Temuzun ikisinde tam da gecenin ilk mesajlarıyla, sokaklar ışıklara doğru geçerken, masa başında yeniden makale yazmaya başlıyorum. İki ülkeden 3 olaya doğru yönlenecem. Türkiyede seçimlerin sonlanmasından haftayı aşma zaman diliminde bulunuyoruz. Meksikada ise gerçekten gayet önemli seçimlerin ilk sonuçları da konuşulmaya adaydır. Ayrıca, Türkiye seçimler sonrası haftayı tamamlarken, tarihi Sivas Katliyamı üzerinden geçen 25 yılının da gününe geldi. Tam yarım asır denecek zamanı aşan Sivas Katliyamı ile günümüz seçim sonuçlarıyla gelinen siyasal önemli rejim dönüşüm ortaklığının da bütünseliği pek de birlikte konuşulmuyor. Aslında, basit sosyolojik siyasal gerçeklik yeniden ışıldıyor! Halkalr veya ülkeler fark etmez, yaşadıklarıyla yüzleşmediği veya yapısal gerçekleri içerikleriyle sorgulamadıkça, yaşamdan gereken dersleri alamaz! Günün gelecek tehlikeleri de anlayamaz. Kendi kurguladığı ezberlerle de algıların esiri olup gider. Sivas katliuyamından günümüz seçim sonuçları, tam da özetlediğim anlatıların aynalarıdır.
Ezberimiz gaeet tabusaldır: Geçmişimiz gayet güzel örneklerle doludur. Seçimler ise hangi koşulda yapılırsa yapılsın, sonucu nasıl belirlenirse belirlensin, açıklanan sonuçlarla tamamlanıp, o defter kapatılır. Bunu en son Türkiyede yaşadık. Seçimlerin nasıl koşullarla gerçekleştiği, sandıklar öncesinden başlayan süreçle oluşan gelişmeler malumken, sayısal resmi açıklamalarla her şey noktalandı. Şimdi, kaybedenler sanki tartışmalar yaşanmamış gibi de “yeni seçimlere hazırlanma” göreviyle süngeri çekiverdiler. Aynen, Ankara Belediye başkanlığı, Anayasa referandumu gibi….
Sivas Madımak katliyamı ise geçmişin resmen utanç sayfası. Öyle basit olay değil ki! İnsanlar görüşleri nedeniyle, aydın olma gerçekliğini, otellerinde onbinlerin haykırması ile katledildiler. Tam da hükümetde Sosyaldemokratların da olduğu dönemde! Ama, sıkılmadan buradaki işbirlikci kesimler de ayni ağızla “geçimişimizde hoşgörülüydük* Katliyam yapmadık” ezberi hala prim yapıp kitlesel karşılığı olmaktadır. Ne garip; Sadece yakın tarihte Maraşla başlayan, Çorumla devam eden, defalarca Sıvasta yaşanan ve resmen gericiliğin dinsel inancı mezhepsel ekseni kulanııp, Cami çıkışlı kitleseliklerle gerçekleştirildi. Hala, bunlara dahi katliyam denilmiyor. Üstelik, olay denerek veya münferitlik ekleyrek konuyu hafifletirmekteler.
Daha acısı vardır: Türkiye ve Kıbrıs yakın tarihinde çok önemli katliyamlar yapılmasına rağmen, bunların önemli kısmı ismi dahi söylenmiyor. Garip tabusal yasaklama düşüncesi oluşturulup devlet idolojisi haline sokuldu. Oysa bu katliyamlar, resmen devlet eksenli destek, kayırmalar veya yapılandırma amaçlı gerçekleştirildi. Örneğin, Mezhepsel ve Laik karşıtlı eylemlerle şehirlerin demokrafik yapısı da değişti. İnanmayanlar, Seksenler öncesi Maraş, Sıvas ve sayre şehirlerin seçmen profilinden nifusal yapılanışına şöylesine dokunsa, anlarlar. En basitiyle, eskiden bu şehirlerde CHP önemli oy alırken, bu katliyanmlar sonrası oluşan kaçışlarla kentler adeta gericiliğin kalesi haline geldi. Hat ta, Maraş kentinde tarihi katliyam dahi anılma adıyla yaptırılmıyor!
Sivas katliyamını enazından anarak ve anımsatarak yaşatarak yüzleşmesini ve hesaplaşmasını isteyenlerin olması nedeniyle gündeme geliyor. Fakat, bu katliyamlarla oluşan siyasal İslam gerçeği, bunların taşlarıyla döşenip iktidar olduğunu veya yaptırıldığını da unutmayalım. Ayrıca,bu katliyamlara katliyam denmemesi biryana, olayı gerçekleştiren siyasal gerçek hiçbir zaman devlet tarafından sorgulanmadı! Bir de katliyamı yapılıp da Türkiyenin önemli kesiminin konuşmadığı veya daha acısı tersinden başarılı kılınan katliyamlar ise banbaşka olayın konusu. Sanırım, 5 6 Eylül istanbulda başlayan Rumlara karşı saldırılar, benzerleri de devan etirilerek adeta Rum azınlığının sürgünleştirildiği, Yahudi gibi öteki azınlıkların başına gelenler pek sorgulanıp yüzleşilmiyor. Üstelik, bu olayların, özellikle Rumlarla olan bölümünde direk Kıbrıs politikasının da değişerek Türkiyenin müdahaleci oluşu da bilinmek istenmiyor. Kürtlerin hikayeleri ise tamamen banbaşka konumda. Hiç uzağa gitmeyelim; daha geçenlerde Cizredeki botrun katliyamı, Şirnaktaki yıkımlar ve kentlerin yerlebir edilmesi yaşananları nedense katliyam adıyla hiç konuşulmak istenmez. Kürt ve Alevi baskılanması ile öteki azınlık yaşananlarıyla hala yüzleşilmedi. Ama, sıkılmadan da “bizim dinimiz veya ırkımız hoşgörülüdür* Öteki halklarla kardeşçe yaşadık” ezberiyle resmen inandırılacak önemli kitlelerle kültürleştirilip, katliyamlar üzerine konuşulmuyor. Hepimizin göstere göstere yaşayarak tanık olduğumuz Madımak yakma olayı da bunların önemlisidir. Öyle boş değil, Camiden çıkıp öfkelerle saldırılıp yakılan öteldeki insanların yanarken, Sivas yetişkinlerin yaklaşık Y.24 katılarak gerçekleşti. Madımak bundandır ki anılırken, taşıdığı yükle günümüze dek gelen politik çıkışın taşlarından birisidir. Zamanında önemli Alevisi de olan Sıvas, şimdi gericiliğin en önemli kalesidir.
Bu yaşanmışlar bilinmedikçe, sorgulanıp siyasal gerçekliği çıplak şekilde anlaşılmadıkça, şimdi olanları anlamak güç olacak. Tıpkı, ta başından “bu seçimler demokratik değildir* Olağan üstü şartlarda yapılıyor* Adaletsiz ve eşit konumda gerçekleşmiyor” açıklamaları ve hat da baştan sandık müdahaleleri tekrardan vurgulanırken, Şimdi sonlanıp açıklandıktan sonra, sanki hiçbir şey olmamış gibi ötekine başlamak, özellikle halk çabalarına ve baskıya direnlere önemli örselemeler getirmesi de normaldır.
Ozaman, yüzleşmek ve yapısal gerçekleri konuşarak yarının aydınlığına gitme şansı vardır. İçi boş kavramla “demokrasi” denilip, kentlerde katliyam, seçimde anti demokratik kurallarla gerçekleşmelere sonda “demokratik” denilip geçiştirildikçe, ne katliyamın acısı diner, nede yapılan seçim demokrasi olur. Salt oy kulanmakla iş bitmez. Hele de oyu satınalma veya sandık oyunuyla yok yapma olunca, bunun adı demokratik yapılış olmaz.*****
Ben yazımı yine Türkiye ile donatırken, K. Kıbrıs işbirlikcileri ise görmezden gelip çıkarlarıyla yaşamaya devam ederlerken, ABD dibinde Meksika seçim sonuçları ise banbaşka dünya haberi olarak karşıma dikildi. Hemen anımsatacam: Bellek kaybına girmeden bu bilgi önemli! Meksikada 2006 Yılında yapılan seçim oldukça tartışmalı oldu. Aylarca Sol aday taraftarlarını sokakta tutup hat ta karşıt hükümet kurma girişimine dek girdi. Çünkü, yapılan seçim sonucu sgandallar olup Obladorun kazanacağı seçim çalındı. Özellikle ABD dibinde Sol başkan olmasını istemediği için, ısrarla birçok bölgede oyların yeniden sayılma talebi de Meksika seçim kurulunca ret edildi. Bu anımsatmayı yapmam gerekiyordu. Obladorun 2006 yılı seçimi, aslında Latin Amerikada başlayan sol dalganın, sandıkla kazanılmasının ABD dibi son hamlesi oluyordu. Bundandır ki o günlerdeki benim makalelerimde “Meksika seçimlerinin önemli bir noktası da ABD dibinde olmasıdır. Amerika dibinde hem de Eski gerila liderinin kazanmasına izin vermek istemeyecek” diye epey yorum yaptım.
Şimdi yeniden Meksikada seçimler yapıldı. Meksika Dünya kupasında Almanyayı yenerek başarı hanesine yazarken, Meksika seçimleri ile de bu defa iptalerin de engeleyemeyeceği kadar oy farkıyla Obrador kazandı. Tam Y.30 farkla rakiplerinin önünde seçimi aldı. Konunun daha da önemini anlatmak için, seçim sürecince tam 133 politikacı katledildi! Mafya baskıları ile özellikle polis tarafcıl duruşları bu kitlesel akışkanlığı engeleyemedi.
Obrador, Meksiko Belediye başkanlığı yaptı, Mafyalarla mücadele ve kaçak işlere yaptığı müdahalelerle, kitlesel destek sağladı. Kentsel bakımdan Meksikoda özellikle zenginlerin yasadışılıklarına karşı verdiği mücadeleyle, tarafsız kitleler tarafından dahi sevildi. 2006 Yılında başarısı elinden alınırken, sokak desteği ve mafya ile paramiliterlerin saldırılarıyla geri çekildi. Fakat, mücadeleyi brakmadı. Meksikada yoğun yolsuzluklarla, mafyaların devletle cirit atığı hızda gelişirken, yapılan önemli ders almalarla, mücadele eksenine yoksular örgütlü şekilde sandıkta deste verince, ölümlerin engel olmama aşamasına gelmesiyle, Obrador seçimi Y.53 oyla kazandı.
Yolsuzlukla mücadele ve yoksuluğu kaldırma planı kadar, Meksikada özdeşleşen mafyalarla da savaş vereceğini söyledi. Burada çok önemli bazı genel noktalar vardır. Obrador, Meksikada ilk defa bir sol aday olarak, tüm olumsuz koşullarda kazandı. Önceki seçiminde önemli engel olan ABD ile genel duvar sorunu gibi konualrda kriz halindeydi. ABD müdahalesinin eskisine göre tam etkin olmaması da gerçekleşti. Yıpranan iktidarla, ortaklaşan Mafya gerçeğinden kitleler bıktı. Çıkar için oy yerine, yolsuzlukla ve yoksulukla mücadele yöneüne yöneldiler. Bunalr önemli etkenler. Ayrıca, Latin Amerika geneli için de önemli!
Son dönemde darbelerle ve baskılarla yükselen Latin Amerika sol yönetimler gerilediler. Paraguaydan Hondorasa değişik darbeler, Brezilyada hukuk darbesi gibi direk ABD merkezli uygulamalarla Latin Amerikada ikibinelrde başlayan sol geriledi. Tam da sıkışıp Venezuela cepesiyele daraltılacakken, Meksika ve hem de ABD dibindeki ülkede Obradorun kazanması önemlidir. Şimdi, Obradorun Amerikaya rağmen nedenli ilerleyeceği, içsel duruştan dış politik hamleye dek bütünsel yönelme konumu önemlidir. Bu enazından darbelerle en son Lulanın da herkesin birleştiği sahte yalan idiyalarla hapesedilmesi sonucu, yapılacak Brezilya seçimiyle de Latin Amerika geleceğinde önemli gelişmeler beklenmesinin işaretleri olmaktadır.
Her yerde sol bitmiştir denilirken, bizde işbirlikcilikle onursızlaşmışken, Meksika haberi bazı düşünce kıpırtılarını mutlaka yakalayacaktır. Hele de ABD başında Trump denilen biri varken ve Meksika duvarı yapılmaya çalışılınırken, ilişki ağı oldukça mesaj vermeye adaydır.