Türkiye’deki kısır döngüler, 1974 öncesinde bile Kıbrıslıtürkleri hiç yalnız bırakmadı. Kıbrıslıtürkler baştan itibaren Türk milliyetçisi liderlerinin de vasıtasıyla hep Türkiye’ye göbekten bağlı kaldılar. 1963 sonrasında, Mücahit Ordusu Türkiye’ye bağlı, Bayraktarlığın emri altındaydı ve 63 olayları ertesinde hemen tüm birimler, zaten TC devletinin emri altına geçmişti. Sancaktarlar kazalarda ve bazı büyük köylerde Bayraktar da Merkez Lefkoşa’da tüm erkin başındaydı. 1960 öncesinde de, Cumhuriyet Dönemi’nde de Kıbrıslıtürk toplumu içinde hep teşkilat ve Türkiye’nin anti-demokratik yasaları geçerli oldu. Esas yönetici şimdi bile hep Özel Harp Dairesi oldu. Türkiye’de olduğu gibi rejimin kısıtlamaları Kıbrs’ta da geçerli oldu. Aydınlara, demokratik kurumlara ve aydınlanmaya hiç göz açtırmadılar.Cumhurbaşkanı Muavini olan iki lider ise aslında Özel Harpçi komutanların altındaydı ve bu adamların pek de fazla imtiyazları yoktu. Olsa bile onların temsilcisi veya Türkiye erkinin devamcılarıydılar. Öncelikle ilk lider, 1973 yılında görevden gene tetikle vazgeçirilirken,ikinci lider geldi ve çok uzun seneler vazgeçilmez lider olarak, sevimsiz, baskıcı rejimin, önce gettolardaki temsilcisi, sonra da Kuzey Kıbrıs’taki muhtariyet yönetiminin sözcüsü oldu. Şu anda da meclisimiz aslında Türkiye’nin gölgesi altında. Zaten İkinci Liderin ölümünden sonra, son sözü Türkiye tek adamı ve Dışişleri Bakanı söylemeye, bizimkiler ise sadece sessizleşmeye başladılar. Tek adam buradaki adalete de el attı ve linç emirlerine bile imza atmaya başladı. İki sene önce Afrika Gazetesi olayları da bu yüzden çıkmıştı. Sonra bir müddet devam eden yatıştırma hükümeti ve daha da bağımlı bir hükümetin başa geçmesi… Şu anda da süregelen komedi bunun devamı oldu.
Şimdi bu manzarayı daha da fazla devam ettirme niyetinde değilim. Kıbrıslıtürkler “ne yapmalı” öncelikle onu konuşalım. Öncelikle sol diye bilinen ve oldukça parçalanmış meclis dışı küçük gruplar bir platform amaçlamalı. Bir Gökkuşağı projesi düşünülmeli. Tüm grupların biraraya geleceği, tüm sol hücreler, bireyler, anarşistler, feministler ve tüm ezilenlerin, sendikaların bu platformda olacağı bir renkler birleşimi düşünülmeli. Tabi aynı oluşumu Güney Kıbrıs için de talep etmeli. Onlar da aynı şemsiye altında toplanıp bu şemsiyeleri bir şemsiye altına toplamalı. Sonra bu gökkuşağı renkleri bir seçime veya her halukar ve şartta egemenleri etkileyecek, talepte bulunacak bir duruma gelmeli. Toplumu kucaklayıcı bir duruma gelmeli öncelikle.
Bir demokratik, tüm renklerin kucaklanacağı, bireleşeceği, birlikte hareket edeceği bir oluşum düşünülmeli. Kıbrıslıtürk toplumunu başka bir alternatif kurtaramaz. Meclis içindeki oluşumların Türkiye tarafından kontrol altına alındığı, devamlı boyunlarının eğik olduğu deneyimi açıkça sırıtırken, başka bir oluşum Kıbrıslıtürkleri kurtaramaz.
Küçük meclis dışında kalmış sol grupların başlıca eğilimi bu olmalı ve çoğunlukçu bilinç etkin olmalı.Ha, meclis içindekiler biz bu tip birliktelikleri onaylamayız, bizim çatımız altına gelin derlerse inanın bu önümüzdeki seçimler tüm sol için de yıkım olacak. Tekrar ediyorum: Yıkım olacak…
Tekrar söylüyorum, başka da alternatifimiz kalmadı…