Bir süredir Zeytin yağı üreticileri ile Kıbrıs Türk Esnaf Zanaatkarlar Odası arasında kamuoyu önünde cereyan eden karşılıklı suçlamaları ilgiyle izliyorum. Bu tartışma KIBRIS gazetesinin de ilgisini çekmiş ki taraflar arasındaki sorunu birinci sayfadan sürmanşetten haber yaptı. İddialar çok ciddi olmakla birlikte okuduğunuz zaman küçük dilinizi yutacak cinsten ‘’acaba yanlış mı okuyorum?’’ diye açıklamaları tekrar tekrar okudum ve sözde bir sivil toplum kuruluşu olan ve esnafın haklarını korumakla mükellef olan KTEZO’nun tam bir rant kurumuna dönüşüp tüccarlığa soyunmasını inanılmaz buldum.
Oda, bir kooperatif kurmuş; kooperatifin görevleri arasında üreticiyi kollamak da var ama o hükümetten bir şekilde ‘’Yağ ithalat izni’’ de koparmış. Üreticimiz doğal olarak bu izne itiraz ediyor ve ‘’elimizde yeterli stok var’’ açıklaması yapıyor. Onlarsa, izni koparmanın sarhoşluğu içerisinde bildiğini okuyor.
Bu arada pazarlama işi için Kalkınma Bankası’ndan çok değil 680 bin TL kredicik alınıyor.
Yani Oda bu işleri yapabilmek için bir de borçlanıyor.
Oda’nın pek çok projesinin AB destekli olduğu söylense de, Oda çalışanlarının tamamı da esnaftan toplanan üyelik aidatları ile ödeniyor. Bu da ayrı bir muamma!
Oda tekelciliği de aşmış monopol kurmuş
İddialar karşısında Oda koordinatörü Hürrem Tulga bakın ne diyor: ‘’ Şayet kooperatif bünyesinde bu ithalat çalışması yapılmasaydı, güney Kıbrıs’tan veya Türkiye’den kaçak ve kalitesiz zeytinyağları yurda sokulacak ve piyasa fiyatlarının altında satılacaktı.’’ Herhalde ağzından çıkanı kulağı duymuyor diye düşündüm. İnsanların ucuz zeytinyağı almasına itiraz edip statükonun her zaman sarıldığı söyleme sarılıyor. Dönüp kurdukları Kooperatifle kankası olduğu hükümet sayesinde bugüne kadar kimseye verilmeyen bayağı yüklü sayılacak ithalat izni alıyor. Sıkı durun: Tam 140 ton! Üstelik ellerindeki Kooperatif vasıtasyla piyasada satılacak fiyatı da domine ediyor. Yani tam bir Monopol! Her türlü tekelciliğe karşı olması gerekenler, sözde esnaf zanaatkar hakkı savunucuları her nasılsa kendileri tekelci oluyor! Açık söyleyeyim, bu kadarını Ticaret Odası bile becerememiştir. Esnafın, üreticinin haklarını savunması gereken büyük koordinator tam bir tüccar olup Oda’nın çizgisini rantiyeye taşıyor.
Yağ tüccarı olmuşlar hep birlikte statükonun şarkısını söylüyorlar ‘’İnsanlar Rum’a gidecek, kaçakçılık artacak’’
Esnaf aç, insanlar eve ekmek götüremiyor. Oda ise inanılmaz paralar harcayıp Yağ tüccarlığına soyunuyor. Eleştiriler karşısında kendini savunan Tulga bey ‘’Yağ getirmesek kaçakçılık artacak, insanlar Rum tarafına gidecek’’ açıklamasını yaparken kullandığı sözlerle de kendini ele veriyor. Statükonun alışık dilini kullanarak ‘’İnsanlar Rum tarafına gidecek, kaçakçılık artacak’’ diyebiliyor. Lafa bak, hizaya gel: Nereden nereye gelmiş bizim refik. Hey yavrum hey. Bir zamanlar ‘’Federal çözüm, barış hemen şimdi!’’diyenler ‘’İnsanlar Rum’a gidecek’’ diyor. Bu söylem size tanıdık gelmiyor mu? Devlet de, toplumu kazıklamak isteyen ticaret erbabı da ayni söyleme ayni yalana başvurup senelerce halkı düdüklemedi mi? Keza, Kooperatife Genel Sekreter olarak atadıkları adam bir Oda çalışanı ve hep birlikte ayni şarkıyı mırıldanıyorlar. Bu arada not düşelim; Pazarlama kooperatifinin başında Sn. Tulga oturuyor.
Mübarekler Esnaf Odası değil bal-kaymaklı bir rant odasına dönüşmüş. Topaç da döner, ama inanın bu kadar hızlı dönmez!
Bakanlar Kurulu’ndan statükoya okkalı bir graso
Nedense siyasetin tepesi de bu konuya topluca duyarlılık göstermiş ve mesela Dışişleri Bakanımız Kudret Özersay bey de her nasılsa ilgi duymuş. İznin verilmesine itiraz eden üreticiye ‘’öyle ya da böyle yapacağız anlayışını’’ dayatıyor. Anlaşılan, Sn. Özersay denizlerdeki hızını alamayıp Yağ işine de el atarak statükoya okkalı bir graso çekmekten geri kalmıyor! Yapılan işlerin Türkiye’de yapılan uygulamalarla benzerlkik taşıması gözlerden kaçmıyor ve üretici ezilirken, atı alan da Üsküdarı geçiyor.
E zaten dememişler miydi: ‘’Türkiye de ne varsa burda da olacak!’’
Yakın tarihte bir ekonomik kriz yaşadık ve toplum olarak hepimiz eridik, fakirleştirildik. Sadece elektiriğe yaptıkları zamlarla Esnaf, tarihinde hiç olmadığı kadar ezildi, ırzına geçildi ama siz KTEZO’nun bu konuda bir şey yaptığına tanıklık ettiniz mi?
İnsanlar düştükleri borç batağından dolayı intihar ederken, Oda sendikaların düzenlediği Toplumsal Direniş mitingine bile destek vermiyor ve kuzuların sessizliğini oynuyordu. Çünkü hükümettekiler kankalarıydı. Çark işte böyle dönüyor. Gör beni, göreyim seni. Öp beni, öpeyim seni. Şimdi 140 ton yağ izninin nasıl verildiğini anlatabildim mi?
Esnaf için hiçbir şey yapmayıp kılını kıpırdatmayanlar işin içinde Rant olunca, eylem yapmak ve esnafın çıkarlarını korumak yerine Oda’nın imkanları ile Dubai’ ye uçup yağ tüccarlığına soyunuyorlar!
Kendilerine dikensiz bir gül bahçesi yaratıp rant kokan işlere el atmışlar
Geçmişin hesabını vermiyorlar ama entrikalarla seçimleri hep kazanıyorlar. Şöyle ki; Genel Kurul olacağında, düşük tirajlı gazetelerde yasa gereği sözüm ona ilan veriyorlar, ki kimse görmesin ve aday olmasın. Ama Genel Kurula bir gün kala bütün medyaya haber salıp, manşetlere çıkıp haber oluyorlar ve bir de ‘’Esnaf Oda’sına sahip çıksın’’ diyerek güya herkesi davet ediyorlar. Tabii, adaylık süresi dolduğundan siz orada sadece onları dinleyip diğer bir deyişle yaptıklarını onaylayıp aklıyorsunuz! Koltuklarda 2000’li yıllardan beri hep ayni kadro. Asbaşkanlar bile değişmiyor! On yıl sonra yapılan tek değişiklik; sırıtmasın diye yeni bir koltuk ve yeni bir makam icat ediyorlar. Hürrem Tulga’yı kozmetik bir müdahale ile Ko-ordinatörlük koltuğuna oturtuyorlar. Yetmeez; güzel ve dolgun bir de maaş bağlıyorlar Sultan efendimize. Oda, kurduğu Kooperatifle bu düzenin rant kervanına katılıyor ve kimseye de hesap vermiyor!
Gazetenin o gün için sorduğu ‘’1 milyon Sterlin nerede?’’ sorusunu henüz yanıtlamadılar
Yıllardır vermedikleri bir hesap daha var: Oda, esnafın çıkarlarını korumak için kurulmuş ama rotadan çıkınca yakın zamanda mütahitliğe de soyunmuştu. BRT’nin arka tarafındaki geniş arazi üzerine bir müteahhite dükkanlar inşa ettirilmiş ve dükkanlar satılarak o dönem AFRİKA gazetesinin manşetine de düşmüştü. Gazetenin ‘’1 milyon sterlin nerede?’’ sorusu hala cevap bekliyor. Gazetenin açıklamalarını referans olarak kabul edip bu konuyu sorgulayan insanları ise Oda’dan ihraç ederek veya soğutarak kendilerine dikensiz bir gül bahçesi yaratmışlardı. Ters düşenler her daima Oda’nın yönetim kurulu ve meclis toplantılarına çağrılmayıp ayni gerekçe ile dışlandılar: ‘’Toplantı için aradık ama size ulaşamadık!’’
Esnafın haklarını aramadılar ama hep rant kokan işlerle uğraştılar! Örneğin ülkemizde teşvik primi ile yapılan bir turizm var ve esnafa zerre kadar katkısı yok. Teşvikle getirilen turistler esnaftan ve halktan saklanıyor ama verilen teşvik primini vergi mükellefleri olan bizler ödüyoruz. Pekala, siz KTEZO’nun bu konuda eylem yapıp esnafa sahip çıktığına bugüne kadar tanıklık ettiniz mi?
Oda’ya bağlı kooperatif taşeron görevi görüyor
Zeytin üreticileri ile KTEZO arasındaki tartışma basında sürüp giderken, Oda Başkanı Mahmut Kamber’in sessizliğe bürünmesi ve bu konuda tek bir kelime etmemesi gözlerden kaçmıyor. Evet, Oda Başkanı ama Oda’yı yönetmiyor. Orada Hürrem Sultan’ın icazeti ile oturur görüntüsü veriyor!
Zeytinyağıyla ilgili basında başka iddialar da var: Bu yağın Afrin’den geldiği iddiası ne kadar doğru bilemeyiz ama ateş olmayan yerden de duman çıkmaz babacığım! Görünen ise şu ki, bu yağın adaya getirilmesi için Oda’ya bağlı kooperatif taşeron görüntüsü veriyor. İddiaya göre çok büyük bir pazarlama şirketi alım garantisi veriyor ve bu işe öyle giriliyor. Böylesi bir ithal izninin özel bir şirkete verilmesi tepki çekeceğinden, bu ithalat izninin Oda’nın kontrolündeki kooperatife verilmesi en uygun ve uyutucu seçenek olarak görülüyor! Esnaf tarihinde olmadığı kadar ezilirken, Oda yöneticileri yağ tüccarlığına soyunarak zeytinyağlı ranta imza atıyor ve cepciklerini yağlıyor. Vurulduk ey Halkım, unutma bizi!