Artık gözümüz aydın! Korktuğumuz gibi değilmiş yaşananlar… Türkiye Cumhurbaşkanı buyurdu ki “Kriz falan yoktur* Bunlar hep manüpülasyonmuş”… Demek ki rahat etmek gerekir. Durmadan yaşadığımız ve bazen tepkilerle çaresizliğin birleştiği Kriz korkusu, demek ki Manüpülasyonmuş… Bunu sıradan birisi söylemedi. Üstelik durmadan tekrarlama yapılıyor ya…. “Saraydan teşvik bekleyene, ekonomislerden sokaktaki insana dek” herkes krizden adeta söz edip korkuyorlar. Ekleyerek, Türkiye ile çözmeliğiz. Onun paketlerini kabulenip parayı alıp z. Demek oluyor ki bunlara hepsi palavradır! Kriz madem yok ve bunu Türkiye diyor ki “Garantörümüz ve olmazsa olmazımızdır” ozaman rahat nefes almalıyız. Bu önemli müjdeği vermeden elbet konuya girmek yanlıştı. Aylardır dolar döviz cenderesinde korkular yaratılıp, tücarımız da ceplerini şişirirken, burada önlemler aranırken, demek ki bunlar hep yalanmış… Erdoğan bunu açık şekilde Ekonomik kriz falan yoktur la net ifadeyle söyledi….***
Söz Türkiyenin olunca elbet buradakilerin kriz sözü söylemeleri de tehlikeli. Demedi söylemeyin; yarın kriz kelimesi ile yeni düşmanlaştırma ile kolayca hayin olup suçlanırsınız! Uyarmadı demeğin. Ben yine de görevimi yapacam. Sanal piyasa yerine siz gücün muktedir sözlerine inanın. Boşuna değil Eğitimde dahi dönüşümler oldu. Rejim değişti. K. Kıbrısta bunları madem görmezden geldik. Oradaki söylenenlerle referansla yayınlarımızla birlikte bizi yıkıyorlardı! Ozaman artık Ekonomik krizdeğiz sözleri de dillerden sökülüp başka kelimeler aranıp dış mihraklara suçu yönlltip düşmanlaştırılmalıdır.******
Bu son anlık söylemle girişi yaptım. Eklemesem olmazdı. Önemli müjde oldu. Şimdi bizim piyasa aynasına geçelim. Geçerken de bolca kulandığımız “Adalet, hukuk ve yargı” kelimelerin tam da yeni dönem açılışının da haftasında bulunuyoruz. Yeni Yargı döneminde de törenler yapıldı. Fırsatı başta Akıncı hemen kulandı. Nedeolsa son dönemlerde hep panayırlarda söylem veriyordu. Şimdi yargı bahanesiyle mesajlarını da genele yayma olanağına da ulaştı. Ayni şekilde Yargı yetkilileri de konuştu. Binaların sıvasından başlayıp, bol dosya oluşu ve artan tacizden uyuşturucuya varan sorunları yeniden tekrarladılar. Sanki bir iç hukuki taplo karşımıza geliyordu. Kimisi de işine geleni alıp yanına önemli kelimeler iliştirerek mahşetleştirdi. Övgüler yargı başkanına oldu. Anayasa başkanına sorunlara parmak bastığı için de konuları daha da parlatılar….
Unutmadım; Acaba başkan, ötekiler gibi “aman dokunmayan bölümlere de” şöylesine de olsa da söz edecekmiydi? Örneğin, baskılar nedeniyle istifa eden yargıç konusunda söyleyecek sözü varmıydı? Dahası, Bu yıl Afrika gazetesine yapılan saldırı, linç tutumları ve sonra Meclis tepesine çıkılıp uyduruk bayrak salama gelişmesine değinecekmiydi? Bu tarihi bir olaydı ve siyasal özelliği kadar, hala adı verilip tutuklanmayan 9 kişi de var. Yakalanıp yargıya getirenlerin yargılanma şekli daha baştan Ceza Davası açılmaması da sorgulandı. Verilen cezaların dava açılma şekliyle sonuçlanıp az miktarda hapis verildi. Ardından, içişleri başkanlığında toplanan kurul la “iyi hal” denilip afedildildiler… Tesadüfe bakın ki Yeni Yargı dönemi başlarken, ceza alan linç saldırganları da “iyi halden” serbes kalma nedenleri de haberleştiriliyordu. Tabi davaya bakan yargıç da baskılara dayanamayıp istifa eti!
Elbet, Türkiyede açılan Afrika davası veya polisin linç girişimindeki tavrını da hukuki olarak sorgulaması gerekirdi: olmadı? Amaa, bol bol adalet ve yargının önemi tekrar tekrar söylendi. Sanırım, yukardaki örnek ve benzeri bazı başka kararlar da K. Kıbrısta gerçekler ile konuşturulanların birleşmediği örnek adalet le tekrarlandı. Bu bizdeki bol adalet ve hukuk ezberlerinin nereye dek sürdüğünün siyasal acı örneklemi oldu.******
K. Kıbrısta yeni dönemle yargıdaki sorunlar dahi söylenirkenki, gerçeklik konumu başka yerlerde de tekrarlandı. Klasik okul açılışındaki sorunlar ve gidrek bilim yerine rant ve inancın karmaşıklaşıp gericilikle birlikte kurumsalaştığını da yaşıyoruz. Bunları hergün yenileri ile yaşamaya devam etmeğe alıştık. ******
K. Kıbrısta istenenlerle konuşup gündem yaratırken, dibimizdeki Suriyeden gelen sesle öyle güzel pırıltılı yerde yaşamadığımızı da uyarıyordu! Aslında direk İsrail kurnazlığı ile paramiliter provakasyonun kaynaştırıp Suriyeye Rus uçağını vurdurma oyunu da buradan bazı yerlerde sesi duyularak gerçekleştirildi. Öyle gerçekleştirildi ki bize İsrail Suriye gerçeğini, etrafımızdaki yüklenen askeri güç durumu ve en önemlisi, dünya siyasal kuralların kirlice oynandığı idlip yerinin simgesini işaret ediyordu. Vurulan Rus uçağı haberi istenmese de yapılırken, nedense nedeni ve sonucu üzserine pek de yorum yapılmadı. Sadece, duyulan sesle habercilik yüzeyseliği gerçekleştirildi….
K. Kıbrıs ile idlip çizgisinde Akdeniz ve ardından Hatay ve ordan Suriye girişiyle bu yerleşim merkezi bulunmaktadır. İdlip Suriye toprağıdır. Tüm dünya yasal belgelerinde idlip Suriye toprağı. Fakat, şimdilerde bu küçük yerleşim bölgesi için ABD Rusya Çin ve Avrupanın da katılımıyla politik oyun dünyalaştırıldı. Suriye gerçeğinde hep göz ardı edilen İsrail ise kurnaz oyunla zaten bonbaladığı Suriye ile ortağının arasını açma hamlesini de yaptı.
Tam da Rusya ve Türkiye anlaşıp açıklama yapmışken, israilin Suriyeyi vurması ve ardından “başarılı oyunla” Rus uçağını Suriyelilere vurdurarak, öyle idlip ekseninin basit konu olmadığını da gösterdi. Dikat: idlipte kimler mi var! Bölgede konumlandırılan Cihatcılar desem yeter. Ama bu Cihatcı cepesinde Çindeki Uygurlardan, Rusyadaki Çeçenlere ve öteki ülkelerden gelen en gerici faşist milislerden oluşmaktadır. Dahası, idlip Suriye toprağı olurken, başta Türkiye, ABD, İsrail, Fransa gibi ülkeler idlipteki Cihatcıların yenilmemesi için direnmektedir. Hat ta, kaynaklara göre Türkiyeden cihatcıların kontrolundaki bölgeye resmen ağır silahlar geçti…..
Herkes düşünebilir; İsrail neden idlipteki Cihatcıları destekiyor! Neden Türkiye idlipteki faşist gericilerin yenilmesini istemiyor… Bunalr aslında epeydir yazdığım Suriye yazılarının yeniden okunmasını dayatmaktadır. Şimdi, idlip Suriye eline geçince, Cihatcıların yerleşik kaldığı yerler sonlanacak. İş Doğu Fıratdaki Kürtlerle görüşme ve Afrindeki Türkiye işkalinin sonlanması olacak. Bu başta Türkiyeyi hep düşündürütmektedir. Örneğin Rusya ile yapılan anlaşmada da ilerisi için kuşkular çok. Sürekli sunduğu ÖSO yapısı ise çapulcular dışında bir yapıya ulaşmadılar. Oysa, Türkiye, Suriyede girdiği toprakları kalıcılaştırma adına kendi besleyip soradan öğrendiğimiz maaşlarını dahi kendi verdiği bu yapılanışların elindeki Suriye topraklarına yerleştirip, elde tutmaya çalışıyor. Bir de Anti Kürt politik duruşla, Kürtlerin Suriyede insani haklarını dahi almasını istemiyor. ABD ile ortaklaşan tavırda ise Türkiye ile ABD Kuzey Suriyede yerleşip kendielrine bağlı bir bölgede kalıcılaşma hesapları vardı. Tüm bu bileşkelerle Suriyenin topraklarını istemesi, Rusya ve Çinin Cİhatcı Çeçen ve Uyguların ülkelerine gelmeme istekleri karşılaşınca, Suriye toprağı olan idlip için de Türkiye Suriye değil Türkiye ABD veya Rusya ile anlaşmalarla kaygan zeminde oynamaya çalışıyorlar.
Bu Yüzeysel bilgiler dahi en ufak kırılma veya ilk hamle yapma adımı dahi bu denklemleri altüst etmeğe yeter ve artar. Fakat, odenli taraflaşıp karşıta suç konudurtu ki konuşanların da özellikle merkeze yakın olanlar gerçekler yerine hep istenilenlerle günlük politik atışlar yapıyorlar. Bundandır ki bizde de dün Siyasal islamı övüp Suriyeyi bitirenler, sanki onlar değilmiş gibi ayni ekranlarda şimdiki yalakalaştıkları kesime istekelrine göre anlatıalr yapıyorlar. Bakalım, bbu K. Kıbrıstan idlipteki çizgi neleri bize yazdırtacak.ceplere doldurup krizden faydalanmalıymışız.