Türkiye döviz krizi yaşıyor ve faizleri artırmaktan başka silahı kalmadı. Bunu ideolojiyi değil hesabı dikkate alan ekonomistler vurguluyor. Ama çare deseniz çarenin ne için arandığını bile belirtmiyorlar. Çare olarak “dövizin değerinin artışını önlemek” belirlenirse döviz artmasa bile işlerin kötüleştiğini gördüklerini söylemeden de edemiyorlar. Yani dövizin artışı önleseler de sorunlar devam ediyor.
Tarımda hemen bir çare belirlendi ve çare diye ithalatla fiyatları düşürmeye çalıştılar. Sonuçta tarımdaki fiyatların azalacağına artığını hem de destek paraları da ödendiğini açıkladılar. Daha da kötüsü tarım alanlarının da azaldığını ve pamuk gibi bir ürünün daha az alana ekilip ithalinin arttığını gördüler.
Bir anlamı varmış gibi desteğe verilen parada %62 daha fazla para ithalata gitti diye yorum yaparken gösterdiler ki ilgili bileşenleri tam olarak göz ününde tutmazlar ve devlet maliyesi ile milli gelirin unsurlarını ayırt etmezler. Yani verilen bilgilerden çare ortaya çıkarılamaz ve durumun içinden çıkılmaz olduğundan başka bir şey söylememiş olurlar. Yoksa ithalattaki artışı pamuğa destek diye verseniz daha fazla pamuk üretemezsiniz, çünkü pamuk fiyatları destekli ama o fiyatlarla ancak bu kadar üretim yapılmasını halk kabul etmiştir. Hesaba pamukta verimliliği ve teknolojiyi ve dış rakipleri düşünmeden planlama yapılamaz. Sonunda büyük bir para ile garı memnun bir üretici kitlesi ortaya çıkabilir ve krize neden olur.
Az kuru az pilav gibi yemek güzel olabilir ama kapitalist anlayışla plan yapmak başkadır, kapitalizmle yarışabilecek sol bir plan yapmak başkadır. Kapitalizmi seçtiler ve serbest ticareti ve konvertibl lirayı benimsediler ama aynı zamanda baba devlet hem de dünyaya meydan okuyan devlet olmayı da düşündüler.
Kapitalizm der ki devlet destekleri piyasayı bozmamalıdır. Bunu yaparsanız piyasa bozulur ve fiyatlar farklılaşır yani AB bile hala fiyatların kendi içinde farklılaşmasını önleyememiştir. Yani kapitalizmin alternatifi kalmamıştır iddiası masaldır. Olmayan farklılaşması karşısında kapitalistlerin rekabetine rağmen desteklenen sektörün yarışmada kalmasının sağlanmasına yetecek kadar hesaplı kitaplı gidilebilmesidir. Bunun sağlanabilmesi ise ancak etkin ve verimli ve kalemi sıkı şekilde izlenen şeffaf devletin gerçekleştirilmesine bağlıdır. Bunu başarmadan gidilecek yol hababam usulüdür ve hep sancılı olur. Asları yüzünden pahalı halde sürdürülebilir. Onun içindir ki Türkiye her zaman devlet desteklerinin incelenip yararlarına göre kaldırılmasını bastırır. Kendi icadı önlemler bile yarasız bulunup kaldırılsın der.
Sanki kendi yapabildi de bizimkilere akıl verir.
Kalkınmaya ihtirasla bağlı bir siyaset sağlam bir yönetim kurmak ve dövizi adım adım izlemek zorundadır. Yoksa hem liberal hem de kalkınma hevesinde ama olup biteni izleyecek bir sistemi bile yok; öyle şey başarılı olamaz.
Daha ileriye bakıp sistemini kurmadan devlet oraya buraya tüzüklerle müdahale ederse orada yolsuzluk ve suiistimal egemen olur ve ne demokrasi yaşar ne de ekonomik hamle yapılabilir.
Dünya düzeni de bir yığın uluslararası anlaşmayla liberal ekonomiyi egen kılmıştır. Onun için o da ancak etkin ve verimli bir devlet yapısıyla ve halkının yüksek ahlak sahibi olmasıyla açılacak yolda ve dünya düzenine kaşı çıkacak güçte olmakla sağlanabilir.
İşimiz zor çünkü bir daha devlet neyi ne kadar destekliyor öğrenemiyoruz. Destek ne işe yaradı diye bir değerlendirme yapıldığını göremiyoruz. Konuşmalar hep devlet himayesi aramaya dayalı olarak yapılıyor. Maliyeti değerlendirilmiyor.
yazarın tüm yazıları:
Alpay DurduranDünya düzeni liberal ekonomi dizginlenmelidir – Alpay Durduran
"Bu Memleket Bizim" yayınlarını izleyin
"Gündem" yayınlarını izleyin