Dünyadaki şimdiki sorun – Ulus Irkad

1194

Dünyadaki şimdi yaşadığımız ve de Türkiye’de mevcut sorunlar aynı karakterde olan sorunlardır. Ulusal devletlerle uluslar mevcut krizden çıkabilmek için bu sorunu aşmaya çalışmalıdırlar. Başaramadıkları takdirde bu sefer de acılar içinde yok olmaktan kurtulamayacaklardır. Dünyadaki global liberal ekonomi çok uzun zamandır sınırları bölünmüş tek bir dünya ekonomisi yaratmıştır. Bu üstyapı dünya ticaretini üst sınıflar ve sınırlı olan klasik antik uygarlıklar, imparatorluklardan bile daha küçük ve sınırlı uluslara, ulusal devletlere bölmüş bulunuyor. Bu durum da insanlığı boğulacak bir duruma getirdi. Aslında bakarsak iki dünya savaşının çıkma nedenlerinden biri de buydu. O zamanlar globalleşme bugünkü durumlardan daha da çok uzaklardaydı.

Bu temel ekonomi ile uluslar ve ulusal sınırlar arasındaki çelişkinin tek çözümü ulusların ve ulusal devletlerin yok olmasıdır. İki yol görünüyor:

Ya insanlar uluslara ve ulusal devletlere karşı mücadeleye girecekler, uluslar ve ulusal sınırlar yokacaklar, uluslar, ulusal devletler ortadan kalkacak ve onların yerini bir dünya devleti alacak, ya da ulusların egemen olduğu bu dünyada, ulusal devletler iç pazarlarını korumak için korumacı tedbirlere başvuracaklar, dünya pazarı için üretim olanaksız hale gelip bir daralma olacak ve bu daralmayı aşmak için de tıpkı birinci ve ikinciler gibi, egemen olanı genişletmek için savaşlar başlayacak, dünya savaşı, dolayısıyla ulusların ve ulusal devletlerin yok oluşu insanlığın yok oluşuyla birlikte gerçekleşecek.

Tüm bu gerçeklikler yaşanırken toplum da, varoluşunu sağlayan doğanın sınırlarına dayanmış bulunuyor. Ulusların ve ulusal devletlerin egemen olduğu bir dünyada canlı hayatı, en azından “yüksek” canlıların varlığını bile tehdit eden fiziksel sınırlara dayanmışlık, sorunu çözemez hale getirdi.

Tüm bunlara alternatif çözüm bir siyasi üstyapı, bir dünya cumhuriyeti çözümüdür. Bundan ötesi yeryüzündeki insanların kısa vadeli ve bölgesel çıkarlarını genel ve uzun vadeli çıkara, doğanın sınırları içinde kalma, onun dengelerini tehdit etmeme çıkarına tabi kılmasını gerektirir. Bu da hem bir kara ve meta üretimine dayanmayan planlı ve sadece ihtiyaçlara değil, doğanın dengesini korumaya da yönelik bir planlı ekonomiyi gerektirir. Bunun için “oydaşma” denilen ve çoğunlukta olmayan farklılıkların da haklarını koruyan, çoğunluğu değil, en az direnç göstereni de kaale alan, çözümü bulmaya yönelik yönteme geçilmelidir.

Yukarıda da değindiğimiz gibi en önemli nokta uluslara ve ulusal devletlere karşı bir mücadele başlamadan, bu yönde bir istek gelişmeden yaygınlaşmadan ve bu yönde bir sosyal hareket başlamadan insanlığın yaşaması için bir olanak görülmüyor.

Benzeri sorun AB içinde de oluştu.. AB devletleri sadece paralarını değil, tüm ekonomi maliye, hukuk, eğitim sistemlerini birleştirmek zorudaydılar. Artan korumacılık maalesef dünya ticeretinde daralmaya yolaçmıştır ve sorunların kaynağı da bu daralmadır.Almanya ekonomisi ile merkezileşen AB bu daralma ve ekonomik kriz durumunda eldeki rezervlerle AB birliğini sağlamayabilir ve AB’de aynen Brexit’e benzer sorunlar başgösterebilir. AB’nin ABD ve Çin karşısında bir Avrupa Birleşik Devletlerine dönüşmesi gerekiyor. İngiliz hükümetinin AB’den çıkmak için Brexit kararını uygulanamasında da bu telaş vardır. İngilizler, kendi ulusal sınırları içinde, kendi ulusal pazarlarını korumak için daralmayı seçince, sorun başgösterdi ama mevcut sorun, AB içinde de çözülmezse, bu genel hastalık AB’nin geleceğini de etkileyebilir.

Türkiye’de de ulusalcılık ve son zamanlardaki durumuyla ekonomisinde bir daralma görülmektedir. Türkiye Orta Doğu açmazında demokratikleşmezse, bu Suriye bataklığı parçalanmasını getirecek. Çünkü Türkiye tüm dostlarını yitirmiştir ve mevcut stratejik derinlik dediği yalnızlaşma politikalarıyla yıkıma doğru gidiyor. NATO veya ABD de Türkiye’nin bu açmaz içinde Suriye’de savaş ve operasyonlarını artırıp sonunu bir an önce getirmesi için kendisine ses çıkarmıyorlar.

Bu kapanma ve cebelleşme dünya ile barışı kaybetme politikalarına karşılık, demokratik Türkiye Cumhuriyeti hem Türkiye hem de dünya barışı ve sınırlardan arınmış “Tek Dünya Cumhuriyeti” için barışçıl bir çözümdür.

 

Not: Bu makale, Demir Küçükaydın’ın son yazdığı “Ulusların, Avrupa’nın ve Türkiye Cumhuriyeti’nin Sonuna Doğru” başlıklı makalesinden faydalanarak yazılmıştır.