yaklaşımlarÖzkan YıkıcıYakın tarihten güncel tartışmalara bakış – Özkan Yıkıcı
yazarın tüm yazıları:

Yakın tarihten güncel tartışmalara bakış – Özkan Yıkıcı

Yeniçağ podcastını dinleyin

Doğruyu yazacak olursam; aslında amacım gelmekte olan 15 Temuz günü ile yakın tarih bileşkeli makale yazmak istençteydim. Özellikle sanki “et tırnak” masalına da uygun gelen 15 Temuz tarihi hem Kıbrıs askeri darbesi, hem de Türkiyede girişilen darbe çakışmasıyla, ortak buluşma olgusuyla konuyu yorumyayacaktım. Fakat, karşılaştığım peşpeşe güncel konular, beni salt askeri darbeli yakın tarihle değil, güncel inanılmaz atışlı konularla da ele almaya yönlendirdi. Bu makalemin biraz uzamasına neden olacaktır. Yine de şu gerçekle hep karşılaşıyorum ki “K. Kıbrıs okuyucusu uzun ve bilimsel yazıyı değil, dar ama kısa makaleleri okumayı tercih etmektedir”. Buda, bilgi ve bilimselikten çok algı yeterlilikle kendini tatmin gerçeğinde tenbeliğine de bahane haline getirdi. Fakat, okuyucu önemli yöneliş ile yaşanılan gerçekler le bunların da dışında algılarla da takınılması nedeniyle, ben yine biraz okumayı sevmeyenlere sıkıcı gelecek bir yazı yazmak zorunda kalıyorum…

*****

Güncel gerçekten başlayalım: genellikle tüm araştırma yapanların sıkıntısı hep gündemde. K. Kıbrıslı veya değişik yerlerden gelen insanlar, buranın havasına hemen uyma kolaylığı kültürü de oluşur. Her araştırmacı, nedense K. Kıbrısta yaşayan insanların ortak paydaşlı kültürleşmesine kolay kolay ulaşamaz. Ancak, önemli bir değer resmen kültürleşti! “İşine geldiği gibi tutum sergilemek” davranışı çıkarla örtüşerek ortaklaştı. İşine geldiği gibi davranış ile çıkar buluşma kültürü siyasal eksende de yapılanarak kurumsalaştı. Mustafa Akıncı saray merkezinden başlayalım: Pazar günkü Afrika mahşeti tam bunun aynası: “Akıncı hem Kıbrıs cumhuriyeti hakları hem de Güney rum cumhuriyeti kulanımlı” işine geldiği gibi siyasal probagandaya kondurtuyor. Açıklamasında, Gaz için ortak komisyon kurulsun derken, “Kıbrıs cumhuriyetinden kaynaklanan haklar” savunusunu yapıyor. Oysa, başka konularda hep “Güneydeki yönetim veya rum liderliği” ifadelerle ayni mekanizmayı seslendirmektedir. Sarayın bu havasına ahalinin hem de hamasetci ırkçılara dek herkes işine göre kulanımı yapmaktadır. “Burslar isterken, kimlik pasaport kulanırken, Bazı mülk veya başka hakları telep ederken” Kıbrıs Cumhuriyetinden doğan haklar olurken, iş Kıbrıs cumhuriyeti karşıtlığına da gelince buranın “KKTC egemen alanı” olduğunu da haykırıyor. Ayni tutum Türkiye için de net. Kıbrıs Cumhuriyeti garantörlüğünü “türk toplumuna” indirgerken, Güney denip onları tanımazken, Kıbrıs cumhurieytinin öldüğünü de bağırırken, uluslar arası temaslarda Kıbrıs cumhuriyetiyle yan yana konumlanırken, ABgibi üyeliklerde bu cumhuriyetin oyuna ihdiyaç duyarken, daha vahimi, Kıbrıs cumhurieyti bitmiştir denilip Kuzeyle banbaşka telden çalınırken, nedense iş bazı konulara da gelince “gaz gibi” Türklerin de Kıbrıs cumhuriyetinden doğan haklar da kulanımda probaganda algısına ekleniyor. Bu salt AKP için değil tüm devlet merkezli partiler ve hat da demokrat ilanı kulanan aydınalrra dek ayni terane paradoksu yaşanmaktadır.

Dahasını ekleyelim: Mustafa bey sarayda kalma şerbetini içip de Kıbrıs cumhurieytinden olan hakları, onların cumhuriyet olmadığı teranesini de eklerken, eşit olma lafazanlığını lakırtıya çevirirken, nedense daha geçen hafta Fuat beyin K. Kıbrısa gelişiyle kendini dıştalatan tutumuna laf bulamadı. Dili tutuldu ve kalemi de sadece bunu uygulayan iç işbirikcilerine sadece dokunmakla gerçeklerden kaçış ile işine gelen konuşmaları yaptı. Böylesi politik gerçeklikle de olmayan ama hak istemeye gelince “hakımızdır” ile elde kılıçla salayan danga düngalı Ersin hazretleri ile eldeki tahta kılıç kahramanı, yeni saray heycanlı Kutret de ayni paravanaya katıldılar. Dedik ya; işine geldiği gibi çıkarla örtüşerek kültürleşme ortaklığı K. Kıbrısta tek kültürel değer olarak rövançta….

Bir de halk sohbetli sahneyle bu konuyu kapatalım. Birisi ünvüersite birokratı,başkası emekli asker, diyeri zamanında bizi ispiyonlama adına solcu görülen sivil polis, birkaç sıradan yurtaş benim de bulunduğum yerde sohbet yapıyorlardı. İşlerine geldiği için de üstelik NTV ve TRT ekranlarını da mavzeme kulanarak işlerine geldiği gibi konuşuyorlardı. Son kirzlerle birlikte Türkiyenin bağımsızlaştığını, ekonomide iyi işler olduğunu, bu gidişle de herkese meydan okuyup, Rumlara da halterini bildireceğini konuşuyorlardı. Silah uzmanı ve denizdeki başarılar hikayeleri ekleniyordu. Tabi Kıbrıslı ikilem kültürü hemen sıradanlaşmış gibi de geliyordu. Hem ucuz ve abartı kahramanlıklar sıralanırken, ansızın haklı olma adına da “madurieytler” dizerek “Türkiye olmasaydı hepimiz biterdik” deniliyordu. Aslında, biraz izlediğim bu taplo, tam bir K. Kıbrıslılık işine gelme kültürünün ta kendisi oluyordu. Üstelik, abartı, kahramanlık, ve sanki bunları dememiş gibi Türkiyeyi de ekleyip bu hikayenin maduriyet ile olanları örtme mezesi olarak kulanıyorlardı. Güncemiz öylesine değişken, fakat oartak işine gelme çıkar bulaşması kültürün yansıması örnekelrle doludur….****

Bu sahneleri yaşar, haberelri de takip ederken, aslında tarihi yakın günlerin de buluşma anına da geldik. 15 Temuz hem Türkiye hem de Kıbrıs için tarihi anlamı var. Üstelik, Kıbrıs 15 Temuz darbesi akabinde tamir edilemeyecek siyasal sonuçlar da oluşturdu. Türkiyedeki darbe girişimi ise devlet içi çatışmada AKP kazanan ve Feytulahcıların kaybeden kesim olarak yeniden develtin şekilenmesi oldu. Daha da buluşma devamlılığında, 20 Temuz günü de ayni mesajlı yeni sıçramalar olmasıdır. Kıbrıs darbesi sonrası 20 Temuzda Türkiye adaya çıkarma yaparken, Türkiyedeki darbe girişimi sonrası ayni tarih Devlet müdahalesi ile olağan üstü uygulama yapılıp Türkiye yeni bir döneme sıçradı. Böylesi ortaklıklar vardır.

Bunların elbet başlangıç nedenleri ve acı sonuçları olurken, Kıbrısın fiylen ikiye ayrılması “bugünkü coğrafi parçalanma” olurken, Türkiyede de Cumhurieyt dönüşümlü rejim sıçraması da hızla geçildi. Bir farkla Kınrısta 74 yılında bu süreç yaşanırken, Türkiyede 2yıl daha dümmmüş gibi konu yakında gerçekleşti.

Yukardaki kuramı yerine koyalım: işimize göre ve çıkara bakarak gelişen düşünce modeliyle adeta olanları değil de istenilenlerle tarih yazılım gerçeği de yaşananların silikleşmesini de getirdi. Üstelik, bu gelişmelerde rol alan Özellikle K. Kıbrıs yapısı hala ilgili siyasetin kurumsalşaştığı dönemde olmasından dolayı gerçekler iyice bunalımlaştırıldı.

Kıbrısta yaşanan ve Yunanistanın müdahalesi ile yapılan askeri darbe 1974 yılında, 15 Temuz gününde gerçekleşti. Bu sürpriz değildi. Ama, darbe Kıbrıs iç olaylarıyla değil uluslar arası koşullar ve Yunanistan Kıbrıs çelişkisi ile ABD Kisincır anlayışının ortak meyvesidir. Nitekim, anımsadığım derecede, zaten 73 yılında Kıbrısta Yunanistan darbesi ve Türkiye müdahalesi ile taksim konuşuluyordu. Özellikle, Makariyosun Yunanistan askerlerinin kovdurtma kararı, Kıbrısta doğal gaz dedikoduları ile Makariyosun Sovyetleri ziyareti Amerikada pek de hoşnutlukla karşılanmıyordu. AAyrıca, Kisincır Kuba paranoyası ve Kıbrıs benzetmesi siyaseti de Makariyosu kuşkuyla karşılama davranışı vardı. Bloksuzlarda olma, Sovyetle yakınlaşması,HYunanistandan uzaklaşma,Akelin seçimde inanılmaz oy alması, Kıbrısın Yetmişler politikasında değişmesi gereken merkeze konudrtu. Üstelik, Yunanistan cuntası da Kıbrısa müdahale edip, Enosisi gerçekleştirme talebi de vardı.

Bunlar uydurma değil! Boşuna Lefkoşa Amerikan elçiliğinde iki tarafın ajanlarıyla toplantı yapılmıyordu* Öncelikte Kliridis ile Denktaş yönetimli Kıbrıs veya sorun çıkması halinde Türkiye müdahalesi planlaması oraya gidenler tarafından da doğrulanıyor. Nitekim, Can Dündarın belgeselinde de belirtildiği gibi Kıbrıs konusu nedeniyle Özal Harp dayresi ödeneğinin artırılmasını Genelkurmay Ecevitden talep ettiydi.

Bu konudaki geniş bilgileri benim araştırmalarımla Ortam gazetesi veya Yeni Çağ gazetesinde epey geniş olarak bulma şansınız var. Bu konuyu 15 Temuz makalelerimde tefrika olarak yazdım.Burada Amerika gerçeğini, Kisincır doktrini projesini mutlaka göz önünde tutmak şart. Zaten, Açerson planı on yıl önce hazırlanmış, fakat Makariyosun ret, Sovyetlerin karşı çıkması nedeniyle başarılamadı. Tabi İngiliz senaryolarını da eklemek şart. Emperyalizmin Kıbrısta darbeyi ve ikiye ayrılmayı ta elilerde planladığı Küba kriziyle bu paranoyanın genişlediği kesindir. Ancak, bu bilgilerin yok saydırtılarak, işine göre hikayeler yazılarak tarih öğretilmesi ve önemli sonuçla “K. KIbrısa taşınan ve buradaki yaşananları bilmeyen” kesimlerle banbaşka bir çıkar ağıyla bunlar sildirtildi. Hat ta, başlangıçta kaybeden taraf olan Kıbrıs Cumhuriyeti ve Yunanistan, oluşan tartışmalarla ortaya serilen gerçekler de sonradan batılılaşma ve işine gelme bağlantısında yeni oluşumlarla bunlar da unutuldu. Tartışılan ve meclislere dek yankı bulan Kıbrıs Dosyası belgeleri dahi yok hükmüne sokuldu.******

Çok daha yakına gelelim: Türkiyede de 2013 yılında derinleşmeye başlayan AKP Cemaat çelişkisi sonunda darbe girişimi ile yeni bir sıçrama yaptı. Bu, Erdoğanın başkanlık yolunda ve rejim değiştirme hedefinde önemli sıçrama haline geldi. Erdoğanı devirme hamlesi, giderek devlet içi Erdoğanın güçlenerek ve olağanüstü durum ilanıyla anayasa değiştirme hızına takıldı. Türkiye darbe girişiminde hala soru işareti çok. Çünkü, darbeye uğrayanın devrilmeyerek kazanması kadar, demokratik oluşum olmadığı için de birçok konu hala karanlıkta. Karanlıkta olmayan, Tek adam yönetimine Türkiyenin bu darbenin lütfü ile geçmesidir.

Türkiye ve Kıbrıs için 15 Temuz gününün ortak önemi; her iki yerdeki girişim başarılı olsun olmasın, sonuçta artık ne Kıbrıs eski Kıbrıs, nede Türkiye eski Türkiye olarak kaldı.Bir önemli nokta da şu: Kıbrıs darbesindeki roller yenilen tarafın da sızdırtılan bilgielrle azçok biliniyor. Oysa Türkiyedeki girişimin başarısız olmasında Rusyanın rolu hala sorularla doludur. Nitekim, Türkiye Rusya ilişkileri sıçrama kaydeti.******

Yazı uzamasa, daha belirtilmesi gereken olgu bol haldedir. Fakat, bu darbeler olup veya başarısız kılınırken, şimdiki gündem taplosuna bakın; Türkiyenin Kıbrıs Çıkarmasından sonra şimdilerde Erdoğan yeni Osmanlı stratejisi ve Müslüman kardeşler birliktelik siaysal İslam projesi ile işler çok karışık. Kıbrısın etrafında rengarenk askeri gemiler ve en genişlemiş füzelerle örüldü. Kıbrıs Cumhuriyeti fiylen ikiye ayrılırken, K. Kıbrısta nifus yapısı darmadağın oldu. Siyasal olarak K. Kıbrısta saray hesapları yapılırken, kordinatörlükten tutun uygulanacak prokrama dek nedenli Türkiyeleştiğinin de haritası oluşturuldu. Silikleştirilen Akıncı, sırf sarayda kalma aşkına susarken, Türkiyeyi yanına çekme adına Anastasiyadise öneriler yapıyor!

Genişletecek olursak; Dünya kamuoyu Türkiyenin Kıbrıs politikasına gösterdiği hoşgörü sonucu, şimdielrde ayni politikayı hem de Osmanlı İslam damıtmasıyla idlipte, Afrinda ve olmadımı Lipya çölerinde dek uzatıverdi. Garantörü olduğu Kıbrıs Cumhuriyetini kamuoyuna yok saydırtıp, fakat işine gelince yayılma adına da kulanıyor. Bunlar, geleceğin korkutucu gelişmeleridir. Hele de tatlılaşıp yalanlaşan politika çıakrı aşkı, bu koşulların önemli zeminidir. Fakat, kaygan zemine oynuna girince, nerede durulacağı de belli değil.

- Advertisement -spot_img
- Advertisement -spot_img
5,999BeğenenlerBeğen
796TakipçilerTakip Et
1,253TakipçilerTakip Et
327AboneAbone Ol

yazılar

Yeniçağ Podcastını dinleyin