendi meclislerini basıp bayrak çekilirken sesiz kalan polis ve bazı vekilerin eylemcilerle kucaklaşırken, Selahatin demirtaşın kitabının dağıtılması dahi bahane edilip müdahale edilen Nevruz gerçekleri yan yana konulunca, ülkemiz siyasal gerçekliğinin yeniden yaşanmışlığı gerçekleşti. Kimse konuyu basitlendirmesin! Meclisin tepesine aşiret bayrağı çekenlere hala dava okunmazken, birçok gazeteci “ama” bahanelerle savunma peşindeyken, yasaklanmayan kitap dağıtma veya şarkı dinlemenin müdahale etme suçu haline sokan politikanın da elbet kendine has ilkelerinin sonucudur. Bundan kimse kaçmasın.. Burada yatan önemli neden, oluşturulan resmi idolojik bakıştaki anti Kürt paranoyasının da etkisi çoktur. Oysa, ayni zaman diliminde başka salonlarda faşist söylemli toplantılar, tarikat ciritlerinin atığı yerlerde vardı. Bunlar olunca hemen “özgürlük” kelimesi veya “ama” bahanesi kurtarıcı zehir olarak kulanılıyor. Gerçekten, meclis bayrak olayı veya dini gericileşme kurumsalaşmalarına tepki koymayıp nerede ise destek verenler, Nevruz günündeki kitap dağıtma olayını adeta kulanılacak kimyasal algı gibi hemen sarıldılar. Amalar, Mamalar kalkıp hat ta milliyetciliği de hatırlayanlar “burada bunlar yapılmasın* Gitsinler kendi ülkelerinde yapsınlar” gibi pişkinci ırkçılık dahi yapıldı.. Çünkü,hedef belli. Bunların vatandaş veya öğrenci olmaları dahi öteki olmalarına yetmedi. Böylesi siyasal kültürleşmiş gerici gerçeğimiz yeniden dilden duruşa fışkırdı!
Demek ki Afrin veya başka yerdeki herhangibir gelişme, bilinmedikçe, birileri tarafından burada karşıt yaratmak için hep kulanılır. Hat ta, meclise bayrak salayanın sorgulanmayıp hala yargılanmadığı sorgulanmazken, nedense kutlama ve bazı hareketler yaptı diye birilerin hemen sürülmesini konuşan epey kesim oldu! Ama, vatandaşlığı dahi yasalara uymayan vekilin için ayni acele heycan duyulmadı. Her olay bize Kuzey Kıbrıs gerçeklerini, ayazdaki bıçak gibi keskin, yüzümüze çarpıyor…..
Afrin için birkaç kelime edelim. Öyle Suriyenin toprak bütünlüğü veya Uluslarası ilkelerle falan değil! Öyle olsa, güvenlik Konseyinin oy birliği ile aldığı Suriyede tüm ülkede ateşkes kararı uygulanır ve Afrin de şimdiki konuma gelemezdi! Onun için birileri “uluslarası kurallara göre” dese de bu ancak tatlı yalan olmanın ötesine geçmez. Üstelik, ne tesadüf ki belirli yandaş kesimler dışında taraflı tarafsız, teslimiyetin anlaşılarak uygulandığı inancı da yaygındır. Rusya, ABD ve iran gibi ülkelerin cirit atığı, Suriye yönetiminin hala varlığı varken, öyle durup dururken, onca engeleyici gerçekler bulunurken, birkaç gün içinde bu işi kolayca yapmazlardı. Zaten, Rusya ve ABD tutumları bunu açıklamaya yetiyor ve artıyor. Kaldı ki Afrin girişinden önce Astana zirvesindeki çizilen resim, ABD ile yapılan görüşmelerle, amaçlanan Kuzey Suriye bölge politikaları da yine Kürtlerin yalnız brakılmanın kanıtlarını bize veriyor.
Neyse, bu konuda daha yazacak zaman çok. Yalnız, önemli bazı keskin sonuçlar tekrardan sırıtıyor. Birkez, ısrarla, özellikle Türkiyedeki kendine muhalif diyen kesimler başta olmak üzere, ikidebir, “ABD ve bazı AB ülekelri ile Türkiyedeki Erdoğan rejimi ile” aralarının iyi olmadığı ve AKP yalnızlaşmasından söz ediyorlar! Yine, Türkiyenin Suriye politikadsında yalnızlaştığı tekrarları bolaştı… Son Afrin olayı ile de ortaya çıktı ki bilinen gerçeklerin dahi “iyi niyet adına” unutulduğu anlaşılıyor. Türkiye ABD yapısal ilişkileri nedense hep gözden kaçırılıyor. Algı operasyonları ve gündem şaşırtma oyunlarına oldukça kolayca düşülüyor. Belli ki Türkiye de Suriye ve genel Ortadoğu oynunda ABD zayıflıklarını da bilerek, kendine has kazanışlar elde etmek istiyor. Siyasi hedefinin Yeni Osmanlılık olduğunu ikidebir değişik söylemlerle zaten söylüyor. İşte, Afrin olayı başlarken, Rus onayı da olunca Türkiyenin öyle yalnız olduğu veya başta AV-BD ile uzlaşmazlıkları oluştuğu yalanları hepsi çöktü. Öyle çöktü ki özellikle son görüşmelerle Suriyenin parçalanması adına Kuzey Suriyede tanpon bölge kurma hesapları dahi duyuldu. Yani; Suriyenin toprak bütünlüğü artık kimilerince masal anlatma ötesine gidilmiyor!
Rusya hesapları ile Türkiye gerçeklerini yeri geldikçe de “tekrardan Türkiyenin Rustyaya kazık atma olasılığı” olarak öngörü olarak hep bir yere koydum. Gerçekten, Afrin küçük yerleşim yeri olmasına karşın, yeniden en azından Kuzey Suriye için masada kartları karıştırdı! Ancak, başta Türkiye medya yorumcularının önemli kısmı gerçekler yerine günü kurtarma ve iktidara yaranma ekseninde oldukları için de birçok gelişmenin adını dahi koymuyorlar. Öyle koymuyorlar ki müsadeli müdahaleleri dahi tüm düvene karşı verilen savaş gibi sunmaktadırlar.n Sahada buluşup işbirliği yapılırken, ekranlar kin ile öfke saçıp başka algı aktarıyor.
Afrin olayında ençok düşünecek ve hesap yapacak iki kesim vardır. PYD ve Suriye hükümeti… Çünkü, kim nekadar kızarsa kızsın, Afrin işkal edilip bazı hesaplarla ÖSO oralara yerleştirilip kökleştirilmek istenecek! Suriye için yeni bir karşıt, Kürtler için kaybedilen yaşanılan bir kent gibi önemli gelecek mücadele zorunlu yerler oluştu! İşte burada kısa zaman önceki hesap gündeme geldi: Sudiler, Ürdün, Mısır gibi arap ülkeleri ile Fransa, Britanya ve ABD batılı ülkeler, yeniden Suriye müdahale amaçlı ilişkiler kurup bazı açıklamalar yaptılar! Bunu da taploya eklersek, karışıklıkla daha direk müdahale gerçekliği Suriye için pek de iyi gelecek değildir. Hele, Güneyde İsrail, Kuzeyde Türkiye kendi denetimlerinde tanpon bölge politik talepleri de varken.
Ya Kürtler! Aslında başlangıçta ırakta epey mesafe aldılar. Suriyede özellikle Kobani direnişi ile ülke içinde güçlü dinamik olarak da ortaya çıktılar. Fakat, öylesine karışık işler oldu ki Kürtlerin kendi aralarındaki çelişkiler kadar, belirsizlik ve sık sık değişen itifaklar da Kürtleri etkiledi. Özelikle direk güçlerin dış müdahale eylimleri Kürtleri de çenbere aldı. Tabi ki Barzaninin Ortadoğu işbirlikci politik çizgiden çıkamamasıyla referandum olayı, ABD içi Türkiye Kürt ikilemleri ile Russ rulet oyunu Kürtleri umadıkları anda vurdu! Soru yeniden şu: Türkiyenin Suriye içlerine girmesine göz yumakla kalmayıp, yer açan Rusya, Afrin kapısını teslim ederken, yaaarın ABD Türkiye eksenli Suriyenin yeniden bölüşüm diplomasi kozuna ne diyecek? Zaten Erdoğan şimdiden haykırıyor! Müsaade edilirse veya fırsat bulursa, gidecek epey yolu vardır. Afrin, işte böylesi acı sonuçlalla ve yeni fırsat olanaklarla, yeniden kırılma olasıklarını hep besleyecektir. Boşuna değil Afrin girişimine batı pek de ses çıkarmadı!