Kısa bir vurucu cümle: boşuna değil veya raslantı değildir gelinen noktada yaşananlar… Boşuna değildi ki Amerikada yapılan ikibindeki seçimlerde oylar saydırtırmayarak Algor yerine ikinci Buş başkan yapıldıydı! Yine son dönemde Trump gibi lider Amerikan başkanı yapılsın diye trilyonları sermaye dökmedi… Fransanın abartılan ve sermaye destekli canlandırılan Makrondan tutun, ingilterenin Mey gibi kişilikler devletin başına taşındılar. Hepsinin de özellikleri malumken, bunları trilyonlarla döktürüp, medya reklamıyla imajlaştıran bizati sistemin kendisi oldu. Bunlara dahasını da eklemek kolay: Ortadoğu temel hareket plan merkezi yapılıp saldırılar yönlendirildi. Siyasi İslam merkezi, Cihatcı “özgürlükcü” makyajcılar boşuna eğitilip, desteklenip kimisi iktidar, kimisi de devlet devirecek örgüt haline sokulmadı… Buna ek olarak, yine ortadoğudan geniş Asya Afrika coğrafyasında dini mezhepcilikle ayrışmalar yerleştirip, yeniden yapılanma denilmedi. En gerici Sudilerle veya yeni siyasal İslamcılarla dizayinlere girişmediler. Elkaydeli, IŞİD veya öteki Talaban tipi örgütler bölgede oluşturma çabaları da boşuna yapılmadı. Bunlar Doksanlardan kalkan trenin uğrayacağı istasyonların atresleri olarak planlandı ve adına kısa zamanda BOP ve uzun vadede Avrasya Çin kuşatma stratejisi konuldu….
Boşuna olmayan bu planlama elbet oluşturduğu tortularda raslantı olamazdı! Siz, Trump veya Buşlu ABD yönetimi oluşturursanız, bunların sermaye seçkili parlak reklamlı kılınırsa, Fransa gibi ülkede Makron tipi popilizme giderseniz, İtalyan Berlisgonili liderlik veya İngiltereli Mey merkezli taşlar sonuçta siyasete de yansır. Sudi prenslerinden tutun en acımasız siyasal İslamcılarla gericilik oyunu oynamanız da raslantı kılınamaz. Hele de senelerce bu ortaklık oluşursa. Ayrıca, Macaristandan Polonyaya AB göbeğinde gericilik ile otoriterlik bütünleşip faşizmin yoluna iktidarla girerse, ıraktan Lipyaya işkaller yapılıp, demokrasi denilip kağos ve gerici Ortaçağ karanlıklar örülürken, bunlar raslantı değil, yapılan planların ürünleri olarak gidilen topraklarda yeşertilen politik meyvelerdi…
O denli tekrarlar yapıldı ki artık raslantı veya hata diyecek şans da brakılmadı! Doksanlarda Afkanistan, Sudan ve ırak, Kimyasal silah üretilir diye bonbalandı. Hem de kesin ifadeli kanıtlarla bu yapıldı. Anlaşıldı ki külüyen yalan! Klinton en azından bunun yanlış olduğunu itiraf eder. Fakat, seçimi çalarak, oylar saydırtılmayarak seçtirilen ikinci Buşun ırak gerekçesi de Kimyasal silah olma nedeniydi! Buna o dönemde Sosyaldemokratlasrı Üçüncü yola sokan İngiltere İşçi Partisi lideri Bleyır da eklendi. O denli kesin konuşuldu ki ırak sonunda “vahşi canavar korkusuyla” işkal edildi. Buda yalan çıktı. Konuyu fazla dalandırmayarak Lipyada benzer yalanın tekrarlanıp ayni işkalin yapıldığı ve Kadafinin tecavüz edilerek katledişini de ekledikten sonra, gelelim Suriye Kimyasal hikayesinin nasıl tekrardan masalaştırılıp yuturulduğuna….
Suriyede kışkırtılıp, cihatcılarla işkale girişim sonrası 2012 yılında Halepte kulanılan kimyasalar ve hemen müdahale türküsü bozuk akorla oluştu. Fakat, buda tam aksi olarak ortaya çıktı. Benzer idiyalar Suriyede özellikle kritik dönemlerinde hep ileri sürüldü. Sonuç, hep yalan. Kanıtlanamayan veya tam aksi cihatcıların kulanım bulgularıyla sonuçlanan ancak, hep bedeli Suriye hükümetine yönlendirilen politik tavırlar geldi. Bunlar da gerçekten raslantı olamazdı.
Son kimyasal hikayesi belli ki daha acele alınacak yolu vardı. Gerek iç politik sıkıntılar, gerek devlet içi yoğunlaşan gerilimler, konuyu acil kılınıyor hale taşıdı. Öyle taşıdı ki İngiltere ve ABD kendi parlementolarına dahi bilgi vermediler. Güvenlik Konseyi onayı aramadılar. Ezberletilen Uluslar arası hukukun sıfırlanma tavrını bizat kendileri uyguladılar. Dahası, bilirsiniz, basit hukuk kuralıdır, idiya kanıtla tamamlanmadıktan sonra suçlama yapılamaz kuralı vardır. Son kimyasal idiyalarında kanıt yoktu. İdiyalar öylesine çürütülüyordu ki artık inandırıcı olma şansı da yoktu. Suriyenin tam da ele geçirdiği ve karşıtların teslim olduğu dönemde neden Kimyasal silah kulanma sorusu yanıtlanamıyordu. Zaten,mantığı da yoktu. Hele de bulgu sunan örgütün kirli sicili ile özellikle sadece çocuk resimleri oluşu da inandırıcılığı iyice artırdı. Ancak, kararı verenler diretip öylesine yanlışlar yaptı ki bize görmek istemeyenlerin gözüne Emperyalist gerçeği soktu. Kendi demokratik kurallarını unutan, hukuki olarak kanıt sunamıyanlar, ne parlementolarına nede B.M. kurumuna dahi ihdiyaç duymadan saldırıyı yaptılar. Tabi ki onunda abartı ve saptırmaları da işin cabası. Tüm bunlar bize bu liderlerin boşuna seçtirilmediğini ve olanların raslantı olmadığını kanıtlamaktadır.
Belli ki Suriye krizi devam edecek. Özellikle aBD ve bazı batı devletlerinde iç çatışmalar da sürecek. Emperyalizim çıkış arayacaktır. Fakat, şu İslami siyaset rezaleti de tekrarlı yaşantı ile tarihe kazılacak. Kandil gecesi bir İslam ülkesi füzelerle vurulmasına öteki İslam liderleri alkış tutma kutsal buluşmasının resmi siyasal tarihe kazılacak. Ceyda karandan tutun bazı batılı gazetecilerin birazda ağır gelecek buluşması “pavlovun köpekleri” buluşması batıda ve İslam gerici rejimlerinde yeniden görüldü. Hem de Kıbrıs semalarında uçaklar kalkıp operasyona katılmaları gibi…..
Tüm bunlar hafta sonu Suriyeye atılan ve abartı zaferle, karşıt direniş ikileminde gündemi belirler, öngörülerde liderlrden başlayan acayiplikler nedeniyle tam belirlenmezken, Kıbrısa da başka dersler akıyordu. Türkiyenin Kıbrıs temsilcisi Recep bey geldi. Birçok anlaşma ile açıklama yapıldı. Hani, kimileri paketlere gönderi yaparken, nedense Recep bey başkanlığında bunların protokol ile uygulanacağı vurgusuna rağmen, sesler çıkmadı. Ama, Akıncı gibileri hala karşıta gönderme ile uzlaşmazlığın kirli politik esrumanını çalarak haykırmaya devam ediliyor. Yol denilip ayrımlar söyleniyor. Acayip olan, onca yaşanana karşın hala bu kişilerden cesaret ve çözüm bekleme demeçlerinin gelmesidir.
Tabi ki Kıbrıs Suriye ile ilgili pek söyleyecek sözü de yok. Hele şu yalan “burası katılmadı” durumu Ağroturdan kalkan uçakların herhal başka uzaydan gelmiş olma olasılığı da yok. Burada da işler böyle!