yaklaşımlarÖzkan YıkıcıHaftanın doğaçlaması – Özkan Yıkıcı
yazarın tüm yazıları:

Haftanın doğaçlaması – Özkan Yıkıcı

Yeniçağ podcastını dinleyin

Temmuz haftasına girdik. Girer girmez de ben bir yaşıma daha girdim. Bu haftada olay olmasa dahi sadece yakın tarihi önemli günlerle, günümüz yansımalarını yazmak dahi, dolu dolu geçme kolaylığına sahiptir.2  Temuzda Sivas katliyamının yıldönümü ile o  günkü şeryat çağrıları ile otel yakma ile katledilen aydın gerçeğinin, günümüz politik sonucuyla ele almak önemi vardı. Ayni şekilde, 4  Temuz günü de Seksen Çorum katliyamı gerçekleşti.Bu katliyam ve devrimci direnişle engelemeler tarihi öneme sahiptir. Üstelik, Çorum katliyamı sonrası Fassa direk askeri müdahale ile 12 Eylül halkası eklenerek tamamlanıp, birkaç ay sonra da darbe yapıldıydı. 6  Temuz ise adeta K. Kıbrıstaki Adalı katliyamının yeni bir karanlık sayfası yazıldı. AİHM kararına rağmen hala cinayetin çözümlenmesi yapılmadı. Hem de Adalının yazdığı Gazetenin bağlı olduğu siyasi partinin o  dönem hükümette oluşu ve sonradan epey zaman ayni koltukta olmasına rağmen çözümlenmedi. Ne tesadüf ki ayni tarihli gün ama  günümüz 6  Temuzunda Fuat beyin K. gelişiyle resmen nerelere gelindiğinin de tarihi yazılıyordu!*****

Görüldüğü gibi, Temuzun ilk haftasını sadece yakın tarih ile günümüzü birlikte yorumlasak kitaplar yazmaya yetecek bilgiler mevcutdur. Ama bu önemli günler dahi bazısı unutulan, bazısı da silikleştirilip bellekten ısrarla sildirtme yöntemleri uygulanma yönündedir….

Bugün 7  Temuz. Artık pazarın ikindisinde ve yeni haftanın da gelmesine saatler var. Gece ağır ağır çökerken, hala Ağustos böceklerinin sesleri etrafta yankılanıyor. Dünyada en sıcak Haziran bilgisine erişme yarışında gün daha bir sıcak geçti. Bulutlar arada gelip giderken, nem iyice bunaltıyordu. Hala, yazıyı yazarken, üzerimden terler dökülüyor. Arada vuran rüzgar ise nefes almaya yaraması da önemli. Fakat, öylesi bunaltıda, Trodostan gelen yoğun yağmur haberi de bozulan veya bozdurtulan iklimlerin nerelre geldiğinin yaşam kanıtları olarak bedenimizde hisedilmektedir….

Yukarda da belirtmeğe çalıştım: sadece Yakın tarih olayları, temuz ayının ilk haftasını yazı bakımdan doldurmaya yetiyordu. Fakat, gerçeklik daha keskin; politika hele de siyasal hamlelerle veya krizlerle dolu günlerden geçldiği bu süreçte hiç de boşluk brakmıyor. Sıcağa adeta yarırşırcasına sıcak gelişmeler de birlikte savruluyor. Hiç uzağa gitmeyelim: sadece Hafta sonu haber eksenine düşenler dahi oldukça yankı bulması ve tartışılması gereken yeni hamlelere yöneliktir.Sadece Türkiye K. Kıbrıs yelpazesindekiler dahi bu yoğunluğu açıklamaya yetiyor.

Türkiyede simgesi Cumhur Başkanı yardımcısı olan Fuat bey hafta sonuna doğru bir günlük gelip geri gitti. Yaptıkları ve dedikleri kadar Türkiye havuz medya bilgileri de artık K. Kıbrısın yeni denemelere sokulmak için siyasal lapratuvara konulduğunun işaretleridir. Fakat, siyasal tavırları da buranın ne olduğunu da gericileşerek aktarmaya yaradı. Sarayı dahi nezaket ziyareti yapmaması tavrı veya düzenlenen ekonomik toplantıda Ne Akıncıya nede Uluçaya söz verilmeyeceği için katılmamaları da siyasi hertürlü tarafcılık ve bağımlılığın ta kendisi oldu. Tabi ki dıştalanlar ses dahi çıkarmadılar. Koltukcular ise işin şehvetinde gelecek parayla palavra atmaya hız verdiler. Herkese veriştirip tehtitler yapıldı. Yalanın artık zehir tatlısı ile probaganda yaptılar…

Türkiye resmi basını ise K. Kıbrıs için “Monako” modeli denip yeni siyasi simgenin kendisini vurguladılar. tTabi ki bunun temel anlamını yazanlar bilip bilmediği de başka soru.Üstelik, Fuat bey bizim yatırımcı ile ekonomislere bolca atışlar yaparken, gelecek güzel günleri söylerken, kendi ülkesinin ekonomik krizde olduğunu hep görmezden geldi. Türkiye örneği vurgusu yapıldı.Sanki, Erdoğan da bize de mesaj verir gibi, buradaki Güdük iş adamları ile işbirlikci koltukcu sevdacılar dinlerken, Türkiyede bu defa Merkez bankası başkanı bir gece yarısı kararname ile görevden alındı!

Merak edilmesin, K.Kıbrısta bu haberin brakın konuşulması, karşılığı dahi yok. Unutmayın, buradaki Merkez Bankamız da oradakine bağlı!<Hafta sonu demeden Türkiye dalgaları buraya vurmaya devam ediyordu: Türkiyede Davutoğlu hükümeti zamanında kurulan SEKTV yurdışı mühabirlerin fişlendiği bilgisi uçuşuyordu. Dedik ya: bunlar burayı ırgalamaz. Yalnız, bazı hazırolcular Fuatbeyin de dilinden düşen başkanlık rejimini savunmaya hemen yöneldiler. Tuhaflıkalr ve saçmalamalarla işler yolunda.

Bu gelişmeleri izlerken, ahalinin konuşmalarına hiç katılmadım. Aslında, özellikle şu veya bu şekilde tüketici ortasınıf karakterislikteki kesimler tatil seyahatlerinde olup, haberlere tatil koydular. Sosyal medyalar bunu ele veriyor. Konuşanlar ise bildik ama yüzleşmek istenilmeyen kendiliğini tekrarlıyordu. Kimisi para gelecek beklentili kolaycıl savunusu veya kimisi de sorunları çözmek için sırf koltukculara da karşı oldukları için de “buraya bir vali atansın” diyorlardı. Önemli kesim olanlardan dahi haberi yok. aAkıncı ise uğradığı dıştalamanın karşısında sesiz, taraftarları da sağır roluna devam edilsin. Tufan bey ise yıldızlardan elçiliğe paraşütle iniverdi.

Bir de her atıştaki sahte kahramanlar da konuşuyor: “Fransayı vuracaklarını, Maraşın açılıp  Osmanlı toprağı olması, Rmuma ders verme” hikayeleri masal olarak konuşma alanına çekildi. Böylesi bir K. Kıbrısta yaşayan kitle gerçeği de var. Hele de buradaki tüm sorunları koltukculara bulanlar, buraya diktatör isteme sesleri giderek destek bulmaya da hız verdi….

Yine Hafta sonu günlerinin etrafında doğaşlama yapacam! Burada Fuat beyin şovları ve bezen siaysal nezaketi de yok sayan sözleri ve tavırları ile Kükreyen ve sanki uçurtma ile Lonrayı fetedecek Ersin bey ise “Dangadunga” atmaya devam ediyordu. Tahta kılıçla gemi vurmaya hazırlanan şımarık siaysetci Kutret hazretleri ise isviçreye gidip burada görüşebileceği B.M. temsilcisi ile telefon görüşmesi yapmasını da kendi başarı hikayesi olarak cebindeki aldığı harcılahla balandıra balandıra anlatıyordu.

Yeri gelmişken tekrardan uyaralım: senelerdir Kıbrıs ve Türkiyede de uygulanan, adı reforum paketi olan ekonomik reçeteler seksenden beri dünyada uygulanyor. Başarı değil Neoliberalizmin de tıkanmasını getirdi. Fakat, dünyadan kopan ve Türkiye işbirlikci teslimiyeti dışına çıkamayanlar, ayni yanlışı balandıra balandıra gelecek kurtarıcı ilaç olarak savunma mengenesinden sıkıştırılıyor.

Ben salt bir yer için değil,birçok bulguyu bağdaştırarak genel yoruma ulaşıyorum. Nitekim, Fuat bey adamızda ekonomiyi, Türkiye basını da Monakoyu söyler, buraya da başkanlık otoriteleşmesi önerilirken “ki Türkiyedeki son örneği de ortada” olayın salt buralı olmadığını, başka gelişmelerle birlikte ayni anda yakalıyordum….

Örneğin Son dönemde bazı Rus basın yorumcuları Acaristana dikat çekiyor! Gürcistanın özerk bölgesi olup Türkiye sınırındaki yöreye, camilerden İslamcı yapılara varan değişik yatırımlar yapılıyor. Rus yorumcular “ki Duvar Gazetesindeki Rus basınından özetlerde de birtanesi yayınlandı” Acaristandaki gelişmelerin ilerde Gürcistan için tehlikeler içerdiği uyarısı yapılıyor. Zaten, Müslüman Acaristana camilerle ve radikal denecek ve gerici İslamcı örgütler, ilerdeki hedefi de işaret ediyor….

Başka bir bilgi de Yeni Yaşam gazetesinde Cuma günü Nihat Kayadan aktarılıyordu: Suriyenin Afrin ilçesinde yapılanlar anlatılıyor. Türkiyenin şu andaki kontrolunda olan eskiden Suriye toprağı olup Kürtlerin yaşadığı afrindeki defakto değişimi ve kültürel bozulmalara deyiniyor. Bir dağın Türkmen dağı isimlendirilip Kürtçe özünün silindiği, nifusun özellikle kürt kesiminin kaçtığı ve oralarda ta uzak Asyalı kökenli Uygur ve Çeçenlerin olduğu makalesi yazılıyordu! Aslında, siyasal İslam, Ortadoğu eş başkanlık ve Yeni Osmanlı stratejisi adeta bu gelişmelerin ışığında gayet normal olduğunu anlatmaya yarıyor.

Eklemeden edemiyecem: Bunlar salt bir çizgi ile açıklanamaz. Nitekim, Hafta sonu Cumhuriyet gazetesinde Barış Dosterin yazısı da “Şanlı Kemalist aydınalrın da” bu gibi konularda pek de farklı olmadıkalrını anlıyoruz. Örneğin, Türkiyeli Kemalistlerin Afrin işkali ile olanları pek de eleştirmiyorlar.  Barış Doster, “K. Kıbrıstaki gelişmeleri, özellikle de gaz konusundaki görüşleri” savunuyor. Milli diyor. Akıncıya da eleştiri düzüp hükümetin milli çıkışını da alkışlıyor. Dedik ya: dış politikada muhalefeti terke alma kolay. Kıbrıs veya başka gerilimlerde CHP hemen develtle birlikteliğe düşer. Kendielrine yapılan baskıdan şikayet ederken, dış politikadaki ayni siayseti de savunuyorlar. Sanki, yeni rejim değişimi içte tehlikeli, dışta milli olma gibi tuhaf paranoya esiri olarak durmaktadırlar.

Boşuna doksanlardan beri şu uayrıyı yapmıyorum: devlet halk veya sınıflar arası ayrımlı mücadele ile devlet içi hegemonya kavgası mutlaka ayrışmalıdır. Bunlar ayni özelliklere sahip değilerdir. İşte AKP döneminde devlet içi çelişkileri veya hegemonya ile yeniden yapılanma boyutu yerine banbaşka alanlarla sorgulayınca, hep yanılma olup başarı da gelmez.Şimdi “Kemalistlere göre” Veli Küçük “ki Doksanlar kirli siaysal katliyamların simgesi oldu” şimdi Kemalistlerdce hemen “kahraman ve madur” oalrak savunuluyor. Sanırım AKP veya genelde devlet içi bloklaşma ile sosyal muhalefet sınıf ayrımlı çizgileri silip, hepsini devletcilikle özdeşleştirmenin acı sonuçlarına geldik.

Son bir haftalık kanıtlanma örneği; Suriyeliler olayını geçen yazılarımda yazdım. Bunun K. Kıbrıs ayağı ile rant ve kirli kulanımına da değindim. Pazar günkü Politis gazetesi, bu yıl Kuzeyden Güneye artan sayıda insanın geçirildiğini yazdı. Özellikle de Suriyeli. Bunların sınırdan yasadışı şekilde geçirildiğini belirti. Buyrun size bir K. Kıbrıs Suriyeli rant ve siyasi kirli uygulanış.

Haftaya doğaşlama ile son verirken, belli ki biriken olaylar, sıcak demeyip devam edecektir. Bakalım, sesiz ve ilgisiz kalırken, bedeli ne olacak. Ama şu basit yanılgı hala oluyor: Türkiyeye veya başka ülkeye tatile gidip gelen önemli kesim oradaki gerçek yerine, gördükelri büyük binalarla veya yol yoluyla orada fakirlik olmadığı ve iyi işler yapıldığını söylüyorlar. Hat ta Türkiyenin Güneydoğusuna gidip ve gelenler ayni hikaye ile “bizim yanıldığımızı” dahi söylediler. Böylesi algı ve siyasal kısgaç, şimdi de tutarsa Monakoyla oyalanacağız. Hele de bilmeden bunu savunmaya hazır şakşakcılar da olunca.

- Advertisement -spot_img
- Advertisement -spot_img
5,999BeğenenlerBeğen
796TakipçilerTakip Et
1,253TakipçilerTakip Et
334AboneAbone Ol

yazılar

Yeniçağ Podcastını dinleyin