Kıbrıslı Türk toplumu ve çağdaşlık – Ulus Irkad

1401

Bunca yıldır gerek Türkiye’de gerekse bizde Atatürkçülük veya Kemalizm derken aslında her iki ülkede de Atatrükçülükten anlaşılan sağcı bağnazlık olmuştur. Bunları devamlı vurgulayanlar bile bu terimlerin ne anlama geldiğini bilmiyorlardı ve bu konular üstüne pek kitap okudukları da şüphelidir. Dünyada aydınlanma devrimlerinden biri olarak nitelenen ve eskiye eleştiri getiren Fransız Devrimi, en fazla Atatürk’ün doğduğu Selanik’te etkisini göstermişti. Selanik aynı zamanda Avrupa’nın en fazla yabancı dillerinin konuşulduğu çok kozmopolit bir Balkan şehriydi. Şimdi Atatürk, çok dikkat edilirse, eleştirel bir zihniyete sahipti. Ona tapmış gibi görünenlerde ne eleştirel düşünce, ne de hoşgörünün zerresi yoktur. Evrensel hukuk ve Batı medeniyeti hakeza… Onlar devamlı Batı’ya küfür etmektedirler.Fransız devriminde eleştiri önemliydi. Atatürk Osmanlıyı ortadan kaldırmayı planlamıştı.Çünkü kendisi de bizzat Osmanlıyı önce eleştirip sonra da yıkıp yerine başka bir Cumhuriyet kurmuştu.Oysa çok dikkat edilmelidir, gerek Türkiye’de askeri darbeleri yapanlar, gerekse Kıbrıslıtürk sağcılar, aslında devrimden ve yenilikten korkmaktaydılar. Şimdiki İslamcı-faşist iktidar başa geçince de seslerini kısıp camiye gitmeye başlamaları ve artık Atatürk’ün adını anmaktan korkmaları da bu onursuz ve yalakacı karakterlerinden ötürüdür. Sağcı basın şimdi de aynen dinci faşistler gibi ilerici ve barışçı olan insanlara saldırmaktadır.Hatta esasında bizim liderler mesela Özel Harbin hizmetine istisnasız geçmişler ve tüm toplumun idaresini bile onlara dayamışlardı. Şimdi elbette Atatürk eleştirilmelidir ama bunu yaparken, Dinci bağnazların daha geriye gitme istekleri gibi değil, Kemalizmin eleştirilerek daha da modern veya çağdaş bir yolun bulunmasıdır ve gerçekten bilimsel olarak bakıldığında, bu aslında Kemalizme de ters düşmez. Eleştiri her çağdaş ideolojinin dinamizmidir. Eleştirilmeyen düşünce  veya ideoloji çöker ve bir inandırıcılığı kalmaz. Oysa 1945 Soğuk Savaş Dönemi sırasında demokrasiye olduğu kadar eleştiriye de karşı çıkılmış ve eleştirinin ülke menfaatlerinin karşısında olduğu söylenmiştir. Bu da özgür anlayışa ters  bir bakış açısıdır. Çünkü eski olanı eleştirip yeniyi kuracaksınız.  Kemal Atatürk’ün görüşleri de çağdaş dünyaya göre şekillenip Türkiye’yi bilime karşı ve özgürlüğe ters bir şekilde sadece yerinde duran statik (değişmez) bir düşünce şeklinde kanıksanmıştır ki, bu baktığınızda aslında Osmanlı Dönemini ortadan kaldıran Kemalizmin karşısında olacağı bir zihniyettir. Kemalizm, çağına uygun en modern düşünce konseptlerine yakındır ama sonuçta bir askeri çevreden kaynaklanmıştır, ulusal burjuvadır, pragmatist olduğunca da hem gerici milliyetçilere hem de dinci gericilere manevra olanağı sağlamıştır, ama bütünselliğinde Batı’ya ve devrimlere saygılı bir konsepti vardır ve aslında onun ne dediği değil, ne yapmak istediği yorumlaması önemlidir. Gerici ve miliyetçi militarist kesimler, onun milliyetçi vurgulamalarını öne koymuşlardır ama onun modern çağa uygun, Batı’ya sırtını dönmeyen bir duruşu olduğu da görülmelidir. Mustafa Kemal, Osmanlı’yı eleştirerek Türkiye’yi veya yeniyi kurmuştur, zaten yeniyi kurmak için eskiyi eleştirmeniz şarttı.  Rönesansı yaratanlar Orta Çağ’ı eleştirmişler ve Orta Çağ bağnazlığına Avrupa’da değer vermemişlerdi.

Avrupa’da Orta Çağ’da Yunan Felsefesi ve yeniliklerinin işlenmesindeki en büyük neden İslam yayılması sonrasında (Endülüs Emevileri örneği) o felsefenin Avrupa Orta Çağı’na göre daha yenilikçi ve Avrupa’yı fikren ileriye götüreceği bir dönemde olmasıydı. Bu yüzden Avrupalı aydınlar, Yunan Felsefesi’ni inceleyen Arap aydınlarını ve filozoflarını araştırmaya ve Arapça konuşup bu felsefeyi Araplardan öğrenmeye başlamışlardı. Kemalizmi pek de yakından benimseyemeyen Türkiye’deki gericiler, aslında içten içe Kemalizme karşı tepki yerine, onu putlaştırmışlar sonra da bir fiske ile bu putları bizzat Atatürkçü geçinenlerin kendileri yıkmışlar, Osmanlı gericiliğini Türkiye topraklarına taşımışlardır. Bunu da yapabilmek için Türk Ordusu’nu darbeler için kullanmışlar, Türkiye’nin en genç ve en dinamik devrimci ilerici unsurlarını darbelerle ortadan kaldırmışlar, onları işkencehanelerde veya idam sehpalarında ortadan kaldırmışlardır.

Kıbrıslıtürk toplumu daha yüz yıl önce Atatürk Devrimleri Türkiye’de kök bile sarmamışken hemen bu devrimleri ve de Batı demokrasisiyle Avrupa aydınlanmacılığının da etkisiyle, en erken bir şekilde uygulamış, Batı-İngiliz aydınlanmacılığı ve İngiliz Demokrasisi öncülüğünde aslında birçok Orta Doğu ülkesinden kat be kat yol katetmiştir.

Türkiye’nin içinde bulunduğu karanlık çağın olumsuzluklarından kurtulup bir an önce Batı ve çağdaş medeniyetlerle tekrar haşır neşir olması dileğiyle…