yaklaşımlarÖzkan YıkıcıSavrulan dalgalarda Suriye algısı – Özkan Yıkıcı
yazarın tüm yazıları:

Savrulan dalgalarda Suriye algısı – Özkan Yıkıcı

Yeniçağ podcastını dinleyin

İnsan değerlendirmede belki de en basit bilgiyi kaçırır. Örneğin, siz bir söz söylersiniz, karşınızdaki söylenen cümlenin anlamını deyil de kendi anladığı biçimde algılayıp, tavır kor. Bu siyasal alana yansıyınca, linç veya övgü duruşlarına dek uzayan tutumlara gelir. Siz, kendinizi nekadar anlatırsanız anlatın, sonuçta karşınızdakiler söylediklerinizle deyil, tam aksi onlar sizi koydukalrı yere göre simgelerler. Buna ek olarak, zaten tüm eğitim veya sosyal güncel koşullarda yapılan araştırmalarda insanların okudukları veya duyduklarını anlayamama veya kendini ifade edememe düşünce şekli de buna yardımcı olur. Hele, bilgisizlik ile tutucu taraftarlık da eklenince, böylesi linç kültürü oluşturan, kolayca düşmanlaştırma kuralları, güncel yaşamda akıp normal halde gider. Birbaşka olgu da şu: insanlar bütünsel düşünme veya kıysa yapma kurallarına kendine göre uyduruk nedenlerle hep ötelerler. Tüm bunlar olunca da en hafifm güncel konudan Suriye gibi önemli dünyasalaşan alanda hep yanlışlı bakış oluşturarak yaşama devam etmeyi yeylenir.****

Suriye, 2011 Yılından beri istemsek de duymasak da gündemimizde. Doğu komşumuz olma gerçeği kadar, K. KIbrısı direk yöneten Türkiye de bu cenderede ordan oraya savrulup bir yerde tutunmaya çalışıyor. Önce ABD Türkiye ve sonra Soçide Rusya ile başka protokol ile resmen Suriye içlerinde acayip denecek kağosa doğru yol almaktadır. Düşününce, acayip gelecek net konum; Suriye toprakları üzerinden veya ilk ABD uzlaşmasıyla resmen başka ülkeye giriş vizesi alınıyordu. Bunlar, brakın normal hal oluşu, zafer çığlıklı taktimleşme moduna sokuldu. Ardından Rusya ile gelen başka uzlaşma da ateşkeslerle resmen kördüyümlü karışıma sokuldu. Ama, bunlar gelişmelerle birlikte deyil de istenen bakışla banbaşka konuma sokularak hikayeleştirildi. Üstelik, piskolojik operasyonlu, sansürleşme normaliklerle de birçok gerçeğin de konuşulmayarak kamuoyu oluşturuldu.

Her hamle sonrasında, sorular hep ayni: “kim kazandı”? Belli olan, eski Suriye artık yok. Dahası, ıŞİD veya  cihatlı etkin Suriyeden, daha işklcilerle konuşulan ülke haline geldi. Sanırım İlhan Hocanın şu benzetmesi de konunun anormal şeklinin nasıl normaleştiğinin de kanıtı: “Suriyenin bazı yerlerinden, Amerikan askerleri çekilir, yerini Suriye askerleri alırken, gayet normal şekilde yapılıyordu”! Diye özetliyordu. Birisi işkalci, öteki kendi ülke askeri, yer deyişirken, yan yana geçme normalikleri yaşandı. Hoca hemen ekler: “Bir ülkeye, o  yönetimin izni olmadan girerseniz, ilgili ülkede işkalci olarak bulunursunuz” tanımlanmasını da yapar. Suriye ABD askerleri ile, uluslarası hukuk ilkesini yan yana koyunca, anlatacağı çok gerçek vardır.

Son Suriye Soçi uzlaşması, salt TC resmi gözle burada yorumlandı. Girişte özetlerken uyardıydım: bütünsel analizin nedenli önemli olup, burada neden olmadığını da aktarmaya çalıştım. İşte konumuz olan Suriyeden net örnekle tamamlayalım. Tabi Türkiye gerçekliğini de katarak……

Biliyorsunuz, Türkiyede Trumpun Erdoğana gönderdiği mektup ile K. Kıbrısta Akıncının harekatla alakalı açıklamasının konuşulması devam ediliyor. Türkiyede başta CHP ve benzer kesimler hemen “onur” zırhına bürünüp Trumpu suçlar ve Erdoğanın neden sert yanıt vermediğini sorguluyorlar. Fakat, resmin bütününe bakın: Türkiyenin önemli çevreleri Akıncının diplomatik yumuşak açıklamasına da veriştirme şovenizmi ekleyerek hız veriyorlar. İşin önemi, Erdoğan Akıncıyı resmen öfkeyle saldırırken, ayni koro destek verirken, Trump olayında da neden saraya gelen mektup tepkisizliğini eleştiriyorlar. Enazından, Trumpun kulandığı hat ta daha hakaretli Erdoğan diline de eleştiri yapma yerine, onun yanında sıralandılar. Dahası, K. Kıbrısta işbirlikci teslimiyetin onursuzluğu ile Mehmedali Talat da saray ışığı hasretiyle buna katıldı.

Demek ki, bizi ilgilendirmez veya Türkiye merkezli dışında laf söylemenin tehlikesi ortada. Ancak, Türkiye bakımından Suriye olayı kendini yenidenü üretip CHP dahi sıraya girip müdahaleye eveti çakarken, ayni Duruş K. Kıbrısta da “milli şahlanışla” tekrarlandı. K. Kıbrısta ise saray hesabı ile çıkar teslimiyet esintilerinin birilerini nereye dek taşıdığının da hikayesi yazıldı. Oysa, Akıncının söylediğine deyil de ona karşı olmanın ve küfretmeye varan çığlığa katılmadığı için suçlamalar gönderildi. Yalnız, Akıncı da saray aşkıyla ve ne olacağını düşünerek bu sözleri söyledi. Barışın suç olduğu koşullarda bunlar yaşanırken de hala B.M. postasıyla çözüm demeçlerinin uçuşması kadar anormaliğin normaleşmesi de olamaz derecede gerçekleşiyordu.****

Devlet refleksli ve ona adeta tabusal bağımlılık yelpazesinin böylesi koşul üretmesi de normal. Devlete göre duruş adeta sen işkal yapınca adı başka, başkası yapınca işkal olan, Savaşa  girerken, savaşın adını kulanmayarak, gerçekleşmesini örtme düşünceleri bir sonu haykırır: “Savaşlar ve devlet merkezli politikalr önce gerçekleri katleder”!

Şimdi soru şu: Suriye ne olacak? Her yerinde başka itifak olan, yapılan anlaşmaların içeriği malumken, başka anlatılarla kitleler iktidar peşine takılma paradoksla, Suriyenin gerçeği ile bilinen gerçekler çelişkili yolda nereye hedeflenecek? <Herkesin kendine has düşmanı ve dostu var desek te, Suriye Bataklığında bunlar silikleşti. Her anlaşma başka mesaj verirken, düzeliyor denilirken de banbaşka işkaller de oluşuyor. Ancak, Kıbrısta hasretle beklenen Guteresin belgesi, Suriyede oluşturulamıyor. Net olan, artık eski Suriye olamıyacak. Herkes Suriyeden kapma peşinde. Petrol kaynakları ile birbaşka.Uzlaşır gibi olup düşmanlaşma sıçramalarının bol olduğu, başkangıçta Suriyeyi kurturtulacak kesimler “Cenevrede dahi toplatıldı” onların yok olduğu b baş döndürücü bir Suriye yaşadık. Kırmızı çizgilerle Suriye savaş sahnesi adeta kuşatılmış ateş çenberi şeklinde diplomasi bölümü eklenmeye çalışılınıyor.

Bu rüzgar, Kıbrısı da hep vurdu. Burada kulanılan kelime dahi öfke yaratmaya yetiyor. Teslimiyet ile gerçekliklerin nedenli uzaklaştığı örneklemleri bolca bulunuyor. İlgisizlik ile hamasetin masalı ise yazılıyor. Kahvelerde “Erdoğanın atığı bonba” söylemleri ile resmen kendine kahramanlık yontma ikili çıkarlar da sohbetleşiyor. Ama, Akıncı olayı ile yeniden yaşandı ve anlaşıldı ki sizin ne diyeceğiniz ile karşıdakinin ne anlayacağı ikilem burada birlikte konuşulmalıdır. Hele de Akıncı birinin siyasal kişisel hesabını da unutmadan taraflaşmalıyız. Önümüz seçim ve doğu komşumuzda bölgesel üçüncü dünya savaşı gibi siyasal koşullar yaşanmaktadır. Bu karışıklıkta, takip edip gerçekleri bulmak da sizi önemli birikime taşımaya epey yaklaştırır. Çeşitli güçlerin hamleleri ve gelecek Suriye sonucu bölgesel yeniden oluşumun önemli halkası olacaktır.

- Advertisement -spot_img
- Advertisement -spot_img
5,999BeğenenlerBeğen
796TakipçilerTakip Et
1,253TakipçilerTakip Et
334AboneAbone Ol

yazılar

Yeniçağ Podcastını dinleyin