Geçen hafta, Kolombiyada, ikinci başkanlık seçimi turu yapıldı. Önümüzdeki hafta ise Türkiye seçimlerinin Meclis ve Başkanlık seçimi yapılacak. Kolombiya seçiminin K. Kıbrısta en azından, burada oy kulananı yok. Oysa, Türkiye seçimlerine en basitiyle, Y.65 kulanılacak yurtaş oyu bulunmaktadır. Bunun yansıması ise bu günlerde Lefkoşa da sandık başında uzun kuyruklarla kulanılan oy olayında görmekteğiz. Fakat, her iki seçimin de K. Kıbrıs için gerek direk, gerek dolaylı alınacak önemli derslerinin de olduğu, biraz deşenler için, kolayca raslanılacak gerçekelrdir. Bunları da düşünrek, daha çok bu seçimlerle K. Kıbrıstaki yurtaşın üzerinde düşünmesi gereken bazı konuları, kısa makalemde ele almaya çalışacam.
Türkiye seçimlerinin hangi koşullarda yapıldığı, hangi önemli olayların yaşandığını, bazı yazıalrımda özetle yazdım. K. Kıbrısa yansıtacak durumalrı da olanaklar ölçüsünde yorumladım. Bu makalemde Türkiye seçimleri ile K. KIbrıstaki pek konuşulmayan bazı etkilerin doğal yerleşmesine yer verecem….
Herkes bilir ki bizde de Yerel seçimler sözkonusu. Adaylar vardır. Siyasal mitoz parçalanma sonucu idolojik duruşlar biryana, artık öylesine kısırlaşma ile idolokjikleştirsizleştirildi ki yaklaşımlar da işbirlikcilikle iyice çıkar silikleşme sonucuna geldi ki hemşericilik, bölgecilik ve arkadaşlık ilişkilerinin de öne çıktığı garip bir Yerel seçim yaşanmaktadır. Bu seçimdeki karşıta takılacak damgalar ise yerel yerleşimlik veya etnik ırkçılıklaşma yanında kentsel parçalarla parti bağdaşlıkları ayuka çıkarken, yerleşen ve çoğunun kökeni burada olmayan suçlamalar veya övgüler de kulanılmaya başlandı.
Örnek, bazı kişiler veya guruplar, resmi söylemlerde olmamak koşuluyla, bazen etniksel veya başka ayrıcı kuralla suçlamalar veya destekler söylerken, ital edilen ve temelinde Türkiyede kulanılan kavramlar da birielrine konulmaya uğraşılmaktadır. “PKK veya Fetocu” denilerek karşıt adaya oy verilmemesi de bazı yerleşimlerde konuşulup engel olunma olguları olarak kulanılmaktadır. Böylelikle, olayın nedenini veya kulandığı kavramın içeriğini bilmeden karşıtı suçlama veya övme adına bu tip kelimesel etiketler hemen konulmaktadır. Ben buna bazı yerlerde rasladım. Hele de adaylar arası farkı koyma adına, siyasal tükeişe gelince de bu ifadeler en normal insanlar arasında dahi konuşuluyor. Bunu kentlerde daha çok belirli bölgelerde karşılığı bulacak yerlerde kulanılıyor.
Önemli başka nokta da şu: K. Kıbrısın Türkiye gerçekliği ve yapısal bütünleşme durumu malumdur. Gerçi bunlar dahi konuşulması oldukça tehlikeli risk içermektedir. Ancak, Türkiye gelişmeleri de oldukça buna bağlı olarak sınırlanıp, resmi devlet idolojik aygıtı gibi de sunulmaktadır. Bunun en basit örneğini de son Suruçtaki yaşanan katliyamla Hastahanede olan gelişmenin buradaki resmi yansıtıcılığı oldu. Nitekim, kahvenin birinde basit köylü bana yerel gazetenin çok satan veya dağıtan olanından birinin mahşeti ile “PKK yine AKP insanlarına saldırdı” denip, resmen HDP antiliği yaptı. Ben ona örneğin eksik ve yanlış olduğunu söyleyince de ilgili gazetenin mahşetini gösterdi. Belli ki yurtaşın bildik kafası odenli bellek kaybına uğramamış olacak ki “Annan planını Rumlara savunan gazeteci de budur” deyip, adeta bana bazı anımsatırma yardımcılığı da yaptı. Gerçekten, yeniden bu sözleri ile bana dokunması sonucu düşündüm! İkibinlerde Kıbrıs görüşmelerinde barışa karşı çıkan önemli bazı ana akım medyacısı birden Annan planında karşımıza “çözümcü” olarak çıktı. Bunları konuşturtular, Rum kesiminde dahi “barışçıl” temsilci olarak kulandılar. Sonrradan, yeniden eski görevlerine dönerek sistemin savunma zırhı ile gazeteciliğe devam etmektedirler. Türkiyeye dokunma temel duruşla iç politikacılara veriştirerek ardından “Şükrancı” duruşlarıyla sistemsel haberciliğe devam etmektedirler. Bu görevlerinin önemli noktasında Türkiye ekseninde resmi duruşla yurtaşların kafasına da birçok yalan haberi vermekte veya hiç kulanmamaktadırlar….
Türkiye seçimleri burada da resmi eksende başka, sokakta banbaşka konuşulmaya devam ediliyor. Zaten, konuşulmaz dersem yalan söylemiş olurum. Ancak, olanlarla konuşulduğunu da söylersem, yine eksik ve yanlış olur. Mümkün olan tarafcılık, işbirlikci ruhiyesine ters düşmemek ve medya tararfcıl haberlerle olaylara kendi düşüncelerini damıtarak Türkiye seçimleri konuşulup önemli kesim de oy kulanmaktadır.
Örneğin, Türkiyedeki seçimlerin Olağanüstü koşullarda yapıldığını fazla duymazsınız. Fakat, önemli resmi medyacıların AKP söylemlerini bolca duyarsınız. Zaten, yukarda verdiğim örnekle de haberciliği de yapmaktadırlar! Önemli medya olup habercilik yerine sansürleme ile işbirlikci çıkarla haberleştirme olunca da bunları direk doğru okuyan yurtaşın da algılama şekli kolayca anlaşılır olur. Hat ta, eksik duyduğu suçlama veya övme kelimelerini de ilgili yalanyanlış haberlerle alıp karşıta kondurtuyor. Kimse, 24 Haziran sonrasını pek resmi alanda konuşmuyor. Güce tapışın aynası olarak da bazen karşıtına “Erdoğan gibi vali gelsin de burayı da düzeltsin* Bize topuzu vuran adam gerekir” ifadeler de duyuluyor. Türkiye seçimlerinin tam K. Kıbrıs eksenli etkileri yaşanıyor. Konuşun denilip konuşunu kulananın da konuşturtmadan kaçınılan medya aynası ile bundan beslenen kesimlerden başka nasıl iletişim ağı oluşur. Elbet araştırarak doğruları bulanlar da vardır. Fakat, Yirmiği geçen güncel gazete ise ayni sayıya gelen ünüversite gerçeğine karşın, böylesi yapının da düşünsel olması şüpesiz sorgulanması da gerekir.
Ben yeniden bir yurtaşın dediği ile karşılaştım ve düşündürtüldüm: Dün Annan Planında barışçıl görülen önemli ana akım gazetecinin, Güneyde Rumlarla ikili tartışmalarda çözümcü adına konuşanların şimdi Aşklarının kaynadığı AKP ile karşıt öfkesine dönüşmesinin de yansıması adına önemli bir hatırlamayı da yaşamış oldum. Biz, Türkiyeyi konuşmak istemesek de son yerel seçimlerinde bazı yerlerde Kürt ile hemen “PKK lı” duyarken, bazı kişiler için de “Fetocudur, yarın sıra buna gelir” sözlerine de tanık oldum. Bunlar bilinçli değil de karşıtı yerme adına da kolayca kulanılması; eskiden karşıtını suçlama adına “Rumcu, satılmış” demenin yeni versyonu olmaktadır.*****
Gelelim Kolombiyaya: Kimileri diyecek ki “bizi nerden alaka yapacak dersi vardır” diyecek! Kolombiya başkanlık seçimlerinin ikinci turunu, FARG ile yapılan ve yapılması son aşamasına gelen Ulusal Kurtuluş cepesiyle olan uzlaşmaya karşı çıkan muhavazakar aday kazandı! Anlaşmayı savunup, ötekini de bitireceğini söyleyen sol aday seçimi kaybetti!Oysa, daha dün Anlaşma yapıldı. FARG anlaşmaya uyup silah brakıp siyasal partisini dahi kurdu. Ancak, yapılan anlaşmaya uymayan bizat devlet kesimelri oldu. Yüzlerce muhalif, aktivist, çevreci insanı devlet eksenli paramiliterler katletiler. FARG yine de anlaşmaya uyum sağlama adına anlaşmaya bağlı kalmaya çalıştı….
Kolombiyalılar ise bu anlaşmanın iyi olmadığını, gerila ve destekcilerinin cezalandırılmasını, siyasal alana girmemesini savunan lideri seçti. Konuyu doğru okumak gerekir. Okuyalım ki aynisinin bizde basitce son mülkiyet davasında nasıl yaşandığını daha iyi anlamamızı da getricektir. Kolombiyadaki iç savaşların özünde 48 Köylülere toprakların verilmesi ve demokratik Kolombiya için başlayan savaşın günümüze gelen sonucundan söz ediyoruz. Kolombiyada devlet içi kırılmada ne Toprak reforumu, nede demokratikleşme olmaması sonucu, baskıların da artıp, devlet tipi Paramiliter yapılarla köylüoler başta olmak üzere baskılar artı. 65 Tarihinde oluşan baskılarla tepkiler sonucu Marksis örgütler kuruldu Sözü edilen FARG ve Ulusal Kurtuluş Örgütü bu dönemin yapıları.
Kolombiya egemenleri reforum veya demokratikleşme yerine paramiliterlerle baskı, orduyla operasyonlar ve yetmezmiş gibi bölgesel hakimiyetler için uyuşturucu mafyalarla örülü bir yapı kurdular. Sıkılmadan da kendi oluşturup yaptıkları katliyamları veya uyuşturucu ticaretini de Sol örgütlere etiketlediler! Dünya algısıyla da bu konuda epey başarılı oldular. Yüzbinler katledildi ve milyonalrla ifade edilen göçler yaşayan insanlar oldu.
Kolombiyada iyi niyetli bazı politikacıların da katgıları ve başta Kübanın katgısıyla görüşme ve anlaşmalar yapıldı. M.19 hareketiyle doksanlarda anlaşma yapıldı. Fakat, silahsızlandırılan M.19 kitle desteği bulmaya çalışmasına rağmen, lideri dahi katledilerek, bu hareket epey darbelendi. Ayni konu FARG için de yaşanıyor gibidir. İlk önemli olan ve daha demokratik anlaşma, gereği olmamasına rağmen, halk oylaması ile ret etirilerek, daha kötü anlaşma ile FARG gerilalarıyla yapıldı. İşte B.M. iki yüzlülüğü yeniden ortaya çıkar! Anlaşma iki lider tarafından yapılmasına ve FARG önemli tavizleri de vermesine karşın, “Barış ödülü” sadece Kolombiya devlet başkanına verilerek, çifte iki yüzlülüğü adeta tarihe B.M. kazdırtı!
Geçen hafta “yeniden değiştirecem, kabul etmeyecem” diyen kazanan lideri ülkesi Kolombiya böylesi gerçeklerle seçimini yaptı. Tabi, FARG hareketi. Bizim gibi değildir. Tüm yasa dışılıklarına brakın göz yumayı, yapmadığı çirkinlikler dahi onlara etiketlendirilmektedir. Bu olay da bize salt iki lider veya katılmadan geleni kabulenme düşüncesiyle nedenli tehlikeler içinde düşündürtmeye yeter ve artmaktadır. Artık Türkiye seçimleri ile yarının rejimi vey Kolombiya seçimi ile yapılan anlaşma gerçeklerini deyerlendirmek de buraya kaldı.