K. Kıbrısta ekonomik Tufan devam etmektedir. Marazi yoğunluğu ve şikayetname lakırtılar devam ediyor. Karşıtlık ise sadece kendi rant çıkarındaki faydacılıkla, direnç söylemi de koltuk gölgesine dek ulaşmaktadır. Öylesi etkin ekonomik Tufana ve kendi özüne dokunmadan, nedenlre yaklaşamadan oluşan dedikolaşma ile süslenip, karşıtı yerip kendine çıkar sağlama politik ağında, debeleyen balık misaline dönüşünülüyor. Ne Türkiye ekseninde olan gelişmelerle buraya yansıyış, ne ayni zamanda benzer Krizle Arjantin olayları dikate alınmıyor. Dahası, geneldeki Finans Kapital kriz gerçeğine de kimse fırça atıp renk koyma niyetindedir. Kendi nedeni olmayıp yansıma ve bağlarla oluşan Tuffanın ne olacağı da konuşulmuyor. Muhalefet denilen politik çzgiler de odenli kısırlaşıp hiçseleşen işbirlikci oldular ki krizin nedeninden medet umup reçete yazma acemilikleri ile uğraşmaktadırlar. Bunların tümünün de kamuoyu karşılığı ve kitlesel faydacılık desteği ile medya yayın olanağı da olunca, bu döngü devam edip gidiyor. Oysa, krizler genelde tıpkı sermaye dolaşım biçimi gibi dalga dalga gelip bir yerleri vurup yerlebir ediyor. Şimdi ise sıra Türkiye ve Arjantinde! Bu ekonomik koşulu pratikle ele alıp derslerle buraya taşımak istenirse, iki ülke gelişmeleri ve sadece egemen blok sınıfı değil de muhalif ezilenlerin de tutumuyla konuşmak gerekmektedir. Bu makale, ilgili düşünce çerçevesinde yazılmaya karar verildi.
*****
Kimine göre 2008 kimisi de bir yıl öncesine çekip 2007 yılıyla ilgili genel Kapitalist finans krizi başlangıcı olarak kabulenilmektedir. Bbazı ekonomisler ise pek de konuşulmayan krizin aslında 2006 yılındaki, Afrika gıda kriziyle genel Kapitalist krizin başladığına inanılıyor. Değişik tarihler konsa da genelde şu noktalarda sadece Marksisler değil Liberal ekonomislerin önemli kısmı da bu son genel krizle artık Neoliebralizmin miyadını çoktan doldurduğu* Ancak, sistemin ne krizi yönetebildiği, nede yeni seçenek oluşturabildiğini de söylüyorlar. Bunun sonucu da kriz öteki krizlerden ufak bir farkla, epey zamana yayılıyor ve yine öteki krizlerden farklı olarak dalga dalga belirli yerleri vurup sonra başka yörelere doğru kayıyor. Nitekim, ABD merkezli başlayan kırılma, sonra AB ve şimdi de Türkiye Arjantin ekseninde fay hat kırılması yaşanıyor.
Ayrıca, kriz Finansman cepesinde başlarken, Bankalar sarsıntılarıyla derinleşirken, parasal piyasada yansırken, ardından bu kriz borçlar yönüyle sıçramaya girip gegelişmektedir. Bunu en yakın Yunanistanda yaşadık. Şimdi ise Türkiyede gelinen aşama ile ödemeler sorunuyla borçlar denklemi de zorlanıyor. Bu basit gerçekleri galiba sık sık yazmak zorunda kalacam.
****
On Onbir yıl önce başlayan Finans kapital merkezli kriz dalgaları veya oluşan Fırtınalı Tufanlar şimdi Türkiye ve Arjantinde etkilerini gösteriyor. Krizin etkileri biryana buluşulan ve Türkiyede utançla gizlenip kendi Milli örtüyle örtülen reçeteler de uygulanmaya uğraşılıyor. Basit adıyla direk İMF veya İMFsiz İMF reçetesi olarak karşımıza gelmektedir. Arjantin, sorunla ilgili direk İMF başvurusu yapıp krizi direk bu örgütün denetlenmesine girdi. Türkiye ise kurnazlık Doğu Şark kültürü ile Nisan ayı İMF deyerlendirmeleri ile rapor hazırlayıp üstünü kendi örtüsü ile oluşturdu. Bir anlamda “İMFsiz İMF ekonomik prokramı” olarak oluşturdu. Denetimi ise bir ABD şirketine verdi. Kendi “Ulusal” prokramıını kendi kuruluşlarına değil de “Ey” dediği veya hep suçladığı “dış güçlre” verdi. Amerikan Şirketi böylelikle Türkiyedeki ilan edilen damat ekonomik prokramı denetleyecektir. Korkut Hocanın basit özetiyle “İMFsiz İMF prokramını, ABD ekonomik şirketin denetlemebirlikteliği” oluşturuldu.
Korkut Hocanın da önemli anımsatmasıyla Yunanisten örneği de verildi. Yunanistan zamanında URO para birimine girmek için, prokramını yine Uluslarası bir kuruluşa denetimi verdi. Kuruluş da Yunanistan için önemli olduğu raporu verildi. Sonradan bu şirketin sahtekarlıkları da ortaya çıktı…..
Buraya kadar gelişmeleri hep sermaye cepesindeki gelişmelerle birlikte aktardım. Aslında, krizlerde sadece sermaye eksenli prokram ile tutumlar yoktur! Birçok çevrenin kendine has fırsat kulanıp faydalanma veya kaybederek yok olma ikilemleri de vardır. Emek ve yoksul eksenliler ise eğer örgütlü ve kendi seçenekleri oluşmadıysa, ozaman bu kesim her reçetede kemer sıkarak bedel ödemeye de adaydır. Nitekim, özellikle İMF eksenli prokramlarda hep kemer sıkma ilkesi temelleştirilip, olmaz sa olmazdır. Bu nedenle ister Türkiye ister se Arjantin krizlerini incelerken, uyguladıkları kriz prokramlarında kamuoyu duyarlılığı ve emek ekseninin konumu da önemli yeri vardır. Nitekim, açıkca şunu görüyoruz: türkiyede onca baskılanma ve etkin fırtınalara karşın emek eksenli damıtmalar pek yoktur. Hep sermaye eksenli ve uluslar arası sermayenin yeniden çekilme arayışları hakimdir.Dış sermaye hareketlerinin Türkiyedeki ekonomik önemi bilmeyenler veya konuşmayanlar, elbet bunu anlayamazlar…..
Arjantinde işler biraz farklı! Örneğin, Bu günelrde epey grev dalgaları mevcut. İlgili prokramlara karşı sokaklar epey ısındı. Şimdiden önümüzdeki yapılacak seçimde hükümetin gidici olduğu söyleniyor. Halbuki Türkiyede Arjantinin tersi oluyor! Türkiyede brakın rejimin kendisini korumayı, yeni rejimin iyice yerleştiğinin işaretleri krizle birlikte kitlesel karşılıkla kanıtlanmaktadır…Zaten iki ülke ikibinlerde yine ayni eksende ekonomik krizleri yaşadılar! Arjantin halk ayaklanmaları ile hükümeti devirip merkezi Kişmer sol yönetimle oluşturup, İMF ret edilişle yaşarken; Türkiye tam aksine daha gericileşerek,muhavazakar eksenli, gerici dinsel siyasal seçki ile Derviş modelli ekonomik yapılanışına geçti. Arjantinliler özellikle son dönemdeki Merkez sol yönetimin piyasalaşması ile birlikte önemli kesim sağa yönelip yine İMF eksenli Serbes piyasacıları seçti. Şimdi, bunun da sorgusu yapılmaktadır.
Şimdilik şu resim sırıtıyor: Türkiyede onca krize karşın seçenek pek yok. Belli ki AKP tek adam yönetimi kriz sonrası eğer olursa, yine de ayni kesimin hegemonyasında. Arjantinde ise şimdiden önümüzdeki yıl ki seçimde şimdiki kesim gidecektir. Fakat belirsiz olan ekonomik krizden çıkıp çıkamıyacak sorusunda hala kağsluk tütmektedir. Krizlerde sermaye kesiminin tutumu kadar, ezailenlerin duruşu da önemlidir. Krizin hem önemli hem de acıtacak ikilemleri birlikte kaynaşıp, güç oranında belirliyor. Belli olan, yaşanan krizde faşizmin ve gericiliğin yükseldiği sonuçlarıyla karşılaşıyoruz. Tıpkı ikibinler krizinde olduğu gibi Latin Amerikada sol seçeneğin de olasılığı şimdi de ihtimal dahilindedir.
Hatırlarsanız veya şimdiki yeni nesilin pek bilmediği ta seksenlerden beri tesadüfcesine Türkiye ve başta Arjantin, ayni dönemlerde bu sancıları birlikte yaşadılar. Siyasal sonuçların ayrışma olguları da olsa dahi, devamında başka tarihlerde de buluştular. Yetmişler sonu Seksen içinde hem Arjantin hem de Türkiyede solu ezip, Neoliberaleşme ile birlikte askeri darbeler yaşandı… Seksen ortasından itibaren Türkiyede Özal Arjantinde Melen ile Neoliebral süreç sivil alanında geliştirildi. İkibinler başında yine iki ülke de miyadını dolduran Neoliebral sürecin krizleri ile karşılaştılar… Türkiye siyasal İslam ile Derviş piyasa ekonomisine yönelirken, Arjantin, merkezi sol yönelişine geçti… Şimdi de ayni dönemde birisi İMF ötekisi İMFsiz İMF prokramlara yöneldi….
Önemli bir tarihi kıyas da şu: Arjantin halkı seksenler kirli sayfayı sorguladı. Türkiye sorgulamadı. Arjantinde tarihi Kayıplar Anaları halk desteği de alarak en uzun mücadele ile bazı başarılar kazandılar… Türkiye de ayni hareket başlansa da hala sonuç alamadı! Halk gereken desteği vermedi. Kayıpları aramak “suç” haline sokulup geçenlerde yapılanlar akılda…
Türkiye Arjantin yakın tarihi, ekonomik bakımdan böylesine bir buluşma alanı da vardır. Demek ki ayni gerçekleri yaşama yanında, ezilenlerin ve muhalefetin konuya bakışla oluşacak dinamiklerin de önemi imkar edilemezdir.