yaklaşımlarÖzkan Yıkıcıİtalyan seçimlerinden genel resme doğru giderken! – Özkan Yıkıcı
yazarın tüm yazıları:

İtalyan seçimlerinden genel resme doğru giderken! – Özkan Yıkıcı

Yeniçağ podcastını dinleyin

Hafta sonunda italyada parlementer iki taraflı seçimler yapıldı. İtalyanın Avrupa gerçeği ile demokratik yapılanış şekli sonucu, alınan sonuçlar da buna bağlı oldukça düşündürücüdür. Salt İtalya değil de genel Batı Avrupa son seçimleri veya daha da bütünleyici ABD ve öteki Kapitalist ülkelerdeki yakın seçimlerde de benzer sonuçların alınması ise olayın gidişatı bakımından epey düşündürücüdür. Yeterki, hem konuyu kendi özüyle ele alıp, bütünsel değerlendirme ile sorgulama zahmetine girelim…..

Önceki yazımda salt İtalya değil, Almanyadaki kurulan hükümet olayı ile birlikte, Yakın tarih Sosyaldemokrat gelişimle günümüze dek konuyu kısa köşemde yorumladım. Baktım ki konu salt Sosyaldemokrat veya daha geneli ile solun uğradığı yenilgi değil, olayın bir de genel sistemsel konuşulması gereken aşama olayı olarak da incelenmesi zaruri hale geldi. Buna da bağlı kalarak, bu yazımı da İtalyan seçim sonuçları ile başlanıp, genel Kapitalist gerçeğe doğru anlatma uğraşına giriyorum….

Birçok Kapitalist ülkede olduğu gibi, yakın dönemde yaşanan seçim sonuçları sonrası sorgulanması gereken can alıcı durumlar karşımıza çıktı. Düşünün, düşündükçe de insanın çıldırası gelen İtalyan seçimlerinin kimleri seçki yaptıklarını! Berlusgoni yeniden dirildi* Öyle dirildi ki partisinin içinde bulunduğu itifak birinci sırada çıktı. Berlisgoni Doksanların Kapitalizmin İtalyan popilist ve altın “yıldızı” olarak o dönemde övüldü. Kimileri tarafından da yerildi. Berlisgoni, yolsuzluk yaptı, tacizleri de meşur* Konuşulan şekli ile “kadınlarla olan ilişkileri öne çıktı”* Medyaları kulanarak resmen ağırlıklı medya patronu olarak da siyaset içinde yerini buldu. Böylesi bir lider, hem de ceza da alıp halen yasaklı haldedir. Bu koşullarla yine de Berlisgoninin partisi İtalyan seçimlerinde kurduğu itifakla birinci sırada çıktı.

Nerede mi: İtalya gibi demokratik anılan, Merkez Solun hükümetteyken yapılan seçimler sonrası böylesi bir liderin partisi kazandı. Dahası; önceki yazımda da belirtiğim gibi, Sol tamamen kaybedrek, arada yeşeren yeni Doğu Avrupa modelli popilist muhalefet denilen parti dahi Merkez sol Sosyaldemokratları geride braktı… Konuyu hafife almayın: italyada yaşanan kapitalist genel krizin en çok etkilediği Avrupa ülkelerinden birisidir. İtalya, daha dün denecek yakınlıkta “Temiz eller operasyonu” ile kirli siyasal tasfiyeler de yaptı. Ama, böylesi krizden en çok yardımcı olan ve Doksanlarda bunu şekilendiren, üstelik epey kişisel kirli sayfası olan Berlüsgoninin partisinin içinde bulunduğu itifak birinci sırada seçimi tamamladı…..

Yetmedi: bu itifakın içinde Berlisgoninin partisinin yanında, resmen italyada faşist olduğunu söyleyen parti ile itifak yapıp bu sonuca ulaştı. Yolsuzluk ve kriminal suçlara dek varan suçlanmalar ile faşizmin itifaklaştığı yapı üstelik ekonomik kriz içindeki ülkede, demokratik yapıların işlediği söylenen yerde bu itifak seçimi kazanıyor! Bukadar olumsuzluğu bir arada toplayıp kazanmanın da anlamı herhalde bir başkadır…..

Tabi bir de yeni denenip doğrusu tutan öteki siyasal gerçeklik de italyada sırıtıyor. 5 Yıldız hareketi, seçime tek başına girmesine karşın, ikinci sırada oy aldı. Buda başka bir politik renk. Fransadaki Makron deneğimi veya Doğu Avrupa uygulamaları sonucu oluşturulan sistemsel muhalefeti netüre ederek, içine ulusalcılık damıtarak oluşturulan seçenekler ta Kuzey Kıbrısa dek geldi. İnanmayan, Kutret olayına bakarak, Avrupada denenen bu tip siyasal deneğimleri karşılaştırıp deyerlendirme yapma olasılıkları vardır… Aslında Kapitalizmin Neoliebral ekonomik kriz içinde,yönetememe ve yeni seçenek yaratamama sıkıntısı ile derinleştirdiği siyasal fayın oluşturduğu çocuklardır. Bir anlamda, ulusalcılık ile küreseleşme ikilemleri karşımıza böylesi siyasal sonuçlar da getiriyor. Sadece italyada değil, Fransadan Holandaya, Almanyadan Britanyaya hep şu ayrım kafalara konuluyor: “AB veya ulusalcılık”!

İtalyada seçime giderken krizin ekonomik sınıfsal özü değil de AB ulusal ikilemli ayrımcılık öne çıkarıldı. Ağırlıklı olarak italyada bir de göçmen gerçeği vardır. Oldukça Lipyadan italyaya akan mülteci gerçekliği, burada bir anti göçmen düşüncesi de geliştirdi. Sistem de krizin nedenini yabancı düşmanlığı üzerine koydurtup, dün italyanın başına bela açan Faşizmin, şimdilerde göçmen karşıtlıkla yeniden taban bulup yükselmesine koşul sağlanıyor. Ayni durum, salt italyada değil, Fransa, Holanda, Almanya ve hat ta isgandinav ülkelerinde de yaşanmaktadır…..

Demek ki ister Berlisgoni olayı, ister faşizmin yükselip kitleseleşmesi, ister se Sosyaldemokrat partilerin silinme evrimleşmesi şimdiki İtalya ila başlamadı. Neoliberal uygulamalarla girişilen dönem, çökerek krizlerle boğuşurken de solun sağa teslim olması, sermayenin krizden çıkamaması sonucu, hoşnutsuz kitlelerin faşizme veya değişik nefret tepkileri yansıtan acayip “muhalif” partielre yönelmesini yaratıyor. İtalya sadece bunu yeniden kanıtladı. Hem de yargılayıp cezalandırdığı Berlisgoni veya dün yıkımına neden olan faşizmin yeniden güçlenmesi ile gösterdi….

Dünyayı biraz izleyenler için sonuç sürpriz değildir. Ayni kişisel olgular ABD başkanı Trumpa veya Ukraynada olanlar da çakışmıyor mu? Almanyada yeniden hükümet kurmam diyen Sosyaldemokratların yeniden Hristiyandemokratlarla hükümet kurmadılar mı!Son seçimlerde, brakın aşırı sağ ifadesini; resmen faşizim diyen, ırkçılığı göçmen karşıtıyla savunan partileri ikinci durumda birçok ülkede karşımızda bulmuyormuyuz! Örnekleri artırmak mümkün…..

Hüsnü Mahali gibi gazeteciler konuyu sosyoloji alanına yitiyor* Bazısı gayet münasip kabuleniyor* Kimisi de bununla yeni ufka doğru yöneliyor… Fakat temelindeki Kapitalist sistem olayı ile Neoliebral krizden çıkılamamanın sıkıntısıyla oluşup, sol seçeneksizlikle de beslendiğini vurgulama ihdiyacını duyuyor. Nedense, kimi normal, kimi endişe duyup da sisteme dokunmadan konuşan epey kendine bilimci diyen de var.

Asslında basit doğalaşma ile bu fırtınanın sinyalerini hep aldık. Anormal denilen tacizler, gericileşmeler, dinselik ile metalaşma kültürleşmelerin yerleştikçe buna yönelik politikanın da şekilendiği bağıra bağıra geliyordu! Aynen Kuzey Kıbrıs veya üst yönetimi Türkiyede olduğu gibi…. Nitekim, bizde de tacizler artar, gericileşmeler her yapıda güçlenirken, tarikatlardan eski urafeli uygulamalar hızla yerleşirken, kendilerine “sosyaldemokrat” diyen önemli çevrelerin bunları kabulenerek ve hat ta “oy alacak kesim” olarak savunurken, ayni sonuçlara doğru evrilmedilermi?Denek ki İtalya seçimleri hem ulusal hem de evrensel gidişin sadece bir tekrarlı resmi bize gösterdi.Her kesimin kendi resmini aynada görmesini sağladı. Tıpkı Tufanın Ankara ziyaretindeki söylediklerinin bizdeki gerçek anlamı gibi…..

 

- Advertisement -spot_img
- Advertisement -spot_img
5,999BeğenenlerBeğen
796TakipçilerTakip Et
1,253TakipçilerTakip Et
327AboneAbone Ol

yazılar

Yeniçağ Podcastını dinleyin