YKP Sekretarya üyesi Alpay Durduran Kıbrıs sorunundaki son gelişmeleri değerlendirdi. Açıklama şöyle:
Suçlama oyunu veya sorumluluk yükleme oyunu adı verilen Kıbrıs’ta sorunu çözme çalışmaları büyük iddialarla ve suçlamalarla sürüyor. Hâlbuki bu tutum sürdükçe çözüm çabası demeye bile layık değiller. Ancak BM’nin kararı yani Kıbrıs’la ilgili devletlerin tümünün onayıyla alınan kararlara dayanan görüşme ve çözüm çerçeveleri Kıbrıs’ın bütünlüğünün sağlanması içindir. Yani görüşmelerin sürmesi ‘henüz bölünme tamamlanmamıştır’ demektir. Yani birleştirme umudu yaşamaktadır demektir.
Kim umut kalmamış derse desin çıkmadık candan umut kesilmez. Daha da önemlisi dünya hala umut etmektedir yani genelde en iyisi birleştirmektir demektir.
Buna rağmen Cumhurbaşkanı birleştirme için çaba harcadığına dünyayı inandırmaya çalışırken Başbakan dahil dışişleri bakanının bu iş olmaz demesi ve Türkiye’den de destek bulması artık usandırma politikasına geçtiklerini göstermektedir. Ancak kimse bu kadar önemli bir şey için usanmaz. Uğraşmaya devam eder.
Usandırmadan medet umanlar dünya barışını önemsemeyen gafillerdir. Çoğu da şahsi çıkarları için umursamazlık içinde olanlardır.
Dünyanın barışa, hem de gerçek barışan ihtiyacı vardır. Çıkar hesabından önce dünyanın çıkarını düşünenler ortak amaçlarla birleşip çevreye sahip çıkmazlarsa fırtınalardan sonra ısınan karaların artan depremlerle ve patlayan yanardağlarla neye döneceğini unutmadan Kıbrıs’ın birleşmesini görmek istemeyi sürdüreceklerdir. Onun güçleri ancak çözümsüzlüğü sürdürmeye yetiyor. Tehlikesine rağmen çözümsüzlüğü sürdürecek kadar hata içindedirler.
Halkımız artık suçlama veya suçlatma oyununa son verilmesini sağlamalıdır.
Suçlama oyununa katılmayan kalmamıştır. Eski cumhurbaşkanı Talat’ın saldırgan açıklamaları da kanıtlamaktadır ki Ada’mızı birleştirme çalışmalarının dünya için yani hepimiz için ne kadar önemli olduğunu henüz anlayamamış bulunuyoruz. Amma en önemli müttefiklerinden olan Türkiye’ye askeri bir pakt olan NATO’nun başındaki ABD, üye devlete silah ambargosu bile uygulayabilmiştir; o kadar önemlidir. Denizlerdeki hak kavgası da işin nasıl savaşa doğru gelişebileceğini göstermektedir.
BM, her altı ayda bir genel sekreterliğinden Kıbrıs çözüm çalışmaları hakkında rapor istemekte ve değerlendirmektedir, burada da kıt kaynaklarına rağmen barış gücü bulundurmanın maliyetini yüklenmektedir. İlgililerden de barış gücüne katkı parası almakla uyarıcı davranmaktadır ama tarafların çözüm çabalarına ciddi olarak katılmadıklarını da sürekli şikâyet etmektedir.
Artık Kıbrıslılar çözüm için anlaşmaktan başka dünyanın kendilerinden istediği bir şey olmadığını kabul edip çözüme razı olmalıdırlar. O zaman bunun da iyi bir durum yaratacağını göreceklerdir. Yoksa ilk ilgili veya değil gerginlik sırasında zorlama yolu bizi beklemektedir. Zorlamalarda nifak sokma yolu da denenebilir ki çok acı verici ve aşağılayıcı olur.