Karaoğlanoğlunda olan her zaman alıştığımız tekrarlardan birisi. Yabancı bir şirkete denizin kenarındaki kamu arazisi peşkeş çekildi. Turizm Bakanlığı 10 yıllık hakkını kullandı ve araziyi beton yığınına dönüştürmek üzere özel bir şirkete kiraladı.
Kiralanan bu kamu arazisi neresi mi?
Daha önce peşkeş çekilirken (herkesin bildiği kadarıyla) devredene 2 milyon sterlin getiri sağladığı, bir zamanlar Kooperatif’e ait Kaya Palazzo’nun hemen yanı başında 15 dönümlük bir yer. Kaya Palazzo’nun inşaatı sırasında bir moloz çöplüğüne dönüştürülen bu 15 dönümlük arazi, şimdi molozuyla birlikte kiralandı. Geçmişte olduğu gibi şimdi de, bu moloz yığının nasıl ve ne şekilde kaldırılacağı bakanlığın çok da umurunda değil!. Ne de çevresindeki tarihi eser ve kalıntılarını dert ediniyor bakan bey!.
Ama Ayyorgi halkı da ilk defa bu kadar birlik ve beraberlik içinde bir ses verdi. Başta Karaoğlanoğlunun bölge sakinleri, Spor Kulübü, Balıkçı barınağının üyeleri, Girne İnisiyatifi, dahi Templos İnisiyatifi üyeleri peşkeşe ve bölgenin betonlaştırılmasına karşı çıktılar.
“Biz 15 dönümlük bu alanın beton yığınına dönüşmesini istemiyoruz. Herkesin temiz deniz havasını solurken yürüyüş yapabileceği, içinde küçük bir kır kahvesinin de bulunduğu denize nazır ağaçlıklı bir yeşil alana döndürülmesini istiyoruz” dediler. Projelerini de çizip basınla ve imza kampanyasına katılan kamuoyuyla paylaştılar.
Turizm Bakanlığı, başta Girne Belediyesi, Kaymakamlık, Şehir Planlama Dairesinin hiç birisini de davet etmeden, Ayyogi halkından adeta “yangından mal kaçırır gibi” gizlice yapılmaya çalışılan ÇED toplantısı, bilindiği üzere Karaoğlanoğlu ve İnisiyatifler tarafından son anda fark edilmişti. Araziyi veren Turizm Bakanlığına ait tek bir dairenin, yani Çevre Dairesinin davet edildiği toplantı, halkın ve İnisyatifin sorularına cevap verecek kurumlardan temsilci olmadığı için yarıda kaldı. Olay Girne İnisiyatifi tarafından anında davet edilmeyen dairelere bir yazı ile bildirildi.
Bizzat konuştuğum Girne Belediye Başkanı Nidai Güngördü, düzenlenen ÇED raporu toplantısından kurumunun haberdar edilmediğini söyledi.
Girne Kaya Palazzo’nun yanında seçimlerden hemen önce çarçabuk peşkeş çekilen bu 15 dönümlük denize nazır arazinin Kıbrıs’taki temsilcisi olan kişiye gelince. Her ne kadar ÇED toplantısında kendisinin de Girne İnisiyatifinin ve diğer İnisiyatiflerin mücadelesini desteklediğini ve takdir ettiğini söylemişse de, ancak aynı zamanda peşkeş çekilen 15 dönümlük arazinin Türkiyeli şirketinin KKTC’deki temsilcisi olması, “tarafsızlığına” gölge düşürdü. Bahse konu mimar arkadaşımızın meğerse peşkeşi çeken bakanlığın partisinden de olduğunu, Lefkoşa belediye başkan adaylarının tartıştığı televizyon programlarında geçen alt yazılarda, neredeyse her bir dakikada bir attığı sloganlardan öğrenme şerefine nail olduk. Herkes siyasi görüşünde elbette hür ve özgürdür. Belki de özel şirketin KKTC temsilcisi olan bu arkadaşımızın bakanla aynı partiden olması da bir başka “rastlantıdır”.
EN BÜYÜK MİLLİYETÇİLERİMİZ, EN BÜYÜK PEŞKEÇİLERİMİZDİR!.
Şimdi Türkiyeli bu özel şirket ve mimar temsilcisinin, “ben ÇED toplantısını yaptım ve şehircilik dairesine de onay için başvurdum” diye bir oldu bitti yaratmaya çalıştığı kulağımıza geldi!.
Ve hele de pek çok olaydaki kusuruna rağmen bu tür peşkeş vakalarından mütevellit imar olaylarında mesleğine değil, ama bakanlığın, siyasilerin talimatlarına göre hareket ettiği pek çok kez açığa çıkmış şehir planlama dairesi müdüründen, alelacele bir planlama onayı almaya tevessül edilirse eğer…
O zaman artık bu ülkede yasaların üzerinde siyasetin de kendi hükümranlığını ilan etmiş olmadığını kabul etmemek için bir nedenimiz kalmaz!.
İstifa eden hakim Tacan Reynar’ın istifa gerekçesi, bizzat siyasiler tarafından yasalara bağlı kalınmayarak bir kez daha aklanmış olur. O kadar!.
Yine bir peşkeş olayı! Yine aynı kişi ve siyasal partilerden, yine benzer isimler!
Bu ülkede en çok KKTC’yi savunan, en çok milliyetçilik propagandası yapan siyasal partilerin, aynı zamanda bu ülkenin de en çok kamu arazilerinin “en büyük peşkeşçileri” olarak karşımıza çıkması ne “büyük bir rastlantı”!.
Bu yarım adanın kuzey coğrafyasında yaşayan siyasileri arasında “en Türkiyeci” görünme arzusuyla yanıp tutuşanların pek çoğunun isminin yolsuzluklarla anılması ne kadar çok sık karşılaştığımız bir durum!..
Kıbrıs’ın kuzeyinde, son 15 yılın en büyük milliyetçileri, ada barışı için Türkiyesiz İmkansız” sloganı eşliğinde Kıbrıslı Türklere kendilerine güvenmemeyi telkin edenlerin, dahası aramıza bir yaşlı Rumun gelip yerleşmesi ile ilgili insani bir isteği büyük yaygaralar ve ırkçı hezeyanlarla, aslında ganimetçi bir zihniyetle reddeden siyasilerin içerisinden türemeleri ne büyük bir rastlantı!
Bu adanın en büyük usulsüzlüklerine veya yolsuzluklarına da imza atanların bu milliyetçilerin en “Türkiyesiz İmkansızcılarının” arasından çıkması ne denli göz kamaştırıcı!
Yoksa en büyük milliyetçilerimiz midir en büyük peşkeşçilerimiz?
SİYASAL PARTİLERDEN “ÇIT” ÇIKMIYOR
Karaoğlanoğlunda yabancı bir şirkete peşkeş çekilen araziye yapılacak beton blok ile arazinin yeşil alan ve park olarak kendilerine verilmesini talep eden bölge sakinleri arasında çıkan bu ihtilafla ilgili olarak şu ana kadar siyasal partilerden ses çıkmadı. Hade hükümetin bir ortağını anladık. Diğer üçü ne diyor bu konuda? En küçük bir açıklamaları bile basına yansımış değil.
Karaoğlanoğlu halkı cevap bekliyor.
Bu 15 dönümlük arazi son yapılan milletvekili seçimlerinden hemen önce verildi.
Bu arazi de yabancı şirkete kaptırılır ve orada da beton bir blok yükselirse eğer; bir daha o bölge sakinlerinin değil denize ulaşmaları, değil denizi görmeleri, o Kaya Palazzo’nun hala doğaya ve denize karşı sürmekte olan o vahşi inşaatlaşmasıyla, deniz havasını bile içine çekmeleri bile mümkün olmayacaktır.
Deniz kenarında yaşarken, bırak denizi görmeyi, deniz havasını bile teneffüs edememek!.
Ayyorgililere layık görülen bu!
O zaman o çevreci nutuklar atan, o çok doğasever görünmek arzusu ile yanıp tutuşan, o “demokrat” bakan ve partilerimize de, içerileri kumar makineleriyle dolu bu beton blokların o çok görkemli açılışlarına teşrif edip, ellerinde makaslar, büyük bir itiş kakış telaşıyla, “omuz-omuza” önlerine çekilen kırmızı kurdeleleri kesmek düşer.
Eğer yukarıdaki bu eleştirileri ve yazılanları, hükümet nezdinde beğenmeyen bir siyasi vekil, ya da siyasal parti varsa eğer; daha ne duruyorsunuz. Yükseltin sesinizi…
Bölge halkı sivil toplum örgütleri ile birlikte bir basın açıklaması yaptı. Olayın vehametini anlattı.
Kimden yanasınız?
Orada bir kamu arazisi var.
Yabancı bir şirkete peşkeşinden yana mısınız? Yoksa kamu menfaati için kullanılmasından yana mısınız?
Bu arazinin de betonlaşmasından yana mısınız? Girne halkı için yeşil bir parktan yana mısınız?
Orada içinde kumar makinelerinin bulunduğu bir beton ormanına mı onay vereceksiniz?
Yoksa ;
Projesi hazır, içinde ağaçlar, yürüyüş yolları, spor alanları, bir de kır kahvesi ile balıkçı barınağına gelenlerin araçlarını park edecekleri yeşil bir alana mı?
Yaşam kalitesi yüksek bir Girne’den mi?
Yoksa, yeni çevre, trafik ve deniz kirlilikleri yaratacak mevcudundan da kötü bir Girne mi?
Bari “bir çıt”, “bir ses” olsun verin!..