Maduro ne kadar sosyalist veya demokrat… – Ulus Irkad

807

Dünyada liberal ekonominin de etkisiyle tek adamlığa yönelik bir trend var ve elbette Stalinist değerlerle yükselen ama Marksizmden bir nem kapmamış, sosyalistim diyen ülkelerin birçoğu da bundan etkileniyor. Çin eski SSCB trendinde, oradaki proleterlerin de artı değerlerine parazit gibi konan bürokrasinin, bir  benzeri sistemi getirmiş, şu anda kapitalist değerlerle Çin’deki proleteryayı da sömüren bir mekanizma ile kapitaist emperyalist ülkelerle pazar savaşına girişmiş. Çin Komünist Partisi şimdiki Komünist Partisi lideri veya en güçlü bürokratını, tek adam olarak arasından seçmiş, bu adamın artık ebediyyen başkan veya tek adam olacağını da ilan etmiş (Lenin ve Marks’ın hangi öğretisinde böyle politikalar öneriliyor biri bana anlatsın). Oysa ülkede proleterya için birşey değişmemiş, insanlar fakirlik içinde , başkent Pekin çevresinde yoksulluk siteleri oluşmuş. Bürokrasi ise aynen burjuvazi gibi refah ve gurur-kibir içinde. Dünyada ele alacağı yeni pazarlar ve limanların hesabını yapıyor. Tabi bunları yazarken veya eleştirirken bu trendin sadece Çin’de etlkili olduğunu iddia etmiyorum. ABD’de Trump’ın da bu tip bir ekol veya trendden geldiğini ve seçildiği günden beri,burjuva demokrasi devrimlerinden kaynaklanan adalet ve hukuka karşı mücadele ettiğini, Trump’ın oradaki faşist ve Klu Klux Klancıları da andıran birçok ırkçı açılımları olduğunu, yabancı düşmanlığının ve ırkçılığın da bayraktarlığını yaptığını da ekleyelim.  Tabi, Çin ve ABD’de gene bir nüans farkı olduğunu, ABD anayasasında hukuksal Burjuva reformları olduğu için Trump’ın krallığını da ilan edemediğini belirtelim. Trump, daha geçenlerde demokratların ambargosuyla karşılaşıp, bütçede Meksika sınırı için bayağı zora da düştü. Çin ve Rusya’da ise bunu yapabilecek babayiğitlere aşkolsun… Hele hele Rusya’da tek adamlık aslında SSCB’de yeniden oluşan ve aşırı milliyetçi eski SSCB bürokrasisi temsilcisi Putin’in de diktatörlüğü ile daha da tehlikeli. Orada da muhalif yazarlar birer birer avlanıp, onların temsilcisi olan Putin ve oligarkların mafia grupları tarafından cezalandırılıyor.

Türkiye’de ise tek adam herşeyi berbat etmiş. Yasamayı, yargıyı ve yürütmeyi yani kuvvetler ayrımını ortadan kaldırdı. Hani daha önce var mıydı ? Zaten 12 Eylülden beri bugünkü diktatörlük için bir hazırlık veya fırsat vardı, şimdi baştakilerin refahları artarken, diktatörlük  daha da sertleşti. Orada buna saygı gösteren bir kitle veya kütle veya güruh var ve açlığa karşı orada din enjekte edilmekte. Türkiye hakkında devamlı yazmaktayım. Brezilya, Macaristan gibi ülkelerde de durumlar aynıya gidiyor. Halkın  şikayetleri yükselmekte. AB ise Macaristan’daki anti-demokratik durumları niye seyrediyor o da bir başka muamma.

Venezüella’daki durum ise daha da içler acısı. Tabi bana göre bu içler acısı durumdan Demokratik bir Cumhuriyet yapısıyla kurtulabilme olanağı vardı ama bana göre Maduro demokrat bile değil. Sözde sosyalist ama nasıl bir sosyalist? Bunları yazarken Trump’ın tehditlerini, Guaidoyu da açıklamalarını da  es geçmiyor ve onaylamıyorum. Sosyalizmin dinamizmi olan eleştirinin burada da o dinamik tavır olarak gücünden yararlanıyorum. Ne isterse olsun, Guaido’nun mevcudiyeti, Maduro’ya karşı yapılanlar, ambargolar , demokrat bir devrimci için  es geçilemeyecek ve başarılamayacak bir durum değildi. Kendisi içteki gerek politik ve gerekse ekonomik sorunları önleyebilir ve şimdiye ülkesini bu zor duruma getirmezdi. Gelenekleşmiş bürokratik despotizmi kullanıyor ve gerici davranışlarda da bulunmayı ihmal etmiyor. Tesadüf müydü acaba, Chavez’in İran molllaları yanında olması veya Maduro’nun Tayyib’in yanında olması? Yakında Suudi Krallığıyla da kardeşlik ilan ederse sürpriz de olmayacak. Mesela Isidlilere karşı tavrı ne Maduro’nun? Hiçbir açıklama da yapmadı şimdiye kadar. Ne isterse olsun bu beyefendi, sosyalizmin bir demokrasisi, insan haklarına saygısı, işçi demokrasisi olması gerektiğini unutmamalıydı. Bir sosyalistin gericilerin yanında saf tutmaması gerektiğini unutmamalıydı. Bence bu adam sosyalist de değil. O da Türkiye’deki gibi diktatör. Vizyonuyla ülkesini bu duruma getirmiş ve doğal olarak da yanlış şiyasetiyle, ABD emperyalizmi ile Guaido gibileri de güçlendirmiş.

Açıkça yazayım, belki yanlış da anlaşılacağım ama, İran, ve Türkiye tek adamının yanında olan bir despot için içimde hiçbir sempati yok benim. Ne bela geldiyse kendi eliyle yaptı. Oysa demokratik bir politika uygulasaydı, sorunlar büyümeden engelleyebilirdi. Bir Mandela kadar bile olamadı. Mandela’ya 12 Eylülcü Evren Paşa ödül verdiğinde Mandela reddetmişti. Onu da hatırlatayım dedim…