Suriye savaşı, tam 7 yılını doldurdu. Yazıyı yazarken, bir günü dahi aştı… Tesadüfe bakın ki tam bir Ortadoğu Yakın tarih sorgu günlerini taşıma konumu da oldu. Suriye 7 yılını doldururken, ırakın Halep yerleşim yeri de Kimyasal katliyam yaşını 30 yıla çıkarıyordu. Dileyen, yakın içeleşme Türkiye yakın tarihinden Sürgün kararnamasi ile sürülen Türkiyeli Rumların ve İstanbul ünüversite öğrencilerin üzerine atılan bonbalarla yapılan katliyamların da yıl dönümleri olmaktadır. Demek ki etrafımızın yakın tarihinden öğrenecek çok bilgimiz vardır. Neyazık ki başka gerçekler de bu tarihlerle gömülüyor! Devrimcilere karşı yapılan katliyamlar, bölgesel Kürt halkına karşı estirilen terör dalgası ve herkese suçlama yağdırırken de kendi içindeki etnik temizlik sürgünlerin yapıldığı coğrafyada yaşama koşullarıyla boğulduğumuz ve bilmeden cahileşip din ile milliyetcilik tutsağına düştüğümüz sonuçları ne acıdır ki tekrar tekrar keskin bıçak gibi tekrarlanmaktadır…..
Her biri başka önemli bir sayfa olan yakın tarih günlerinden günümüzde hala nerede ise üçüncü Dünya savaşının yansıyıcısı gibi olan Suriye konusuna deyinecem. Gerçekten, bundan tam 7 yıl önce, normal yaşamını sürdürürken, Suriye, birden girilen müdahaleli çalkantılarla birlikte, tüm Dünya güçlerinin önce vesayeyt, sonra direk temaslarla önemli bir savaş koşullarını yaşamaktadır. Oysa, Suriye pek de sorunlarla krizler yaşayan ülke değildi! Ancak, dünyayı izleyenler ve Emperyalizmin planlarını takip edenler, Lipya krizinden sonra, sıra Suriyeye geleceğini tahmin ediyordu. Öyle gizli falan da değildi! ABD merkezinden tutun BOP projelerini ezberleyen herkes, Lipya Kadafi katliyamından sonra, yeni hedefin Suriye olacağı, zaten senelerdir söylenmekteydi. Bu anormal değil, genel planın parçalarıydı. Üstelik, yine konuyla bilgielrle analiz yapanlar, Suriye sonrası iranın hedef olacağı, tüm bölge yeniden yapılandırma sonrası da sıra Rusyaya geleceğini de ilgili siyasal yol haritasında olduğunu da okuyup öğrenenler bolca vardı. Sadece, Kuzey Kıbrısta çökmekte olan Nurlu ufuklu işbrlikci teslimiyet kesimi sadece sunanlarla yetiniyordu!
Daha Suriyede hiçbirşey yokken; BirGün gazetesi Köşe yazarı. Olay öncesi aylarca önce Hataydaki tanık olduğu bazı yabancıların kamp çalışmalarını yazıyordu. Erdoğan Esat “kardeşim” diye hala yaşarken, ABD merkezli bazı yayın organları Suriye parmağını göstermeğe başladı. Lipyadan Suriye yolunda isgenderun limanı işaretleri de duyuluyordu. Fehim Taştekinden öteki bölge inceleme yazarları, sıranın Suriyeye geldiğini Kadafinin katledilmesinden hemen sonra yazıyordu. Yani; Emperyalist yapının ve özellikle ABD ve Britanyanın Suriyenin yeniden yapılandırılmasına yöneleceği izleyenler için hiç de uzak olmayan beklenti haline geldi….
Nitekim, 7 yıl önce, Suriyenin Dera kentinde başlayan bazı protestolarla fitil çekildi. Bazı ilginç bilgiler de geliyordu. Fakat, sistemin probaganda aygıtları başka şekilde aktarıyordu. Özellikle bazı Provakasyonlarla öldürtülen Suriye askerlerinin soru işaretleri artıyordu. Tam da israilin hedef koyduğu yörelerden askerler öldürülürken, batı medya ve yakınları, “Ayaklanan halka ateş açmak istemeyen askerler” algısıyla aktarıyorlar. Esatın gideceğini hemen probagandalaştırdılar. Arada “tıpkı ırak işkali gibi kimyasal” hikayeler de masal gibi haberleştiriliyordu! Sonuçta, Suriyede karışıklıklarla olaylar tırmanırken, “Kardeşim” sesi yükselerek “Şamda Emevi camisinde namaz kılma” stratejisine dönüştü….
Konuyu iyi bilenler Suriye kartının Emperyalistlerlce oynanmaya başlandığı anlaşıldı. Fakat, Emperyalist eksenli yayınlar bolca algı yalanıyla da konuyu “Esatın zalimliği” ile sunup, müdahalelerin yapılması koşulunu probagandalaştırdılar. Karışık işlerle, Esat belirli yerlerde gerilerken, ülkeye bolca Cihatcı sokuluyordu. Bunlara “özgürlükcüler” deniliyordu. Hat ta, Suriye konferansları yapılarak Esat dışı yeni Suriye hesapları Riyattan Ankaraya, Vaşinktondan Londraya pay alalnlarına dönüşüyordu. Gönderilen Cihatcıların gericiliği yanında özellikle en moderin silahları kulanması dahi karşı tarafın gerçekle anlaşılmasına hala engel olunuyordu….
Kafa kesenler, ölenin yürek veya ciyerini yiyenler, Çocukları vurarak katledenler adeta onca gerçeğe rağmen “özgürlükcüler” olarak dünya kamuoyuna sunuldu. IŞİD ve Elnusra örgütleri alanlarda yükselirken, ısrarla Türkiye ABD anlayışının ÖSO yapısı tutmuyordu! Sudiler ve Katar öteki Basra şehleri ile dolarları dökerken, Türkiye eğitiyor ve Lojislik destek veriyordu. Ama, probaganda hep Esatın zalimliği üzerinden oldukça algısal sunumlarla kamuoyu yeniden teslim alınıyordu….
Özkan biliyordu da bundan sonra hedef olacak olan iran ve Rusya bu resmi okumamaları mümkünmü? Nitekim, direnen Suriye yönetimi ile önceden yönetime karşı protesto yapan bazı kesimler, gelen Yüzbinlerle ifade edilen Cihatcıların katliyamları sonucu buluştular. Direncin sürmesi, önce savaşı iranda değil de Suriyede kabulenme düşüncesi ile iran desteğe yöneldi. Ardından bu alanını kaybetmek istemeyen ve Suriyedeki direnmeği de gören Rusya bekledikten sonra 2015 yılında alana indi. Artık denklem değişiyordu. Kobanideki direniş ve Rusyanın alana inmesi sonucu temel güç olarak kulanılan IŞİD, yaptıklarıyla da gizlenemeyecek kötülükleri sonrası, denklemler ve itifaklar kırılmaya ve yeniden yapılmaya başlandı. Bu arada onca mülteci dramları da bazen çok çirkin şekilde kulanılmaya çalışınıldı. Türkiye AB ekseni bunun en net oynanan kirli oyunlarından biridir. Suriyede katliyamlar özellikle Cihatcılarca en çirkin vahşi kurallarla yapılırken, Akdeniz adeta mülteci ölülerin mezarı haline geldi….
İç denklemdeki yeni oyuncularla vesayetlilerin artık giderek yetersiz hale gelmesi beraberinde direk oyuncuların temasıyla işler sıçradı. Son gelinen noktada Türkiye Afrinle adeta Suriye topraklarında tutunmaya çalışıyor, ABD doğu Fıratta, İsrail Güney Suriyede güvenlik alanı kurma peşinde. Rusya ve iran varlığı da Esat cepesinde artık direk görülmektedir. Bunlar, adeta Suriyede yeni bir karşıtlar cepesi oluşturdu. Aslında başlarken en idiyalı olan ve Şama dek hesaplar yapan Türkiye, eğer karşıt gördüğü Rusyanın onayı olmasa Suriye topraklarına giremiyecekti. Sudiler artık başlangıçtaki gibi varlıkları pek yoktur. ABD Esatı devirip yeni Suriye hesabından şimdi Doğu Fırat ile Kürtlerle desteklilik çizgisinde kalıcı olmaya çalışıyor. Aslında, başlangıç resmi şimdilik alanda Rus etkisiyle önde görülüyor. Ancak, şunu da öğrendik ki Suriyede kırılmalar heran mümkün ve itifaklar yerine ve bölgesine göre farklılaşma içeriyor. Örneğin, Türkiye biryandan Astana zirvesi ile Rus iran yanında ortak arayışta bulunurken, Suriyenin kuzeyinde tanpon güvenlik bölge için de ABD ile pazarlık halinde koşulları zorluyor!Bedel ise Suriye halkına ödetiliyor. Hele son süreçte Kürtler adeta önemli iç dinamik olmaları, Türkiyenin Anti Kürt paranoyası sonucu adeta kısgaca alındılar. Yeni bir Kürt katliyam tarihinin yazılma tehlikesi Önce Kobanide ve şimdi de aAfrin Doğu Fıratta her an olasıdır.
Şimdilerde ABD yeni yönetimi probagandalarla yeniden Suriye hamlelerine yöneldi. Türkiye Kürt denklemi yanında dünya kamuoyunu hazırlama adına yeniden tekrar tekrar yalan çıkan ve Halepçeden beri bu konuyu paranoyalaştıran bu kesim, şimdi Suriye müdahaleleri için kimyasal silah palavralarını savaşı tırmandırma adına hep kulanıyorlar. İşin pratiğinde son olaylarda olduğu gibi, önce haberi yapıp araştırmasına olanak sağlamadan da füzeleri yağdırtığı pratikler de yaşandı.
Suriye Kıbrıslılara çok ders verdi. Özellikle de Güvenlik Konsey denilen yapı tavırlarında. Güvenlik Konseyi Ateşkes kararı alırken bunu Suriye topraklarında bulunan en başta Türkiye kabulenmiyor. Herkes Suriyenin toprak bütünlüğü diyor da nedense işkalci olup işbirlikcilerle ülkenin parçalanmasına oynuyorlar. Bize Uluslar arası denilen koşulların da işlevsizliklerini anlatıyor acı acı!
Kısaca, tam 7 yıl oldu. Suriyede olaylarla başlayan, Cihatcılarla yeni rejimin fırtınası estirilen, işbirlikcilerle dış milisleştirmenin yetmediği alanda da işkalcilik sahnesine geçilen Suriye, tam 7 yıldır kendi varlığını korumaya çalışıyor. Elbet Edsatın doğru yanlışlığı tartışılır. Fakat, konu Esatın değil, Emperyalizmin yeniden paylaşımındaki stratejinin bu günün Suriyesini yaratığı temel olguyu unutmamamız gerekir. Çünkü, sorun ne diktatörlük nede baskıdır. Ortadoğu projesinin sermayelerin hegemonyasında bölgeyi sömürmesidir. Nitekim, Emperyalistler dedikelri gibi “özgürlükler ve demokrasi için” değil de cihatcılarla gelip, çocukalrı kesen, yürek yiyen, kadınları hat ta çocuk yaştakileri dahi tecavüzleyip satarak ülkenin yönetimine talip oluyorlardı. Afkanistan, ırak, Lipya dersleri dierk yaşanırken, Suriyede taşıyıp eğitip savaşa sürdükleri ortadayken, hala onca çirkeften ne çıkmayı bekliyorsunuz?
Belli ki Suriye hala bu acıları yaşayacaktır. Hat ta, duyarsız ve resmi algılarla konuşan önemli kamuoyları da ayni eksende düşünce söyleyerek insanları kandırıp buna hizmet edecektir. Boşuna değil, günümüzde barış kelimesi dahi tehlikeli! Orada olanların söylenmesi de damgalanmaya yetiyor. Bu çirkeflerden siyasal faydacılık umanlar vardır. Kimisi, Emperyalistlik adına sömürmek ve parçalamak, kimisi mezhepli şeryatlı ortaçağ payı almak, kimisi Yeni Osmanlılıktan iç politik mavzeme elde etme politik çıkarlarla Suriyede yaşayan halka bedel ödüyor. Esatcı olmak değil, Alevi olmak, Kürt kimlikli görünmek, ülkeni savunmak ve özellikle kadın olarak bedeninizle veya cinsiyet sapıklara satılmanızla hep sizi karşıt görmeğe yetiyor. İşte Suriyenin 7 yılının hazin yaşanan tarihi. Siz dersmi yoksa faydacılık algılı işbrilikci çıkarsamamı yapıyorsunuz?