Güney’ Kıbıs’ta faaliyet gösteren AKEL Komünist Partisi’nden son yapılan AB seçimlerinden sonra parlamenter seçilen Sayın Niyazi Kızılyürek, son derece etkili ve faydalı bir konferans düzenleyerek duyarlı Kıbrıslıtürkleri Lefkoşa’da Merit Otel’e davet etti. Cumartesi, 14 Aralık günü, havanın soğuk ve yağışlı olmasına rağmen, sabahın erken saatlerinde Mağusa’dan yola çıktım ve Lefkoşa’da da hava yağışlı olmasına rağmen yürüyerek, Merit Otel’e vardım. Saat 9.30’da konferansa katılacak olanlar otele doluşmaya başladı. Oraya yüz civarında aydın vatandaş geldi. Konu ana başlığı aslında tüm Kıbrıslıtürtkleri yakından ilgilendirmekteydi. Herkes son zamanlarda artık 1974 yılından beri devam etmekte olan nüfus yığılması ve seçimlerde de doldurulan nüfusun,daha ülkeyi bile tanımadan oy kullandırılmasına gına getirmişti. Aslında artık nüfus ithalinden dolayı Kıbrıslıtürklerin kaderi bırakın şimdi, 1974 yılından beri etki altındaydı ve burada yapılan seçimlerin bile ne kadar Kıbrıslıtürkleri temsil ettiği veya ne kadar kaderlerini belirlediğinden de şüphe etmeye başlandı. Sözümüz Türkiye’den gelip bu ülkeyi vatanı belleyen ve çözüm isteyen veya Türkiye’deki ilerici demokrat kesimler veya emek mücadelesi yapan kesimler değildir. Belli ki artık Kıbrıslıtürkler kendi ülkelerinde de azınlık durumuna düşürülmüştü. Böyle bir ülkede de seçimlerin ne kadar belirleyici olduğu şüpheliydi. İşte bu duygular içinde konferansa gidildi. Kaldı ki artık bilhassa AKP’nin Kıbrıslıtürkleri boşveren icraatları da Kıbrıslıtürk halkını bayağı rencide etmeye başlamıştı çünkü AKP Kuzey Kıbrıs’ı bir Türkiye ilçesi gibi kullanarak kendi parti binalarını bile burada açmaya başlamıştı.
Konferans Kıbrıslıtürklerin gelecek korkusunu veya telaşını da temsil ediyordu aslında. Konferansın ilk konuşmasını AKEL ileri gelenlerinden Tomazos Çelebis yaptı.Çelebis Kıbıslıtürklerin ayrı kimliğini görmezlikten gelen Türkiye’yi de eleştirdi. İki toplumun ortak kimliklerine değindi ve birleşmede siyasi irade vizyonunun öneminden bahsetti.
AB Parlamentosu üyesi Niyazi Kızılyürek, Kıbrıslıtürklerin statüsüz bir toplum olduğunu, bunun 1878 yılından beri devam ettiğini belirterek, Kıbrıs’ın Kuzeyi’ni Türkiye’nin, Güneyi’ni de Kıbrıslırumların yönettiğini söyledi. Kıbrıslıtürklere artık somut bir ütopya gerektiğini, Güneydeki Kıbrıslırumların paylaşımda isteksiz olduklarını, Kıbrıs’ın Kuzeyi’nde de Kuzey coğrafyasının kendisinde kalmasını isteyen elit grupların olduğunu konuşmasına ekledi. Elitler düzeyinde sorunu çözmenin zor olduğunu söyleyen Kızılyürek, aşağıdaki yurttaşlar olarak ortaklaşmak gerektiğini ve Kıbrıslıtürklerin tarihsel varlığının sona ermesinin Kıbrıslırumları da tehlikeye atacağını konuşmasında belirtti. Eğer Türkiye’de demokrasi tehlikeye girmişse bunun Kıbrıs’tan kaynaklandığını da söyledi.
Ekonomik Boyut panelinde konuşan Mine Yücel, siyasi, sosyal ve ekonomik politikaların sürdürülemez olduğunu belirtti. Fatma Güven ne kadar üretirsek üretelim, bunun ne kadar dağıldığının önemli olduğunu istatistiki verilerle açıklamaya çalıştı. Güney’in orta kesiminin Kuzey’deki orta kesimden daha da fakir, Güney’deki alt grubun bizdeki alt gruptan daha iyi durumda olduğunu istatistiki verilerle açıkladı. Ekonomist Mustafa Besim, mali bağımsızlığın önemi üzerinde durdu. Siyasi kararlılığın üzerinde durulmalıdır diye belirtti. Sertaç Sonar AKP’nin iktidara gelmesiyle koşulların değiştiğini, son ekonomik gelişmelerle sadece kamu çalışanlarının değil özel sektörün de sıkıntıya girdiğini konuşmasında belirtti. Kemer sıkma politikalarının seçmenin hoşuna gitmediğini, bu durumda sol hükümetin daha da yıprandığını belirtti.
Umut Bozkurt KKTC-TC arasındaki ilişkileri işlerken; ülkede sürdürülemeyen bir yapı olduğunu, alternatif bir ekonomik modele ihtiyaç duyulduğunu belirtti. Hasan sarpten İklimsel değişim ve doğaya verilen zararlara değindi. Betonlaşmayla yıkıma doğru gittiğimizi belirtti. Ülkemizde her bin kişiye 580 taşıt düştüğünü ve her yıl trafiğe 9 bin aracın çıktığını söyledi. Sarpten 2 ton hellim sattığımızı ve bunun yerine 3 ton demir aldığımızı, 3 ton portakal satıp 4 ton çimento aldığımızı da belirtti. “Tüm varlığımızı betona yatırıyoruz” dedi.
Şenel Elcil,Sosyal Boyut bölümünde kendimize özgü bir eğitim kuramadığımızı konuşmasında belirtti. Özel okullara devlet tarafından daha fazla yardım edildiğini ekledi. Kani Kanol, 1974 öncesi toplumun Türkleştirilmeye çalışıldığını,bunca kültürel saldırıdan sonra da 2004 sonrasında Türkiye’de İslami değerlerin gündeme geldiğini söyledi. Sami Özuslu Türkiye eleştirilince Türkiye düşmanlığı retoriğinin çalıştırıldığını belirtti. Mine Yücel giderek Basın ve İfade Özgürlüğü’nde insan haklarının çok az oranda gündeme geldiğini söyledi. Doğanın bir insan olarak algılanması ve onun da saygı görmesi gerektiğini belirtti. Öncel Polili İnsan Haklarını korumak devletin görevidir diye belirtti. Birbirimize karşı sorumluluklarımız vardır diye konuştu.
Siyasi Boyut panelinde Niyazi Kızılyürek çoğalmamız gerektiğini ve ittifaklarla, Batı Avrupa, Yunanistan ve Türkiye’ye kadar ilerici kesimlerle, kurulu statükolara karşı özgürlükçü ve emeğe,insana saygı noktasında mücadele eden kesimlerle işbirliğine girmemiz gerektiğini belirtti. Ali Dayıoğlu Dinsel akımların etkisini işlerken, Derya Beyatlı AB gelişmesini, Halil Paşa ise sol açıdan süreci değerlendirdi. Hayatın her alanında Kıbrıslıtürklerin ittifaklara ihtiyacı olduğunu belirtti. Yücel Vural federal devletin tüm organ ve kararlarına her iki toplumun etkin katılımının sağlanması üzerinde durdu.Çok partili bir toplumda siyasal partilerin yürütme organından dışlanması üzerinde konuştu.
14 Aralık, 2019 tarihinde Lefkoşa Merit Otel’de yapılan konferans sonrasında atölye bölümünde yapılan oturumlarda kararlar üretildi ve bu kararların Brüksel’e Sayın Niyazi Kızılyürek tarafından sunulacağı belirtildi. Bu konferansın oldukça faydalı olduğunu belirtebiliriz. Tabi ki bu tip toplantıların devamlılık arzetmesi talebiyle…