YKP Sekretaryası hükümet icraatlarını değerlendirdi. Açıklama şöyle:
KTHY için kayyum atandı, adlarını anımsayan yok. Ne yaptıklarını izleyen de yok. Uyarılarımız kulak arkası. Batan bankaların alacaklarının ve bankalara borcu olanların ne olduğu araştırılmıyor. ETİ yetmişlerin iddialı projesi idi ama hesapları kapatılmadı, parçaları ne yapıyor açıklama yok. Mecliste Sayıştay’ın 4 yıl için (1993-1995) yaptığı rapor okundu ve konuşuldu.
Meclis bunlar ve benzerleri için inceleme yaptıracak ve izleyecek diye yetkili ve görevlidir ama bir kurumun dört yılını okundu ve konuşuldu diye haber aldık. O kadar.
ETİ kalıntıları tasfiye edilsin kararı almışlar şimdi soruyorlar ne oldu diye.
Amma biliyoruz ki bu işlerle kişiler kimse sormadığı için görev yapmıyor. GODOT’yu bekliyorlar!
Bu arada vakıf malları da konuşulmuş.
Yaz mesaisine girmesin girsin diye konu edilen meclis çalışmaları işte böyle söyleşme halinde kalıyor.
Bu arada da 2016-2018 yılları için yapılmış olan orta vadeli kalkınma planının uygulanması için imza bekleyen son yıl programı Türkiye’de görüşülüp bağlandığı için sonraki 2019-2020 yılları programı belli oldu. Meclis ne biliyor? Hatta hükümet ne biliyor? Sonrasında bizim haberimiz yok diye partililerini uyutacaklar.
Anayasa bu arada beş yıllık kalkınma planı ve onun uyarınca yıllık programlar öngörüyor. Dahası güya katılımcılık iddiası ile yıllık programdan önce sosyal ve ekonomik konsey toplanacak ve programa katkı yapacak. Ondan sonra bütçe yapılacak diyor. Sallayan yol!
Meclis giderek bozulan ve artık anayasaya da ters noktaları alışkanlık haline gelen bir aymazlık içindedir. Önüne konan raporların hiçbir şey ifade etmediğini, gidişatı izlemenin en önemli araçları olan kurumların bütçelerinin ne hedeflere uygunluğunu ne de geçmişte neler olduğunu irdelemediğini doğal olarak karşılamaktadır. Sayıştay da raporlarının baştan savma ele alınmasını sineye çekmeye alıştırılmıştır.
Sistem diye başkanlık veya parlamenter sistem tartıştırırken bu uygulamayı sistem saymak ve aralarında seçme yapmak nasıl akla geliyor inanılacak gibi değildir.
Halkımız oyunu çalanların hukuk tanımaz uygulamalarla kamu servetlerini yağmalattırdıklarını ve denetleme kurumlarının işe yaramaz hale geldiğini görüp partileri sorguya çekmelidir. Derhal AB programlarından İngiltere’den gönderilen ve desteklenen uzmanları kamu reformu için hazırladıkları rapor uyarınca başlatmak için davet edilmelidir. Yoksa bugün adı geçen reform tamamen palyatif müdahaleler olarak kalacaktır. İlk örneği müsteşar kavgasıdır. Liyakat saptaması ve ona göre terfi sistemi yoktur. Siciller boştur kimsenin ne yaptığının kaydı yapılmamakta ve liyakatin izi bile bırakılmamaktadır.
Halk ayağa kalkmalı ve halk iradesi seçenek yaratmalıdır.
Türkiye’den telmih edilen ve programlara konulan reform girişimleri çare olmamıştır ve olacak da değildir. Çünkü Türkiye’de kendisi reforma muhtaçtır. Nerde kaldı ele hizmet etsin!