Gericileşen rejimler, otoriteleşen yapılar, bilimselik yerine cihaleti öne çıkarmayı hep amaçlarlar. İnsanları yaşananları yaşanmamışcasına algılatıp yok saydırtma yöntemlerini geliştirirler. Duyulan pis kokudan tutun, doğanın güzel öten kuşlar varlıklarına sanki yokmuşcasına alıştırırlar. K. Kıbrısın “cenet gibi yeşil* Egemenliğinin olduğu” düşüncesi hep işlenir. Yaşanılan gerçeklerden öylesine uzaklaştırılır ki resmen konuşurken dahi akıl tutulma şekline hep tanık oluruz.Dahası, öylesine yaşananları yok saydırtma başarısı oldu ki bunları cihaletle süsletip gerici rejimlerin desteklisi haline de getirirler. Yok saydırtma ile akıl tutulmasında önemli iki kuram da din anancının kulanımı veya milliyetci damıtmayla oluşturulan bakışla sağlanmaktadır. Bile bile olan yanlışlarla oluşan sel felaketlerine, nedenleri yerine “alahın taktiri” inancıyla açıklama bakışı bunun en basitlerinden birisidir. İnsanları bilinselikten uzaklaştırma adına dini inanç kulanılıp kitlesel gericiliğin oluşturması günümüzde oldukça yaygınlaştı. Nitekim, birçok insan, bile bile tanık oldukları kötülüklere karşın, çaresizce “yukarda alah var” denilip, sorgulatma veya hesap sorulması da ötelenmektedir.. Kısaca; akıl tulması sendromları ne acıdır ki dinsel örülmelerle günümüzde epey yaygınlaştı. Yaşanan gerçekler dururken, insanlara “taktir ilahi” ile bunlar cihalet uyumuna sokulmaktadır….
- Kıbrısta, buna kendine has kültürleşme cihalet çıkarsama ile de yaygınlaştırılmaktadır. Onca kesin etkenlere karşın, sanki “yokmuşvcasına” davranıp, banbaşka masallar yaratılmaktadır. Böylelikle, tüm sorunların nedenleri ve ona bağlı oluşan sonuçlar ilişkisi de tamamen akıl tutulma cenderesine girip, gündemi kuşatmaktadır….
Son aylarda olanlar bana bu girizgahı yapmamı dayatıyor. Son günlerde hem de yoğun zamlar yapılıyor, döviz resmen yükseklerde dalgalanıyor. Aslında, adı gibi ünüversite eğitim kuramı olsa, bunlar neden sonuç ilişkisiyle kavranıp, seçkiler de ona göre şekilenecektir. Oysa, tam aksi oluyor.
Basit bir izleme yaptım. Artık, zam ve döviz kaçınılmaz gündem olurken, ekranlar da sokaklarda soru sorarak yayın yapıyor. Bir ufak uyarı! Birçok yerde tanık olduğum şu gerçek de var: Bazı insanların yanıtlarına karşın, reportajı yapan kişi “bunu bizim patron yayınlamaz” dediğine de tanığım!…
Sokak insanı etki nedeniyle şikayetnameler söylüyor. Anlamsız, fakat etkinin sızısıyla sözler diziyor. Klasik eski Kıbrıs geneleksel siyasal tutumla da “dış güçlerin kumpazı” söyleyenler oluyor. Çünkü, Kıbrısta yaygın siyasal kültürle suçlama ve neden hep karşıta konulan “düşmana” indirgenir. Bazısı da sanki bağımsız ve etkin devletli ülkede yaşıyormuş gibi konuşup, hükümet çözümü öneriyor. Kimisi de daha ileri gidip, döviz olayında mesleki suçlu bularak karşıtla birleştiriyor.Klasik bir Kıbrıslılık ve gelen TC insanlareeının kendi rejimlerini dıştalayarak konuşma söylemleri dinledim. Bilimci etiketlileri hiç ele almayacam. Basit insanın da gerisine düştüler. Oysa, gerek zamlar, gerek se döviz olayı,bir sonuçtur. Uygulanan ekonomik politikasının sonuçlarıdır. Halbuki sanki herkes anlaşmış gibi sadece döviz veya zamları ele alıp tek boyutla orada brakmaktaadırlar.
Kimisi “çare” önerirken, kimisi de artık Türkiyeleşen yeni rejim yerleşmesiyle konuyu kader ve tandrıya dek geriletiyor. Burrada yine önemli gerçek yok sayılmaktadır! 74 Sonrası K. Kıbrısta Türkiye gerçeği hep yok sayılmaktadır. Uygulanan tüm politikaların Kıbrısın Kuzeyinin ilhaklaşma yönünde olduğu gözden kaçırılıyor. Gayri nizami ilkelerle oluşan yapıyı doğru kabulenip konuşulmaktadır. Nitekim, TC Ekonomik krizindeki döviz dalgalanma gerçeği ile K. Kıbrısın Türkiyenin hegemonik alanı olup TL kulanım bileşkesinin yansımaları olduğu pek söylenmez. Sanki akıl tutulması ile her şey burada olup düşmanların kasıtıyla olduğu inancı yaygınlaştı….
Nekadaar “Türkiyeyi konuşmayın, Türkiyesiz olmaz, kendi içimizi temizleyelim” dense de son krizle birlikte Türkiyesiz kuralın nedenli sonuçlar yaratıldığı de yok sayılmak isgtenmektedir. Son zaam veya döviz olayları, resmen Türkiyeleşen K. Kıbrısın kendi ilhaklaşma sömürgeleşmenin sonuçlarıdır. Bundandır ki ne paraya müdahale edile biliniyor, nede politik kararlar alınma olanağı vardır. Burada akıl tutulmasına giriliyor. Hem de son dönüşümle dinsel imgeler de eklenmektedir. İşler alaha brakılma sözleri de dilden dökülüyor….
İlgili gerçekleri yeniden özetleyelim: Direk göbekten bağlı olduğumuz Türkiyede resmen artık yeni rejim değişimi oldu. Hocaların hocası Korkut Boratavın deyişi ile “Türkiyede faşizme geçildi”!Bu yeni rejim, resmen kendi siyasal yapısını da karşılığı da oluştu. Dinselik resmen sorgunun önünde inanç ve kaderle yerleşti. Cihaletin akıl tutulmasına tanık oluyoruz. “Onların doları varsa, bizim de alahımız var” değişi, boşuna karşılık bulmuyor! Göstere göstere yapılan yapısal yanlışlarla kentlerin sellere boğulmasına “kader” denme olanağı oluşmadı… Değişen rejimin de direk sendromları da buraya direk yansıyor. Ahali de Türkiyeye dokunmadan konuşma kültürleri ile işbirlikcilerin koltuk sevdası da bunların gerçekleşme koşulu oldu….
Gelelim, konuyla alakalı genel duruma: Senelerdir kapitalist finansman krizi yaşanmaktadır. Son dalga da çevre ekonomileri vurdu. Türkiye de dış sermaye hareketleri ekseninde olduğu için, sermaye kaçışı ile birlikte bu sermaye hareket kaçışıyla krizin sendromlarına takıldı. Rejim değişimi ile gelinen yapılanış ile krizin Türkiye ayaklı vuruş, bildik krizin yaşanmasına neden oldu. Ödemeler bozuk denklemi ile italata bağlı kuralı da eklenince, kriz bu defa teyet geçmedi. Ayrıca, Türkiye krizi yönetemediği için de buna ek olarak döviz daha da ateşlendi.
Anımsarsanız
Seçim öncesi seçimi kim kazanırsa kazansın, Türkiyeyi krizin beklediğini hep uyaranlardanım. Yine, krizin finansman yönü ile sermaye hereketleri bileşkesini de yaptım. Borçların çevrilme tehlikesi, artan cari açık ile krizi rantla, dinle yönetme sonucu yönetememe gerçekleri karşımıza şimdiki konuyu getirdi. ABD ile gelişen olaylar ise işin sadece sonuçların yönetememesi ile rehin alma ilkesinin ilkeliğinden dolayı olduğunu belirtmek şart.
Türkiyeye bağlı olan, orada değişen rejimin buraya gelişi, yaşanılan ekonomik krizin hiç göz önünde tutulmaması sonucu, buradaki döviz patlamasının ne nedenini nede sonucuyla çözümlerini anlama şansımız vardır. Nitekim, politikacı veya ekonomislerin dediklerinin de anlamsızlığı bundan kaynaklanmaktadır.
Gerçekten,onca Türkiye bütünleşmesi ile oradaki rejim değişimini anlamama kısırlığı, gerçeklerle karşılaşmaları engeliyor. Halbuki Türkiye rejim değişimi ile orada yerleşen yapının adımları burada yerleşiyor. Afrika sorgusu, akademisyenin hava alanından alınıp dava okunması, TL düşüşü ile buraya direk yansıması, din dersi konusunun siyasalaştırılması* Cami bolaştırma hamleleri ve tarikatların faliyetleri hala Türkiye değişen rejim yansıyışları olduğunu anlamamak, veya söylememek sadece akıl tutulmanın ta kendisidir.
Bunları yok sayıp, ekran başına geçelim. Saydamı, Besimi, Şafaklığı dinleyip ekonomik geleceği anlayalım! Serdarın mucizeleriyle maliyetcilik, hukukcuların yasal gevezelikleriyle konuyu içeleştirilelim. Türkiye gerçeğini brakıp, kendi evimizi temizleyelim. Ismarlama rakamlarla eflasyon ve işsizlik açıklayalım.Döviz ateşlenmesine de ya alaha veya hükümete şikayetname edelim, gerekirse son günelrde olduğu gibi “duaya” çıkalım. Sonrası mı:!