Yazının daha doğru anlaşılması adına, birkaç konuya dikat çekmekle olaya başlamak istiyorum. Konunun daha net anlaşılma adına, bu bilgiler oldukça önemlidir. Konu olan idlip yerleşim yeri Suriyenin toprak parçasıdır. İdlipe yönelik Suriye hareketi, ayni zamanda ülke toprak bütünlüğü amaçlıdır. İdlipin önemi ise 2011 Yılında direk Emperyalist batı cepesiyle birlikte başlanılan Suriye operasyonunun önemli halkasıdır. Türkiyenin Hatay üzerinden giren ciahtcıların işkali yapıldı. Şimdi ise idlip, Suriyede Cihatcıların yenile yenile geldikleri son yerleşim yeridir. Burada toplanan Cihatcıalrı söküp atma amaçlı bir hareket vardır…
Konu edilen 3 ülke ise “Rusya Türkiye ve iran” Suriyedeki paylaşım ve gelecek için Astanada buluşup karar alanlardır. Son 15 Ekim 2018 yılındaki toplantıda idlip konu edilip Türkiye, oradaki kesimleri silahsızlandırmaya dayir söz verdi! Yerine getirmedi!
Astana zirvesi bir uluslar arası örgütlenme değildir. Buraya katılan Türkiye ise daha da paradoksal konuma sahiptir. Türkiye Nato üyesi olup yakın tarihte hep Sovyet veya Rusyaya karşı duruş aldı. Astana zirvesinde Türkiyenin olmasında iki önemli nokta var: Rusya Yirminciyüzyıldaki iflas eden politikasını yeniden gündeme getirip Türkiyenin Natodan ve özünde ABD den uzaklaşmasına yönelirken, Türkiye de özellikle Suriye üstündeki farklı çıkarları dikate alarak fırsatı kulanma adına Rusya ile den flört yapıyordu. Üstelik Russya Suriyenin toprak bütünlüğü ile Esat üzerinde politika güderken, Türkiye tam aksi Esata karşı ve Suriyenin elinden belirli yerleri alma hesaplarına sahipti. Buna rağmen, Rusyanın yeniden TC lureti ile Amerika ile oluşan Kürt farklılığı üzerinden batından koparma politikasına yeniden sarıldı. Son krizler ise oluşturulmaya uğraşılan Rusya Türkiye uymayan yakınlaşma politikasının kırılgan noktalarını da ortaya seriyordu.****
Yaşanan son dönem Türkiye içsel gelişmeler ve seçimler ağırlıkları dış politik gelişmeleri ikincil kıldı. Fakat, İstanbul YSk kararı sonrası, benim de uyardığım gibi “Türkiye içteki kulanım boyutuyla Kıbrıs ve Suriye politikalarına da yoğunlaşacağını” yazdım. Nitekim, kahinlik değil de gerçek konuşmaktan kaçmadığım ve yaşananları öğrendiğim oranda aktarma amacım nedeniyle bu yönelişi kolayca öngördüm. Nitekim öyle de oldu. Hele Kıbrısta BAF gibi yerde “Türkiyenin münhasır alanı” denilme probaganda algısıyla cihalet ile hamaset karışım gelişmesi de başka bir yazının acil konusu olarak sırıtmaktadır.
Hatırlarsanız, kısa olsa da Türkiyenin Telrıfat için Rusyanın ağzını aradığını yazdıydım. Burada idlip pazarlığının da ikincil olgu olarak ekledim. Nitekim; 15 Ekimdeki anlaşmayla idlip insiyatifi verilen Türkiye, görevini resmen yapmadı. Yapma biryana Elkaydeciler idlipin hemen hemen hertarafını ele geçirdiler. Oysa, idlip Suriye toprağı olup, Suriye ordusu burayı cihatcılardan biran önce kurtarmak istiyordu. Rusya Türkiye ilişki ekseni çerçevesinde fren yaptırıyordu. Buna karşılık Cihatcılar idlipten Rus üstüne dahi saldırılar yapmaya devam ediyorlardı. Oysa, Şanlı batı medyası Rusya ve Suriyenin olmayan ateşkesi ihlal etiği haberleri yapıyorlardı!
Sonunda Ruslar Türkiyenin görevini yapmadığını net olarak açıklamak zorunda kaldılar. Çünkü, başta Suriye ve iran kesimi Türkiyeye verilen tavizlerden rahatsız ve idlipte cihatcıların varlığına dayalı rahatsızlıkları da vardı. Türkiye ise idlip sonrasi Afrin kendi işkal konumunun da olası gelme nedneiyle idlipte oyalantı ve Telrifat ele geçirme ile seçim mavzemesinden antikürt kazancı zaferine sarılıyorlardı. Belli ki Ruslar da sıkışmaktadırlar. Suriye ise erteledikçe birçok zayıf noktanın kendini göstermesinden rahatsız oluyorlardı.
Aslında, Türkiye önemli bir fırsatı kulandı. Amerikanın Suriye üzerindeki hamlesi başarıya ulaşmamış, Rusya ise Türkiyeye göz yumarak aBD den uzaklaşacağı inancına geldi. Bu boşlukta Rus kartına sarılıp Amerikadan onay alamadığı Suriyeye girme fırsatını Rusyadan aldı. Şarablustan afrine bazı Kuzey Suriye topraklarına girip kendi yetiştirdiği OSO çetecilerini buraya yerleştirdi.Bunlar hep Astana üçlüsü yapısından da destek görüyordu. Fakat, böylesi fırsat kulanımlarla oluşan zaruri gerçekler son idlip olayında olduğu gibi resmen yeni bir kağos düyümüne doğru gelişir.
Alınan son bilgilere göre Suriye ordusu idlip üzerine harekete geçti. Bunun genel taruz olup olmadığı hala doğrulanamadı. Gariptir, batılılar idlipteki Elnusra yapısını teröröist örgüt olarak çoktan ilan etmelerine rağmen, Suriye ordusunun ülke bütünlüğünü kurma hamlesine hemen karşı durdular. Aynen, Türkiye savunma bakanı da benzer açıklamayı yaptı. Oysa, Astana zirvesinde aylar öncesinde kabul edilip Türkiyenin de rol istenerek uygulanması gereken konu; idlipteki terör örgütcülerinin silahsızlandırılması ve bölgenin kurtarılmasıydı. Bir anlamda, oluşan boşluğu kulanımla fırsata çeviren Türkiye, Astanada Rusya ile birlikte karar alırken, pratikte yeniden son tahlilde Natocu ve batıcı yapısal siyasal özü gösterdi. Belli ki karışıklık giderek yoğunlaşacak. Suriye toprağına sahip çıkmak isterken, birçok ülke de kendi çıkarlarına yönelik Suriyeden “kapma” kartlarına sarılıyor.
Türkiye, idlipin Suriye eline geçmemesi, Telrıfatı alıp Kürtlere darbe ve iç politik kulanıma sürerken, Kuzey Suriyede alan geliştirip taponlaştırma pazarlığına da sunma peşinde. Nitekim, idlip hareket haberleri gelmeden önce ikili Türkiye yeniden karşımıza şu ikili tutumla geldi: Ruslarla Telrıfat işkal pazarlığı sonucu izin almaya çalışırken, bölgeye gelen ABD Suriye temsilcisi ile de Kuzey Suriyede kurulacak tanpon bölge hesaplarını yapıyorlardı. Bu iki tutum dahi Türkiyenin nasıl fırsatı kulanma çabasının yeni bir tutumu olarak yaşanmasının örneklemidir.
İdlip cehenem olma yolunda. Önemli kısmı dış dünyadan gelen Cihatcıların şeryat emirliği olarak tutunmaya çalışıyor. Suriye eski toprağını yeniden alma peşinde. Rusya bunu uluslar arası alanda kulanmaya ve Türkiyenin Amerikadan uzaklaştırma politik hesapla ele alıyor. Amerika ise hala Suriyeden vazgeçmedi. Nekdar kötüleseler de resmen cihatcıların orada ayakta kalmaları için de her şeyi yapıyorlar idlip böylesi bir karışık planların savrulduğu ufak Suriye yerleşimi olarak sık sık duyulmaktadır.
Kısaca; belli ki Suriyede her hamle ve hat ta her uluslar arası gerçeklik uygulanırken dahi oluşan itifaklar yerlebir edilmeye adaydır. Olayın başından beri sorduğum soruyu da sormadan edemiyecem: Türkiye Kurtuluş savaşında, Küba krizindeki ülkedeki nükler füze gerçeğinde ve ileri demokrasi uygulamlarında Ruslara atığı kazığı, Suriye sahasında da tekrardan gerçekleştirecek mi? Yukarda özetlenen karışımda bunun olası olduğu da ihtimal. İdlip belli ki cehenemi cehenem üreterek yeniden politika sahnesinde oynanacak usta aktörlerle tekrardan yazmaya adaydır.