Kıbrıs sorununa ilişkin gelişmelerle seçimin birlikte değerlendirilmesi – Alpay Durduran

5263

Kıbrıs’ta seçim davulu çaldı. Bir partinin bundan uzak durması olanaksızdır. Onun için öneriler alınıyor.

Önce durum değerlendirmesi yapalım.

Partimiz ülkemizde barış için bir BM destekli çalışma sürmektedir ve onu desteklemenin tüm dünya barışını ilgilendirdiğini saptanmıştır. Onun için önemle bunu anlatmak ve halkın bunu destekleyenlere oy vermesini istemek gerekir. Öyleyse seçime katılmak gerekir mi diye sormak şu anlamlardadır:

Bir parti doğal olarak seçime katılır. Yani sorulması bile gereksizdir ama partideki iddialı politikalar gene doğal nedenlerle bazı konuların koşulmasını dayatıyorsa onları da değerlendirmek gerekebilir. Zaten bizde hemen tek makama seçim olunca seçme şansına göre ve parti’nin seçimdeki şansına göre değerlendirmeler partili olmayanların ve yakınında olup kendine has nedenlerle ve kendini partinin üstünde görerek eleştirileri sorun yaratabilir. Bunlar değerlendirilmelidir.

  1. bir aday göstermek kararı alınmış o adayın temsil ettiği değerler nelerdir,
  2. Partili ise partililerin desteği hangi oranda olabilecektir; karakteri ve kültürü uygun mudur,
  3. Başka partili ise değerlerimize zarar verme olasılığı ne kadardır; ona verilecek desteğimiz ona zarar verir mi, desteğimizi açıkça kabul eder mi ve gerçekten desteğimiz özellikle Kıbrıs sorununun çözümüne katkıda bulunur mu; gerçeklere göre Türkiye’nin gücü karşısında kayda değer bir etki söz konusu mu gibi sorulara yanıt verildi mi, verildi ise onlara göre bir yol çizilir.

Bu sorulara verilecek yanıtlar tamamen eylemsel yanıtlardır. Partiden partiye değişen şeyler değildir. Onun için bu sorunlar baş ağrıtır ama siyasi olarak bir değer taşımaz. Siyasi değeri olan genelde sol siyasi bir partiye yakışan siyasal etkinliklerin yürütülmesi ve siyasetin halka tanıtılmasına dayalı sonuçlar elde etmektir. Yani o doğrultuda kazanç ne olur, sırf bir tanıtımla kalır mı yoksa kazanımlardan bahsedilebilir mi?

Örneğin adayın birisi için, önemli bir siyasete sahip çıkıp Türkiye’nin başkasına karşı direndi diye dayanışmamızı göstermişsek değer mi? Veya BM’nin temel bir politik işi olan Kıbrıs’ın tekrar bir devlet haline gelmesini sağlamak yolunda ileri adımlar atılması sağlanmış mıdır? Türkiye bu akımdan etkilenmiş midir? Yoksa hemen önünde engel gördüklerini aşmak için gereken önlemleri alabilir midir?

Solcu olup da seçilen ama cumhurbaşkanlığının temel işlevi olan Kıbrıs sorununda tam tersine sonuçlara neden olanlar gibi olacak olacak yeni birini mi seçmiş olacağız.

Örneğin Akıncı desteğimizle seçilirse onun yaptığı gibi bizimki de “Rumlar eşitliğini asla kabul etmediler etmezler” deyip “egemenliği bizimle paylaşmaya razı değiller” deyip kesip atacak ve halkta bizim barışçılara bile inandırıcı olmadılar inancını pekiştirecek mi?

Aday var mı ki uygar yöntemlerden uzaklaşmadan Kıbrıs’ın tek devlet olarak kalmasını gerçekten kendi emekli olarak koruyup savunacak ve tek devlete dünyanın önemli bir kazancı ve gereksinimi ve barışın güvencesi olduğuna inanmış olacak!

Buraya kadar seçim olgusu ele alındı. Gerisi siyasetin ve partinin kitaplar dolusu karar ve programının konusudur ve bir seçim için ele alınanlarla yenilmemiştir. Bir devletin kumar bataklığına dönüp kara para cenneti olması, asayişin felaket hale dönüşmesi, gibi sorunlarla mücadele de gerekli kaynakları yasal yükümlülük olan kazanç vergilerinin %80’ini toplayamaması gibi durumlara düşmesine çare olacak önlemleri anlatmak esastır. Ciddi bir kamu yönetiminde vergi toplanmıyorsa hemen sistem derinlere kadar didiklenir ve çare bulunur. Yoksa seçimde ilgili hiçbiri ayakta kalamaz. Siyasiler yanında görevliler de sigaya çekilir ve kendini ispat edenler dışında hesaba çekilir.

Kamuda reform şart diye demeç üstüne demek verip yapmadan yıkılıp gidenlerin yeni iddialarına kanan ciddi olamaz. O zaman halkta da sorun var demektir. Ancak halk nefret ettirildiği sömürge devrinde etkin ve verimli olduğu gibi dürüstlüğü ile ün yapmış  bir idarede yaşadığını unuttuktan sonra mektep medrese görmüş yeni kadroların biz yapmayız halk uymaz siyasiler izin vermez gibi mazeret ileri sürmesine başarılı örneklerle karşılık verilir.

Solun evrensel değerleri, barışı umursamayan kapitalizmin kamu denetiminde kalmasının sağlanması ve bölgenin karmaşık yapısının ve geriliğinin sorunlarına çare düşünülmesi YKP nin esas görevidir ve bir seçim için bir adayın desteklenmesi ile hallolacak kadar yüzeysel sorunumuz kalırsa ne mutlu bize!

Havalimanına dronlar indirilmiş ki bir daha yeni orası uluslararası havacılık ın kapatılmasını istediği bir havaalanı idi, İHA’lara açılmış diye etrafına bakıp durduk. Bu memleket kimin derken Türkiye gazetelerinden haberleri aldık.

Bilmem hangi köyde festival varmış dizilip nutuk dinleyenler onlara soracak mı?

Yoksa bir gün dronlarla keşif derken düşürülen in intikamı için siha yollayıp ders vermeye kalkacak ve lokal bir savaşın cümbüşü ile mi avunacağım!