Nasıl ki yeni kurdurtulan Kuzey Kıbrıs yönetimindeki gelişmeler anormll değilken; Kurulurken ki sırf fazla eleştiri almasın diye gündüz bazı avantalı tartışmalı mukavele edip makamı kazandığı inanılan kişinin, akşamın gecesindeki yolculukla Elçilik girişiyle çıkış sonrası listeden çıkarılması da gayet Münasip gelip sürpriz gelmezken; Türkiyede daha başlarken ki anormal yerel seçim koşulların normal gidişat değil de daha anormalikler üreterek, saçmalığı dahi aratan nornaleşmeler yaratıp YSK kararıyla da ayuka çıkan yaşanmışlıklar da sürpriz olmazken; israilde sokakta muhalefet, Başbakanlarının yasayla dokunuzmalık alıp yolsuzluktan kurtulma hamlesini “Sizi Erdoğan yapmayacağız” pankartıyla protesto etmeleri de anormal veya sürpriz gelmezken; Yine başlayan ABD paranoyasında, Suriye yeni hikayesinde tekrardan kokup çöplüpe atılması gereken “kimyasal gerekçe” yeniden ısıtılıp politik masaya konuluşu da sürpriz olmazken; son yapılan AB parlemento seçimlerindeki ister Kıbrıslıcası,ister se genelindeki sonuçlar da ayni derecede anormal veya sürpriz hiç gelmedi!*******
Genelikle yazdığım her gazetede seçimler hele de AB parlemento seçimleri döneminde mutlaka birkaç makale yazdım. “Tıpkı şimdi yaşanan gibi”. Nitekim, K. Kıbrıstaki Kıbrıs cumhuriyeti yurtaşlarının da oy kulanma yasalığı olması, kim nederse desin Türk kimlikli adayların da olması, bu seçimin daha duyarlı geçmesine de katgı yaptı. Hele de Güneyde yaşayan adayın adeta Kuzey KIbrısta ekranalrın ona açılması da yaşanılan ile paradoksal gerçekler saydamlaşıp seçkiye dek yansıdı. Başka açıdan; Dünyada yaşanan Ekonomik kriz ve buna bağlı olarak güçlenen çeşitli görüşlü faşist partielrin, Avrupada da etkin olmaya başlamalarıyla, kriz ile faşizmin nedenli birliktelik yükselişin de göstergesi olunacaktı. Bu gerekçeler dahi kimi yerel kimliksel kimisi de genel gidişatı anlama ve tekrardan gerekirse yorumlama adına bu süreci izledi ve katıltan da sayısal olarak arttı.
Sonuçlanan AB parlemento seçimlerinde sürpriz yok. Fakat, konuşulacak ve yüzleşilecek gerçekler de bol. Hele takınılan tavırla, şimdi gelinen aşamadaki tavırsal ikilemler, konuyu kimi örtmekle meşkul olsa da belli ki daha çok söylenecek söz vardır…
Kıbrıs ekseninde, sayısal olarak beklenen harita yeniden çizildi. Birfarkla; Niayzi Kızılyürek ikili konumunu probaganda ihdiyacı eklentisiyle buluşturup seçimden kazançlı çıktı. Gerçekten, Güneyi biryana itersek, Kuzeyde söylenecek çok söz var. Fakat, bunları dinleyecek de odenli az olan çelişkili duruşun da kendisi de doğru. Hem seçime katılmayacağını açıklayan, “hem de mecslite” hem de adayın birine açık çalışılarak destek verme kaypaklığı yeniden tekrarlandı. Bazıları da bol keseden atarken, nedense bazı itifak hesap veya saray uzlaşma noktasında olmaları nedeniyle “tısları” çıkmadı. Dağınık ve mitozlaşıp parçalanıp siyasal uyrukçuluğa mahkum kalan sol ise yine klasik birleşkeye eklendi. Bu resimde herkes kendini gayet kolay bulur.
Tabi ki Kızılyürek seçimi ile yukardaki önemli eksikliği örtme probaganda algı operasyonu ile de başarı masalı da yazılması da gayet münasip. Bu arada, SİM ekranında yazıyı yazmadan önce bazı vekil veya yurtaşın AB seçimleriyle ilgili görüşleri de izledim. Bunca yaşanmışlığa rağmen, hala eski masal anlatımları rovançta. Öyle ki meclisten kimi mebuslar “Bize ayrılan iki sandalye, seçim burada da yapılmalıydı” gibi düşünce kısgacından hala çıkılamadığını veya teslimiyetin sonucu söyleyemedikleri de anlaşılmaktadır. Sonuçta, bazı değişik koşula rağmen, AB parlemento seçiminin aynasında klasik Kıbrısın değişken versyonunun yeniden katılımla üretildiğine tanık olduk. Peki Sürpriz sonuç varmı? Gayeg net: “Hayır”!******
Yerel konusunda söylenecek en net gösterge şu: geçin yazımda da yazdım: Kıbrıs AB parlementer seçimlerinde K. KIbrıstan yurtaş haklı oy kulanan sayısı, TC parlemento ve başkanlık seçiminde oy kulanan Kuzey Kıbrstaki TC kökenli sayısı Cumhuriyet kimlikli sayıdan yaklaşık 25 Bin kişi daha fazladır. Bu rakama, Kuzeyde olup hala yurtaş olmayan TC insanları dahil değildir. Bu rakam aslında her şeyi kolayca anlatır.*****
Gelelim genel Avrupaya: Her yazımda şu soruya hep takıldım. Faşist partilerin gücü ne olacak? Gerçekten bu soru önemliydi. Yine, daha önceleri yazdığım gibi “Filandiyada veya holandada” hem de en gelişmiş demokrasi olan ötekilerine de daha iyi koşullar yaratan bu ülkelerde dahi Faşist eylimli partiler artık başa oynuyorlarsaydı, ozaman genel Ab parlemento etkielrini de topluca ele almanın gerekeceği gündemdeydi.
Nitekim yanılmadım; Başta Fransa ve italyada Faşist eylimli partiler birinci sırada çıktı. İngilterede yeni kurulan Breksit partisi de tüm sistem partielrini geçti. Burada önemli bir noktayı belirtecem: Aslında, tıpkı sağ partielrde Liberal, Hristiyan veya Muhavazakar ayrımlarla basit versyonlarla ayrı görüşler gösterilip tek eksen örtülmek isteniyorsa, Son dönemde Faşist cepede de önemli bazı ayrışma dneilip değişip faşist parti ölçekli örgütler de oluştu. Bundandır ki AB parlementosunda kimine göre 2 kimine göre de 3 ayrı Faşist yapısal guruplar oluştu. Bundandır ki salt bir değil birkaç faşist eksenle karşıkarşıya kaldık. Holanda bunu en iyi yansıtan ülke olarak eski ve yeni isimli iki faşist partiyle hem önceki parlemento seçimine hem de şimdiki AB parlemento seçimine girdi. Böylelikle, faşist sayıları hesaplarken uyduruk “daha yumuşak ve aşırı” ifadelerin ayrımlaştırıcılığına da kapılmayalım. Hat ta Faşist özü tartışılmaz Polonya iktidar partisi ile Erdoğanın AKp yapısı da ayni eksenli olduğunu da şimdilik bir yere not edin….
AB seçimlerinde genellikle, merkez denilip ve Doksanlarda kurgulanıp idolojikleştirilen Sosyal Demokrat ile sağ muhavazakar tipi partilerin ise artık sistemin krizi yönetememesi sonucu, bu eksen de kaybedenler arasında. Fransa ve italyada Merkez partielri çökerken, Almanyada da Hristiyanlar ile Sosyaldemokratlar tarihi hezimete uğradılar. Şimdilik, boşluğu faşist partiler veya Almanyada olduğu gibi Yeşilerin yükselişi eylimi yoğunlaşarak sürüyor….
Krizlerin veya eşitsizliklerin artığı ortamda, güçlenmesi gereken sol eksen ise var olan gerilerken, yenisi de hala ufukta yok. Çıkış halindeki muhalefet ekseni ise italyadaki gibi faşist niteliğe doğru evrildi. Sol adeta gerilerde sözü olmayan noktada. AKEL gibi parti veya Kızılyürek vekili imgeleriyle ise nedenli sol yanıtını da ortaya seriyor.
AB seçimiyle birlikte Yunanistanda yerel Belçikada genel seçimler de yapıldı. Bundan da önemli başka dersler fışkırdı. Üstelik, ingilterenin geleceği de kesin değildir. Fakat en saçmalojisi K. Kıbrıstan geldi: okunan yeni prokramla da hala “AB içinde iki Kıbrıs devlet” seçeneği vurgulandı. İnsanlar bu denli aptal ve cahil yerine konulamaz! Üstelik konuyla ilgili kararlar yanında, İskoçya ve Katalonya belgeleri de gereken mesajı verdi. Ama, burası K. Kıbrıs! Üstelik, seçim dönemi de gördük: bol bol AB fonlarını tırtıklayanlar, ona bağlı fonlanarak çalışanlar, seçimde döneminde “ara da bul” oldular. Zaten, seçim öncesi bol şovlu gösterideki fon destekleme planı ile seçime katılan insanların dahi nekadarının iki yerde de görüldüğü araştırması yeterince yanıt verir.
Kısaca: AB Parlemento seçimlerinde, yeni seçilenler bakımından, beklentim dışı önemli bir kayış yok. Mesajlar net. Fakat, bunun tehlikesini kavrayan yok. Bazı ufak kuşkularımı ise yazı öncesi okuduğum Ergin YIldızoğlunun makalesiyle de neden Almanyada yeşilerin yükseldiğini de daha iyi anladım. Bakalım, sorunlarla teknolojik gelişmler boyutlu yeni olgularla Avrupa nerelere savrulacak.