Birçok ezberi düşünmeden tekrarlarız. Gerçekliğini de hiç sorgulamayız. Yaşadıklarıma rağmen, bu garip tutsaklık sonlanmaz. Mevsimlik ilginç ve çoğu defa gerçekleşen ezberlerimiz de mevcut. Bunlar mutlaklaştırılır. Örneğin, Yaz mevsiminin sıcaklığı nedeniyle, siyasetin tatile girdiğini, beyinlerin dondurulduğu ezberi, epey taraftar bulur. Hele de insanların iyice ilgisizleşip, olanakları oranında tatile de gitmesi sonucu, “Yazın adamızda siyaset donuklaşır” ezberi oldukça karşılık bulur. Oysa, brakın orayı burayı, Kıbrısın yakın tarihi ile ufak bir buluşmayla aslında bu ezberin nasıl yerlebir edildiğini de yakalarız. Burada tuhaf bir beyinsel travma tamamlayıcı olur! Yaşananları da bellekten silme veya önemsememe sonucu da eksik veya yanlışların daha kolay kabulenmesine de koşul hazırlamasıdır. Nitekim, Kıbrıs yakın tarihinde “15 Temuz darbesi, ardından 20 Temuz mudahalesi ile işkalin dönüşmesi, Aygasyano veya Tahtakala olayları, Gönyeli katliyamı, Dilirga olaylarında Mevsili stratejik saldırısıdan Ağustos genel savaşla Türkiyenin müdahalesi” gibi birçok tarihi dönüşüm gelişmesi, siyasal olarak en sıcak ayda yaşandı. Oysa, ezberimiz buna aykırı mesaj veriyor.
Ayni kıyası Türkiye yakın tarihi için de yapmamız mümkün: “Madımaktan Çoruma yapılan katliyamlar, Fattsa operasyonu ve son darbe girişimi” gibi gelişmeler de Türkiyenin yaz ayında yapıldı. Demek oluyor ki sosyolojik ve siyasal olaylarda mevsimsel ve ezberlerden önce yaşananların karşılığı düşünülerek değişkenlikleri göz önünde tutarak konuşmalı. Aksi, hep kaçış veya yanılmaları karşımıza taşımaktadır….
Yakın tarihin önemli gününde bulunuyoruz. Birkaç yıl öncesine dek sadece Kıbrısta yapılan ve direk dış etkenli darbeyle 15 Temuzu anımsıyorduk. Daha doğrusu anımsardık! Çünkü, bunu çoktan bellekten sildik. Hani, Güneydeki anmalarla, siyasal çıkışlar olmasa, bizlere çoktan sildirtilirdi. Tabi, bütünün başlangıcı unuturuldukça, nedenleri sildirtildikçe de devamındaki 20 Temuz Türkiye çıkarması da neden sonuç ilişkisinden koparılacaktı ve böyle de oldu. Hat ta, gösterilen ve hedeflenen nedenin de zaman içinde unuturulup, başka dünya kurma şansı da oldu. Aynen n Temuz darbesi ve sonrası olan süreçteki gibi….
Seneler sonraki buluşma tuhaflığına bakın: Eskiden Kıbrıs darbesi tarihi ile sonradan gelişen Türkiye müdahale tarihsel kısgaç, bir farkla bu defa ayni ayın simgeleri ile Türkiyede başka bir tarih sıçraması yazılıyordu! 15 Temuz darbe girişimi ve 20 Temuz olağanhalüstü kararıyla da rejim değişim sıçrama sürecine girildi… Aslında yakın tarih bütünsel olarak tartışılıp yüzleşilse, Hem Kıbrıs, Hem Türkiye ve hem de Yunanistan için önemli alınacak dersler ve sorgulanması gereken çok tutumun konuşulması nının da şart olduğu kesin…..
Önemli başka bir paradoks da vardır: Genelde kitlelere şu basit yanılsama yerleştirildi. Bu eğitimden medya probagandasına dek yerleştirilip üst idolojikleştirme ve toplumsal kültürel değerlendirme ilkesi haline getirildi… Kazanana göre başarı ve doğru, kaybedene göre yenilen ve yanlış olma ikili kısgaç düşüncesi yerleştirildi. Hele de buna Kıbrıs gerçeğinde Türkiyeleşen Kuzey de eklenince, şu garip 15 Temuz günleri yaşanması da normaleşti! Kıbrısın güneyinde protestolarla kaybetmenin sancısı duyulmaktadır. Kuzey Kıbrıs bunu kafasından silme noktasına gelirken, Türkiyedeki darbe girişimi ile Türkiyeleşmenin sonucu orada olanın buraya yansıması sonucu, burada da Türkiyenin darbe girişim olayı merkezi siyasal gözle gündemleştirilmektedir. Buda basit gelinen noktayı işaret ediyor: Kuzey Kıbrısın Türkiyeleşip oradaki gelişmeleri direk yaşarken, Güney hala hesabını vermediği, fakat yenilerek kaybetmesi nedeniyle, resmen başarısızlığın kayıp sancısını anmaktadır…
Burada, Kıbrısın nereye dek geldiğinin basit yansıması olmaktadır. Yaşanan zamanın, en yanlış denecek olayın yapılanarak kendi özünü de yerleştirdikçe, geçmişle bağları iyicekoparmaktadır. Hele de geçmişle doğru şekilde yüzleşilmeyip, tam aksi, unuturulup yalanlarla yerleşene göre geçmiş de yaratılınca, artık siyasal kültürel sosyolojik geçmişten de kopulmuş hale gelinmektedir. Gerçekten, ister Kıbrıs ister se Türkiye darbeleri, hala net olarak sorgulanmadı. Galiplerin istediği şekilde sıçramayla yeni bir hayat görüşü yazılıp yaşama sokuldu. Örneğin, Kıbrıs darbesi ve ardından Türkiye müdahalesindeki devamlılık kuralı dahi sildirtilmek yönünde. Yaşananlar unutuldukça, sığlaşan bilgileri, uydurmalarla güncel halde sunma tarihi de yazılmaktadır. Örneğin, Kıbrıs darbesi öncesi Kisincır droktini veya ABD Kıbrıs elçiliğindeki görüşmeler, darbe sonrası Makariyosun katledilememesi nedeniyle ikinci ayak uygulaması sonucu ABD Türkiye direk ilişkileri ve ingilterenin müdahale tavrı tamamen hiçeleştirildi. Hat da daha acısı, kendine sol diyen kimi “bilimci” de zamana uyup dün ABD planını da eklerken, şimdi Amerikayı aklama yönüne çoktan girdiler!Kıbrısı giderek adanın iki toplumuna dek daraltılar….
Türkiyedeki başarısız darbe sonrası ise kazanan Erdoğanın hamleleri ile rejim değişim rüzgarı birlikteliği pek de konuşturulmak istenmemektedir. Hele de şu basit soru çoktan kayboldu! Türkiye ordusunun Natoya bağlı oluşu, Natosuz darbenin başarısız olma pratik örneklerine rağmen, darbenin uluslararsı ilişki kesimi de sorgulanmadı. Hep, kazananın yapacağı hamlelerle konu yerleştirilip, birçok nokta da karanlığa teslim edildi.Böylelikle, örneğin Türkiyedeki darbe olayında devlet içi çatışmaların üst boyutu veya ilgili projesinin ikibinlere dek indiği birlikteliği kazanan tarafca hiç seslendirilmiyor. Hele de “2007 Yılındaki, ABD Cia Türkiye temsilcisinin raporuna” atıf dahi yapılmıyor. Hens göre Türkiyede daha başarılı olmak için, şimdiki yapının engeler taşıdığı* Hem parlementoyu, hem orduyu ve hem de hükümeti ikna etmek gerektiğini belirti! Bu nedenle, Türkiyede tek eldeki başkanlık geçişinin olması gerektiği önerisi nedense oda unutuldu!******
Sonuçta, Temuz darbesiyle ve ardından gelen müdahalelerle Kıbrıs fiylen ikiye ayrıldı. Zamanla Kuzey yeni kendine has yapıya erişti. Tüm uluslar arası yasalara aykırı alınan göstere göstere yola da dünya desteklerini verip, yeni ayarlarla masaya Kıbrısı koydular. Türkiye de darbe girişimi sonrası, hızlatılan tek adam rejimine geçip, Cumhuriyet laik yapısının cenazesini oluşturdu. Artık. Bu darbe süreciyle yeni yapılara sıçradı. Konuşturulmayan ve yaşanan dönemler, yeni gelenlerle adeta bitirildi. Eğer, Türkiye 74 Olaylarını doğru sorgulasaydı, enazından yazılı kurallara bağlı kalsaydı, şimdi tartışılan uyulmayan yasalar konusundaki kamuoyu teslimiyetiyle karşılaşmayacaktı.
Kıbrıs darbe ve sonrasında, kaybedenlerdeki çıkış ve genelde sol hareketlerin olması sonucu, enazından birçok gerçekler ortaya çıktıydı. Fakat, solun yenilmesi, sol görülenlerin onursuzca sağa teslim olmasıyla bunlar hasır altı edildi. Tabi susması için yardımlar yapılıp şekilendirilen Güney Kıbrıs da tartışıp ortaya serdiği gerçekelrden de geri çekildi.
Türkiyede ise sadece kazananın dedikeleriyle bir süreç deyerlendirildi. Ne zaman dokunana gelince akla konuldu. Birçok soru hala aydınlatılamadı. Ama, her iki darbe siyasal hamleler, kendi yapılarını ortaya çıkardı. Bunalrın da doğru yaşamlar olmadığı da kesin.
Her iki 15 Temuz olaylarında içsel eksen kadar, uluslar arası koşullar ve siyasal dayanaklar hep önem teşkil yaptı. Dönemin Kisincır Bölgesel strateji ile günümüz BOP olayı bu siyasal yapılanışlarda çok dinamik etken oldu. Bundandır ki günümüz Emperyalist çağda hele de darbe gibi bir konuda, iç dinamikler, devlet içi çatışmalar ve Uluslar arası siyasal stratejilerin birlikte bütünleştirilip sorgulanması şart. Gereken yüzleşme ile yanlışları, eksikleri ve yaratılan yeni yapıyı birlikte tartışarak yüzleşmekle ilk anlama gerçeğine ulaşacağız. Neyazık ki “kazanma sarhoşluğu ile Kıbrıs naraları atılırken, aslında resmi idolojinin eline çok tehlikeli bir piskolojik hareket silahı da verildi. Defalarca bu darbe gelişmeleri ile etkilerini bundan önceki yıl dönümlerinde yazıp uyardık. Eğer, şimdi Afrin ve genel Suriye ırak askeri fetihci müdahalelerine ses dahi çıkarılıp Savaşa karşı çıkılamıyorsa, bunun önemli köprüsü 20 Temuz kavrayışıdır. Tıpkı son yine darbe girişimi sonrası ayni ay tarihi gibi.
Artık K. Kıbrısdaki işbirlikciler üzülmesin! Eskiden Kıbrısın iki yakası denilip “Çığlık ile zafer” kıyasından rahatsız olunuyordu! Şimdi, Rumlar da Türkler de ayni gün darbe lanetlerken, Kuzeyde başarı eki ile hareket edilmektedir. Parça parça ve istenilene göre algı idolojikleşirse, böylesi travma da oluşur. Demek ki hala yüzleşmek ve gerçeklerle karşılaşmak görevi dimdik ayakta duruyor.