Farkındayım, yazılar biraz fazla sık sık yazılmaya başladım. Ne yapayım: konular ödenli önemli gelişip ardı ardına dizildi ki brakıp klasik aralarla dokunsam, çoğu zamanı geçip önemini kaybedecektir. Bundandır ki siz daha birönceki konuyu tamamen anlamadan, karşınıza sanki hep ben okunacakmışım gibi de başka konuda hem de önemli olup bizde haberi dahi yapılmayan başka konuyla karşılaştırıyorum. Üstelik, birkısmınızın eleştirdiği gibi de “uzun yazıyuorum” eleştirisi de yapılırken…. Halbuki önemli konuların bazen haberi dahi yapılmazken, bazen de özellikle yanlış algılarla banbaşka sunulma koşulları da yaygındır. Bunların toplamında da kaçınılmaz olarak akışkanlığa göre daha sık yazmak ve konunun enazından anlaşılması için de kısalıktan uzunluğa yöneliyorum. McKinsey konusu da hızla gelişen ve öyle bilgilerle zenginleşip, konuşturtulmadığı için de yanlış algılarla “umutlar” dahi yeşertilelen tuhaf paradoksal duruma hızla girdi. Braksam ve birgün beklesem zaten hazırda gelişen konuların çokluğu nedeniyle anlık önemli bilgileri de ötelemek zorunda kalacağım. B Bunları düşünerek bu makalemi de yazıyorum…..
Kriz dalgaları değişik alanlara yayılıp, yenileri de korkuyla beklenirken, resmi iktidarların algılarla veya insanların inanç duygularına sarılarak,konuyu banbaşka alanlarda yaydıkları günlerden geçiyoruz. Krizin olmadığı veya sanki koltuk nutuklarıyla olayı daraltıp çözecekleri inancı adeta kısır döngüde cedereleşti. Kriz gitsin ve daha daraltarak “döviz düşsün” diye “duaya” çıklırken, birden banbaşka bir isim sisleri altüst yaptı! Önce açıklanan 3 yıllık Türkiye ekonomik prokram ve denetiminin McKinseye verilmesi, yeni bir tartışma ortamına sıçratıldı. Makinsiy şirketi öylesine bir ilaç etkisi yaptı ki “tünelde ışık görmeyene nurlu ışıklar gösterdi* Dış düşman saldırıları diye” anlatılan gelişmelerin geçtiğini söyleyen liderlikler ekranları doldurdu. Nemenem bir Şirket ki tünele ışık ve krizi geçiştirme etkisi yapacak kadar güçlüdür… Halbuki “dış düşman” saldırılı krizi örtme çabaları yapılırken, birden suçlanan “Ey Amerika” birden kurtarıcı Şirketin deneticili yeri olarak imajı değişik boyalanma dönemine sokuldu….
Neymiş bu McKinsey ki Tuufanın rüyalarını düzltip karanlık yerine nurlu ışıklar saçtırıp, Erdoğanın “Ey” diye salanan Amerikan parmağı merkezliliğine şimdi Kurtarıcı denetimcilik getirdi….. bunlar yaşanan gerçeklerle, oynanan siyasal oyunun nasıl karmakarışık olduğunun yeni kanıtı olarak Ekonomide yeniden yazılmaktaydı.
Daha açıklanan 3 Yıllık ekonomi Prokramının anlaşılması anlaşılamazken, Prokramın daha kavranırken aslında Nisan ayındaki İMF önerilerinin içeriği olduğu anlaşılıp “İMFsiz İMF” klişesini kondururken, yetmezmiş gibi şimdi de “EY Amerika” yerine McKinsey şirketiyle denetim yapılarcak prokram olayı oturdu. Bunu daha sorgulamadan da ilk örnek, nasıl denetimine yanıt verir gibi de ilk ışıkları çakıyordu….
İşçi Fonundaki 10 Milyar Dolar para Yardım vakfındaki 3 Bankanın tahvilerini satın almakta kulanıldı. Böylelikle çalışan işçinin işsiz kaldığı zaman kulanacağı paranın önemli kısmı, Erdoğana bağlı Yardım vahvının 3 bankasının tahvilerine verildi. Bu bankalardan özellikle son dönemde ençok duyduğumuz Halk Bankın da olması ise konunun öteki ısıran bölümü!….
Konu bukadarla da kalınmıyor:Arjantin, Cuma günkü yazımda da belirtiğim gibi direk İMF kapısına gidip denetim isterken, Türkiye İMF önerilerini alıp McKinsey şirketine gitmesinde zaten ufak ama önemli mesajların olduğunun işaretiydi. Tıpkı birzamanlar İMF fayizi daha düşük olmasına rağmen İMF değil de tefecilerden çok daha yüksekten para alıp borçalanma gibi. Bu Soru işaretleriyle birlikte ufak araştırma ile bu kuruluşların denetimlerindeki arızaların da ortaya serilmesi kolaylaştı. Zamanında Yunanistan da URO girişinde İMF değil de şirkete gidip onun yönetim denetiminde işleri yaptı. Sonradan burada tahribatların yapıldığı da ortaya çıkıp, malum krize dek işler sonuçlandırıldı….
McKinsey Denetim şirketi elbet Uluslar arası denetim yapma yetkisi olup, üstelik en zengin denetim şirketlerinden birisi de olması nedeniyle, kolayca önceki ilişkileri veya Türkiyeye nasıl denetleyici olduğu da araştırmalarla anlaşılma şansı vardı. Örnek, Lübnan denetlemesinde ülkeye Bankaclık finansman merkezi olma ile uyuşturucu piyasası karlığı nedeniyle uyuşturucu ekilmesini önerdi. Azerbeycan listesi oldukça karanlık. İngilterenin Breksisten çıkışı olayında başta İşçi Partisi oldukça önemli idiyalarda bulundu. Zaten, denetimcilik yapılan ingilterede gelinen aşamadaki aşmaz da ortada.
En Düşündürücüsü ise G. Afrikadır. Sonuçta, başkan Zuma istifa ediyor, oğlu ile yargılanıyor ve bu ülkede sorumlu olan iki McKinseyli de hapse giriyor. Bu nedenlerden birisi de Türkiye ilk benzeri gibi elektrik enerji alanındaki bir kuruluşun el değiştirme noktası olmaktadır…..
Şimdi, bu ufak bilgilerle neden İMF değil de McKinsey yanıtını siz rahatca bulabilirsiniz.İstemezseniz ve işin sonunda Türkiyeye de dokunup “aman yanarız” derseniz, o sizin bileceğiniz bir iş. Ama, hemen Tufanın gözüne tünelden iyi ışıklar geldi. Erdoğanın Ey parmağı ise ansızın krizin geçiştirme sözlerine geriledi. Gelelim önerilenlere; Amerikadaki araştırmacı Türkiyeli gazetecilere göre bu şirketi Erdoğana Amerikadaki TürkAmerikan iş konseği tarafından önerildi. Bu yapı sakın ola öyle böyle bir yapı olarak Düşünmeğin! Maliye bakanlığına bağlı hareket etmektedir….
Yetmedimi; bu kuruluşun başında da eski medya patronu Aydın Doğanın damadı olmaktadır. Şirketi de onun bulduğu söyleniyor…Şimdi anladınızmı, neden İMF değil de McKinseye gidildi. Yunanistan örneği farkı bize gösterdi. G. Afrika ise daha ilk uygulama benzerliği ile şimdiden İMF gibi net yapılanları bilme yerine, birçok gizli sır ile deşilerek, çoğu belki zamanı geçtikten sonra öğrenilecektir. Dahası: Amerikan yasalarına göre bu tip Şirketler yaptıkları anlaşmaları ve yaptıklarını ABD Adalet bakanlığına bildirmek zorundadırlar. Yani, Amerikan yetkilileri bilirken, Türkiye ve kaçınılmaz olarak K. Kıbrıs bunları bilmeden ezber sözlerle algı politikası yapmaya devam edecektir…
Yine bir örnek; Hatırlarsınız Trumpun eski danışmanı Fiyli! Türkiye alakalı lobi şirketi vardı. Fiyli bunu seçim öncesi yapmasına rağmen, geciktirerek seçim sonrası Adalet bakanlığına yaptıkalrını bildirdi. Ortaya çıkan “alınan Beşyüz Milyon dolarla adam kaçırma” konusu nedeniyle ilgili Ulusal danışman Fiyyli hem görevini kaybeder, hem de yargılanır… Tabi malum medyamız nedeniyle de bu konular özellikle burada hemen hemen hiç duyulmaz.
Bukadar bilgi size yeterli gelmezmi: Çoğunuz hemen hemen hiç duymadığı ve birden karşılaşıp kimine ışık veren bu anlaşma sonuçta tüm ekonomik denetimi ve yönetimini bu şirketin terkisine koydu… Onların vereceği raporlarla gelecek şekilenme yoluna girecek. Tabi, mizahi zenginlik nedeniyle de fıkralar da hemen oluştu. Yazının sonuna gelirken,size bu konudaki bir fıkra ile veda ediuorum.****
Çobanın biri sürüsünü otlatıyordu. Arabayla iyi giyimli birisi gelir. Arabadan iner: Çobana yaklaşıp ona sorar: “Senin kaç hayvanın olduğunu söylersem, bana bir koyunu verirmisin” der… Çoban kabul eder…. Adam, arabadan Bilgisayarını çıkarır, işletir. Etrafta tarama yaptırtır. Dönüp: “Senin 32 Koyunun vardır” der. Çoban da kabulenir. Krevatlı dönüp bir hayvanı alıp arabanın arkasına atar……
Çoban bu defa gelen iyi giyimliğe bir soru sorar: “Bak, sen kaç hayvanım olduğunu öğrenip benden bir hayvan aldın* Ben de senin ne olduğunu bilirsem, bana hayvanımı geri verirmisin” diye sorar! Adam kabulenir… Çoban: “Birincisi, sen sayıyı bilgisayardan öğrendiğin için iyi bir bilgisayar kulanılıcısısın* ikincisi, sen Yönetim danışma örgütünden geliyorsun* Öyle ya oldukça da iyi giyimlisin” der. Karşısındaki bunlara tek kelime ile “doğrudur” diye karşılık verir. Çoban devam eder: “Gelelim üçüncüsüne! Sen Koyundan falan anlamıyorsun* Çünkü, arabanın arkasına atığın hayvan köpeğimdir* Onu bana geri ver”der…..
Hepinize bu yazıyı iyi anlama dileklerimle burada noktalıyorum.