Cümbez – Mağusa ve yerel yönetim – Yılmaz Parlan

4365

24 Haziran’da yapılacak yerel seçimler için siyasi partiler ve adaylar sahne alacak. Yerel seçimler toplumsal muhalefetin örgütlenmesi açısından bir platforum olduğu gibi belediyecilik de çok ciddi bir iştir. Sonuçta bir kenti şekillendiriyor, kentte yaşayan insanların yaşam kalitesini belirliyorsunuz.

Meclis üyeleri ve Belediye Başkanı olarak bunda birinci derecede rol oynuyorsunuz. Tabii seçmenin de burda önemli rolü olduğunu unutmamak lazım. Ben bir yazar olarak siyasetçiyi eleştiririm ama ona kızmam, birinci derecede sorumlu seçmeni tutarım. Sonuçta o siyasetçiyi de yine seçmenin kendisi seçiyor, yani siyasetçi toplumun aynasıdır. Seçimlerimizi doğru yapmak, oyunu kuralına gore oynamak zorundayız.  İcraatlarını beğenmediğimiz, yetersiz bulduğumuz, sürekli eleştirip de seçim gongu çalınca ayni şahsa oy vermek, sonrasında da ağlaşmak Kıbrıslılara has bir davranış biçimidir. Geçmiş dönemlerde 28 belediyeden 27’si koltuğunu korumuş 1 tanesi de rahatsızlık geçirdiği için seçime katılamamıştı.

Efsane diye seçilen insanlar felaketlere yol açıyor belediyelerin kapısına kilit vuruluyordu

Yani onca şikayete rağmen aynilerini seçip oraya koymuştuk, sonuç olarak sonrasında bir çok belediye batmıştı. Efsane diye seçtikleri insanlar felakete yol açmış, belediyeler ciddi bir toplumsal yaraya dönüşmüş, bazı belediyelerin kapısına kilit vurulmuştu. Erenköy belediyesi bunlardan biridir mesela. Bu bir kader değil tabii, bunu değiştirmek de elimizde. Kimseye toptan karşı değilim. Yapılanlar var, yapılmayanlar var. Bir de hangi bedelin karşılığında yapılmıştır ona da bakmak ve sorgulamak lazım. Ben Mağusalı olduğum için konuya Mağusa belediyesini sorgulayarak gireceğim. Bir insanın başarılı olup olmadığı hangi pencereden bakmanıza bağlıdır. Ben ve arkadaşlarım  ayni zaman da Esnaf olduğumuz için değerlendirmeye bu gözlükle bakacağım. Unutulmasın ki esnaflar ülkenin önde gelen dinamikleri olduğu gibi her esnaf dünyaya açılan ayrı bir pencere ve ayrı bir renktir.

Karanlık bir şehire kimse gelmez

4 yıl önce İsmail Arter Belediye Başkanı seçildiğinde ona esnaflar olarak topluca bir ziyarette bulunduk. Amacımız, var olan sorunlarımızı dile getirmek ve çözüm bulmaktı. Kendisine, ticarete ivme kazandıracağı gibi tarihi kentin çıtasını da çok yukarılara çıkaracak 26 maddlik çözüm önerisi sunduk. Pekala neydi bunlar? Hepsini yazmasam da okuyucunun bir fikri olması açısından bir kaçını yazayım: Tabela kirliliğine son verilmesi, Yaz aylarında akşam üzerleri alışveriş caddelerinin geçmişte olduğu gibi sulanması, Perdelere standard getirilip caddenin aralıklarla üzerine brandalar geçirilip turistlerin gölgede yürümesinin sağlanması, Dünyada kabul  görmüş bir trend olan yayalandırılmış alanların artırılması, Haksız rekabetin önlenmesi, Ticaretin aktivitesini artıracağı gibi toplumsal barışa da katkı koyacak olan Derinya kapısının açılmasına destek verilmesi ve en önemlisi kentin Karanlıktan kurtarılması ve Yanmayan ışıkların yanmasının sağlanması. Çünkü karanlık bir şehire kimse gelmez! 26 maddenin çoğu mali harcama gerektirmeyen sadece karar isteyen maddelerdi. Kentin yeni Başkanı bizi dinledikten sonra derin bir nefes aldı ve soruna çözüm getirmek yerine ağladı yani ‘’enkaz devraldım’’ edebiyatını seçti. Belediyenin mali gücünün yerlerde süründüğünü, çeklerin geri geldiğini ifade etti. Aslında cevabı bir şey yapmayacağının işareti idi.

Bir defa belediyeler mantıken kasalarında para biriktirmez, parası varsa  projesini hayata geçirir, sana bir önceki başkan niye para bıraksın ki? Halbuki seçim sürecinde ciddi vaadlerde bulunmuş, vaadler arasında ise tramvay projesi bile vardı. Unutan toplum olduğumuz ve gerçekle yüzleşmek istemediğimiz için şimdilerde kimse hatırlamıyor.

Uzun uzun ağladıktan sonra ilk fırsatta en azından para istemeyen maddeleri hayata geçireceğini söyleyip ziyaretimizi sonlandırdı.

Yayalaştırmanın olmadığı bir kentte medeniyetten bahsedemezsiniz

Esnaflar olarak biz belediyeden icraat bekleyip yayalaştırılmış alanların artırılmasını talep ederken, o ise  Kıbrısın kuzeyinde yayalaştırılmış ilk cadde olan İstiklal Caddesini trafiğe  açmak istedi. Düşünün; bir kentin yayalaştırılmış caddeleri yoksa o kentte medeniyetten bahsedemezsiniz. Hele hele tarihi bir kentte kapalı bir caddeyi trafiğe açmak istemeniz, sizin dünyadan bir haber olduğunuzu da gösterir. Kararını oldu bitti ile uygulamak üzere iken onu son anda durdurduk. Caddeyi trafiğe açamayacağını görünce taraf değiştirip benimle birlikte programa çıkıp, daha bir kaç gün önce kapı kapı gezip açılması için kulis yaptığını ve Meclis kararı aldığını unutup yayalaştırmanın yanında olduğunu söyledi. Sular o an için durulmuştu.

Mehmet Harmancı ve arkadaşlarını buradan selamlıyorum

Ama o yine de  her fırsatta caddeyi trafiğe açmak için firsat kolladı ve son olarak çaktırmadan açtı. Ama Lefkoşa Belediye Başkanı Mehmet Harmancı çok sonradan o koltuğa oturmasına rağmen yayalaştımanın önemini farkederek onlarca caddeyi trafiğe gözünü kırpmadan kapadı. Kendisini ve arkadaşlarını buradan selamlıyorum. Çünkü yayalaştırmanın olmadığı bir kentte medeniyetten bahsedemezsiniz.

Sn. Arterin yayalaştırmaya karşı tutumu zigzag çizerken Cümbez ve arkadaşları yayalaştırmayı manifestolarına koyan tek siyasi- yerel harekettir.

İsterseniz sizlere dünyadan bazı örnekler vereyim: Avrupa’da başkentlerin merkezlerinin trafiğe kapatıldığını biliyor muydunuz? Kopenhag’da yayalaştırılmış alanların toplam uzunluğu 50 KM’yi geçiyor. 2019 yılının hemen başında dünyaca ünlü Oxford Street alışveriş merkezinin  tamamı trafiğe kapatılıyor.

Tüm amaç, daha temiz bir çevre ve insanların gürültüden, araç tehlikesinden uzak yaşanabilir, sürdürülebilir bir ortamda bulunmasını sağlamaktır.

Efgaliptolar KIBRIS gazetesinin  ve Herdaimdostların müdahalesi sayesinde şimdilik kurtuldu

Aradan 2 yıl geçtikten sonra kendisine esnaflar olarak bu kez basını yanımıza alarak ziyarete gittik. Değişen bir şey yoktu ve ağlama edebiyatı devam ediyordu. Kentin Başkanı, olduğunu unutmuş, orda bir başkası varmış gibi konuşuyordu. İlk fırsatta diyor, önerileriniz masamda duruyor diyor, ama hiçbir şeycik yapmıyor ve zaman da akıp gidiyordu. Bizler önerilerimizin hayata geçmesini beklerken, kentin trafiğe kapalı olan İstiklal Caddesni de sessiz sedasız araç trafiğine açıyordu. Tüm bunlar birkaç yüz oy içindi. Dahası kentin ağaçlandırılmasını beklerken Türk Gücü stadyumunun hemen dışında sur dibinde olan orman koruluğunu da bir gece operasyonu ile ‘’Fuhuş yapılıyor’’ bahanesi ile ortadan kaldırıyordu. Evet her tarafa çiçek eken başkan olarak biliniyordu ama Liman yolundaki kızıl çam ağaçlarını, Salamis yolundaki asırlık Efgaliptoları ‘’Derin budama’’ altında Orman dairesi ile birlikte doğruyor katlediyordu. Halbuki izin vermese ağaçlar kurtulacaktı. KIBRIS gazetesi ve Herdaimdostlar müdahale edince diğer ağaçlar en azından seçim sonrasına kadar kurtulmuş oluyordu.

Bir aylık ömrü olan çiçeklere milyonlar harcıyor, rant kapısı yaratıyor ama asırlık ağaçları ve orman koruluklarını gece operasyonları ile yok ediyor ve bunları karanlıkta saklayacağını sanıyordu.

İmar plansız şehir gelişi güzel verilen ruhsatlar sayesinde koca bir gecekonduya dönüşüyordu

Suriçi esnafı için 1 lira harcamıyor, para yok ayaklarına yatıyor ama başka işler için on milyonlarca para bulup borçlanıyor da borçlanıyordu.  Belediyenin çalışan sayısının ise iki katına çıkıp 800 yüzlü rakamları bulduğu söyleniyordu. Çanlar Mağusa için çalarken makyaj politikası bir tamam devam ediyordu. Belediyenin gelirlerini artırdığını söylüyor ama artan personelden dolayı ortada elle tutulur bir şey görünmüyordu. Para için inşaat izinleri gelişigüzel izin verilip ruhsatlandırma yapıyor ama şehir de tam bir şantiye ve plansız olduğundan koca bir gecekonduya dönüşüyordu. 5-6 katlı binalara izin verilirken bu binaların park yerlerinin olup olmamasına ise hiç bakılmıyordu. Pekala bu insanlar arabalarını nereye park edecekti? Hatırlayan var mı bilmiyorum Sn. Başkan göreve gelirken mavi binanın üzerine dev bir pankart açmış ‘’Trafik sorununu çözeceğim’’ iddiasındaydı. Tabii ki o da herşey gibi unutuldu gitti. Görev sonuna doğru bankalardan ciddi borçlar alarak şov amaçlı bazı projeleri devreye koydu ama onu da yüzüne gözüne bulaştırdı. Örneğin Salamis Yolu projesi kenti 1 yıl boyunca şantiyeye çevirdi ama hala ilerlemedi. Halbuki böylesi projelerde vardiya usulü çalışılır ve şehir insanına eziyet etmeden bitirilir. Bu yolu ben de her gün kullanıyorum ve insanların ne kadar eziyet çektiğini bizzat yaşayarak görüyorum. Sona doğru asfaltlama çalışması proje bitmeden devreye giriyor ama seçim sonrası 509 noktadan tekrardan kazılacağını biliyor musunuz? Halkın parası sokağa böyle atılıyor işte.

Evet Elçilik para veriyor ama para verdiği belediyelerden de diyetini istiyor

Elçiliğin finanse ettiği söylenen Hendek projesinde de çuvallamış ciddi bir zamanlama hatası yapmış bir türlü bitmiyor. Üstelik Elçiliğin finanse ettiği projelerde diyet de ödeniyor.  Mesela AFRİKA gazetesinin linç opersyonunda diğer belediyeler gibi o da oraya personel göndermiş bu utanca kentimizi ortak etmişti. Evet Elçilik para veriyor ama para verdiği belediyelerden de diyetini istiyor. Bu davranış AB projeleri ile hiçbir benzerlik taşımıyor. Ya 4 yıl boyunca 1 metre bile kanalizasyon çalışması yapılmaması ve kentin bok kokması sizi hiç ürkütmüyor mu? 4 yılda göze çarpan tek şey bitirilen Perşembe Pazarı ama gelin görün ki onu da Elçilik finanse etmiş. E nerde sizin kurumsal fonlama beceriniz?

Derinya Kapısına da önce destek vermiş sonrasında kulağı çekilmiş olacak ki ‘’Kapının açıılmasının esnafa bir katkısı olmayacak’’ fetvasını verdi.  Bu arada ırkçı plajda da onun da imzasının olduğunu unutmamak lazım.

CÜMBEZ’in altında bir grup arkadaşımız umut ışığı gibi duruyor

Onunla bir kitap tanıtımı sonrası daveti üzerine suriçinde sosyal bir yemekte buluştuk. Kendisine açık bir şekilde Suriçi Esnafınının kırgın olduğunu ifade ettim. O ise yapamadıklarının bir çok nedeni olduğunu şimdi bunlara giremeyeceğini söyleyip ‘’En azından sadece karar isteyenleri söyle, yapayım’’ dedi. Bir çırpıda 4-5 maddeyi hatırlattım. Bunlar arasında caddenin aşağı kısmından trafiğe açıldığını, direklerin söküldüğünü, insanların bundan rahatsız olduğunu, ciddi şekilde basılma tehlikesinin olduğu söyledim. Tek tek not aldı ve ‘’Yarın sabah Cumartesi, en geç pazartesi bunların olacağını’’ söyledi. Yaptı mı? Hayır… Şimdi kamuoyu önünde soruyorum yapmayacağınız bir şeyi niye yapacakmış gibi davranıyorsunuz? Ve kamuoyuna bir soru soruyorum siz böyle bir Başkana güvenir misiniz? Ben güvenmem ve 4 yıl boyunca esnafa verdiği sözü tutmayan bir kişilikten beklentim de yoktur benim.

İşte bu olumsuzluklar içerisinde CÜMBEZ’in altında bir grup arkadaşımız umut ışığı gibi duruyor. Yaparlar mı, başarırlar mı bilemiyorum ama denenmiş ve fos çıkmış insanların tekrar denenmesinden yana değilim. Unutulmasın ki hayatımız da sonsuz değil. Çok basit bir örnek vermek istiyorum:  Düşünün ne eski belediye başkanına, ne şu anki belediye başkanına toplamda 20 yılda sayısız talepte bulunduk. İstiklal Caddesinin girişine kapalı olduğuna dair bir trafik levhası koyduramadık. Beyefendiler kenti yönetme iddiasındalar ama ‘’Hadeyin oyanı’’ derim ancak. O levha orda olmadığından dolayı insanlar caddeye arabaları ile giriyor, bir çok tehlikeler yaşanıyor ve levha olmadığından dolayı da Polis herhangi bir ceza yazamıyor. Bir Trafik levhasını bunca yıldır koymaktan aciz insanlara bir kenti nasıl  teslim edersiniz? Ben etmem, bu olay çok basit gibi görünebilir ama bu sizin nerede durduğunuzu  ve kapasitenizi gösterir. Üstelik de seçilirken trafikteki kalıcı sorunları çözeceğini iddia etmiş bir kişilikten bahsediyoruz. Takdir kamuoyunun!