Devletin kuruluşlarının inisiyatifi ele almakta yetersiz kaldığı, bu nedenle rastgele ve hızla kirlenmenin yaşandığı adamızda, son birkaç yıldır mahallelerinin, köylerinin, yaşadıkları şehirlerin, nihayet çevrelerinin kirlenmesine engel olmak gailesiyle, duyarlı insanlarımız İnisiyatifler kurup bir araya geliyorlar. Daha çok betonun daha büyük bir nüfusu davet edeceği bilinmeyen değildir. Ağacı, yeşili, parkı, kaldırımı, yolu, araç park yeri yani alt yapısı yetersiz olan, çevre temizliği geleneği bulunmayan adamızın kuzeyinde, betonlaşmanın yol açacağı felaketleri görmemek içinse umursuz ve duyarsız olmak gerekir.
İnisiyatiflerde örgütlenen ve bulundukları çevreye önderlik eden bir avuç fedakar insan için bu adayarısı umurlarında. Şehircilik ve Planlama Dairesi müdürünün “betonsever” aşkını da, yasa dışlı ek inşaatlardan kaldırım işgallerine belediyelerin seyirci kalmaktaki ısrarının farkına varacak kadar duyarlılar. Yalnızca belediyelerin değil, yeni hükümet de nedense hukuk sürecini işletmekte topu taca atarak devreye mağdur olan vatandaşın girmesini istediklerinin de farkındalar. O zaman da İnisiyatiflerin yakında yapılacak yerel seçimlerde; madem ki hukuk sürecini takip etmek de bizim başımıza yakılacaktı “öyleyse biz sizi neden seçiyoruz?” diye sormaları yadırganmamalı.
İki yıl önce emirnameyle engellenen, ayrıca Girne-Çatalköy İmar Planına göre de yurt yapılması yasaklanan Templos köyünde, bütün bunlara rağmen üç katlık yurt inşası için planlama onayı verilmesini İçişleri Bakanı da araştırıyor, ama Templos İnisiyatifi de hukuk sürecini başlatmak zorunda kaldı.
Öte yandan bir aydır köyün bir başka yerinde yurt yapılacak diye arazinin fiziki yapısı değiştirilmiş, yaşlı zeytin ağaçları sökülmüş, yüzlerce kamyon toprak yığılmış. Perde duvar yok. Topraklar yola taşmış. Yağmur yağsa çevresindeki evlerin vay haline! Bu araziye de diğeri gibi yurt yapılacak. “Bilgi edinme hakkı” var ya. İki aydır, ikişer kez dilekçe verdik İnisiyatif olarak. Birisi Şehir ve Planlama Dairesi’ne, diğeri de Belediye’ye. İlgili bakanlıkların da haberi var. Süre doldu cevap veren yok! Hangi birisine yetişsin ki vatandaş?
Girne böyle de, Lefkoşa belediyesi çok mu iyi? Lefkoşa’da her gün bir kaldırım yayaların elinden alınıyor. Üzerine inşaat yapıp dükkan açılan ya da dükkana katılan kaldırımlar bilirim. Görmemek için kör olmak gerekir. Belediye ve hükümette ne gam!
“Altında kalanın boynu kopsun!”
Bana kalırsa artık şikayeti olan vatandaş İnisiyatif kurup, sorununa sahip çıkmalı. Çünkü kaymakamlığından şehir planlama dairesine, çevre dairesinden belediyelere, kamuoyundan örgütlü ve bilinçli şikayetler yükselmediği sürece yeterli denetim yapılmıyor ya da iyi niyetli bir yorumla devletin resmi görevlileri denetime yetişemiyor.
YENİ HÜKÜMET VE EKONOMİNİN GİDİŞATI
Türk Lirası eriyor. Eğer dolar 3.9 TL’ye çıkacak olursa müdahale edeceğini söyleyen AKP ve Erdoğan, 4 TL’yi geçen kura müdahale etmekte çaresiz.
Ancak kendine bağladığı KKTC ekonomisi, TL’nin her gün düşüşüyle, her gün daha bir fakirleşiyor. Esnaf, memur ve özel sektör çalışanı infiale sürüklenmiş, vatandaş bir açıklama bekliyor.
Ekonomi ve Enerjiden sorumlu bakan Özdil Nami de açıklamasını yapıyor.
“Ülkede TL borçlanmayı ön plana çıkaracak ne teşvik yapılabilir konusunda fikir eksersizi yapılıyor…”
“Çalışmalar sürüyor, ancak tutarlı politikaların istikrarlı bir şekilde yapılmasıyla sonuç alınabilir.”
Kısaca hükümet ve ilgili bakanlığın bu konuda verilen bir kararı, alınan bir tedbiri henüz yok!.
Başka ne diyor sayın bakan?
Ülkenin bugün itibarıyla cazip bir yatırım yeri olduğunu söyleyemeyeceğini, ülkede yatırım ikliminin iyi olmadığını, yasaların rekabet yaratabilecek bir dinamizmde bulunmadığını vurguluyor.
Yani adanın kuzeyinin yatırım yapılabilecek bir yer olmadığını söyleyip görünebilir bir gelecekte de böyle bir dinamizm görmediğini söylüyor sayın bakan.
Buradan çıkan sonuç ise şu:
Zaten bu adanın kuzeyi yatırım yapılacak yer değil! Görünebilir bir gelecekte de olmayacak. Ne dinamizm var, ne de ekonomiye canlılık getirecek yasalar!
Değil mi ki bu ülkede plansız programsız ve esen rüzgara göre savrulan bir ekonomi var.
Denizi işgal etmiş beş yıldızlı casinolar; asırlık ağaçları söküp atarak dikilen yurt inşaatları, “Çin Seddi” gibi, yan yana sıralanmış beton blok ormanları… Bütün bunlar ne UBP’nin ne CTP’nin ve ne de başka bir siyasal partinin eseridir. Bunlar inşaatının yaratacağı sosyal maliyeti devletin ve vatandaşın sırtına yükleyip, karını maksimum kılmaya çalışan açgözlü ama kirli yatırımcıların işidir.
Bu arada hükümet edenlere bu inşaat furyasının ülkeye ve topluma sosyal maliyetinin ne olacağını sorsanız bilmezler!
Kanalizasyonu ve arıtma tesisi yetersizliğinden şehirler kokar deniz kirlenir, molozlarla dere yatakları ve vadiler doldurulur, üzerine binalar kondurulur, zeytinler ve asırlık ağaçlar sökülürmüş. Geç bunları. Zaten yatırım yapılacak yer değil ki bu topraklar! Beton ormanıymış, trafik karmaşası ya da ağaç katliamıymış, kaldırımsız şehirmiş, yok inşaatlarda iş güvenliğiymiş, yok asgari ücret düşükmüş, yok vatandaş kaçak kat çıkmış! inşaatlarda kaçak işçi çalıştırılmış!
Siz yapılan yatırıma dua edin ve kirlenmenin önünü kesmeyin!
Ekonomiyi planlamak diye bir gailesi ya da sorunu olmayan yönetici, bürokrat veya teknokratın yapacağı en iyi şey plan değilse eğer, “pilav üstü ekonomidir” derdi ekonomi hocamız.
Planlayamadığınız bir sektörün müsteşarına, müdürüne, onca bürokrat, teknokrat, memur ve hizmetlisine ne gerek var ki! Ya azalın ki devletin masrafları ve bütçe açığı üzerindeki yükünüz azalsın, ya da verimli çalışın ki maliyetinizin üzerinde faydanız olsun.
Ama ben yine de giderayak, bugünlerde ekonomi ya da gelir getiren sektör deyince, yurt, üniversite binası, apartman ve beş yıldızlı casinolu otel inşaatı dikmeyi, kumar ve gece kulüplerinden elde edilen gelirleri tahsil etmeyi anlayan ve yatırım iklimini bunlardan ibaret sanan yöneticileredir sözüm.
Bu ülkede yatırım iklimi vardır! Yeter ki hükümetin de “temiz yatırım” yapılacak sektörlerin neler olabileceği ve bu konuda neler planlayabileceği konusunda bir fikri olsun.
Örnek mi? İşte eko-turizm!..
Başbakan Tufan Erhürman sanırım Yorgoz festivalinde yaptığı konuşmasında, birkaç köy adı vererek bölgenin “eko-turizm” alanı ilan edilebileceğini söylemişti. Ekonomi ve turizm adına “kirli yatırıma” yani plansız betonlaşmanın yarattığı felaketlere karşı güzel düşünceler bunlar. Ama yalnızca bir söylem olarak kalmaya da mahkum. Çünkü ekonomiden sorumlu bakanın öyle bir gailesi ve “iklimi” yok!
Demem o ki; üç beş kişi Gambilli, Mirtu, Yorgoz ve Orga’da, bağ ekimi, şarapçılık, geleneksel basit eşyalarla döşenmiş olan tek katlı taştan köy evleriyle işe başlasa. Yatırımlarını da, Türk tapulu tarlalarda gerçekleştirip, adreslerini de turizm pazarlayan büyük şirketlerle paylaşsa. Hükümet de bu küçük ölçekli girişimlere teknik destek sağlasa. Böylece panayırlarda ya da festival açılışlarında atılan başbakan söylevlerinin bir kıymet-i harbiyesi olur!
İNİSİYATİFLERLE BİRLİKTE ÇALIŞIN
Geçen hafta bir önerim olmuştu hükümete. “İnisiyatiflerle birlikte çalışın” diye. Hani daha iyi bir yaşam kalitesi adına köyüne, mahallesine, kentine sahip çıkan bu fedakar insanlarla birlikte çalışın. Eğer başaramazsanız, varsın onlar da, vatandaş olarak bu başarısızlığa ortak olsunlar.
Ama daha temiz ve yeşil bir çevre, daha çok sınır kapısı, güneyle daha çok ticaret, daha planlı ve temiz şehirler için birkaç iyi adım atılır, bazı iyi şeyler yapılır ve başarılar yakalanırsa bunda da vatandaş-hükümet birlikte başarmanın keyfini çıkarırız.
Bunu temiz bir çevre için, eko-turizm yatırımı için, yeniden tekrarlıyorum.
Çevremde ufak-tefek de olsa böyle çevre dostu temiz yatırımları ve yatırımcıları gördükçe de umutlanıyorum.
Hem kafamda planımı yaptım.
Yakında Gambilliden başlayacağım.