Klasik gerçeği yeniden tekrarlayarak konuya girecem: Türkiye Kıbrıs ekseni ve özellikle K. Kıbrıs yapılanışıyla öylesine saydamlaşmalar oluşup gerçekler de dıştalanıyor ki sonuçta K. Kıbrıs Türkiyeyi, veya Türkiye Kıbrıs gelişmelerini, çekilen resmi sis perdesi dışındakilerle ancak haberleşme yapmaya devam edilmektedir. Onca, acayipleşip “oraklaşan siyaset” gerçeğine ve tabusal “ulusal örtüye” rağmen, tam aksi iki tarafta da karşıtda olan önemli gelişmeler nerede ise hiç bilgisi akışa konulmaz. Daha kötüsü, tam aksi bilgiler kirliliği ile de yalan yanlış algılar da oluşturulmaya devam edilmektedir. Bundandır ki Türkiyede son resmen devlet yapısından ülkesel dönüşüme varan kararlar K. Kıbrısta ya hiç haber olmuyor veya tam aksi işbirlikci idolojiye hizmet edecek şekilde yalanla aktarılmaya devam edilmektedir.
Örneğin, son dönemki Diyanetin fetvaları K. Kıbrıs medyasında yer bulmaz. Birkaç kişi yazınca da olayın özü deyil de “bunlar Anavatan karşıtıdır” denilip olay hiçeleştirilme yönüne gidiliyor. Diyanetin fayiz fetvası, sadece TOKİ fayizinin olacağı devamı gelen fetva olayları burada pek duyulmak istenmez. Eğitim başta olmak üzere, diyanet fetvasına yönelmesi, tarikatlarla yapılan anlaşmalarla da devir konusu da burada duyulmak istenmez. İşin acısı, Türkiyedeki Eğitim sistemi buraya kitaplarıyla birlikte de yansımaktadır. Ayni şekilde, imamhatipleşme hamlesi ile bilimin gerilemesi de onca ünüversite açışlarına karşın, burada endişe edilecek olgu olamadı. Bir anlamda, nifus aktarımıyla deyişen yapı ayrıca gelecek insan seçkisinin de Diyanetli, tarikatlı eksende gericileşmesi de Burada pek endişe duyulma aşamasına gelemedi.
Benzer konular sağlıktan tutun doğaya bakışa dek yansıyor. Üstelik dış politika ile girişilen fetihcilik le Siyasal İslamcı çizgi de burada tartışılmaktan hep kaçınılıyor. Dahası, uyduruk laflar, siyasal erke eklenerek probaganda dahi yapılıyor. Tam da bunlar peşpeşe gelirken, tarih 19 Ocağa geldi. Pazar öğlenini yeni geçtik. Klavye ile yazılıma girerken, günün önemi de beleğime gelmeden edemiyordu. Tarihi önemi vardı. Frank Deenk katledilişinin 13 Yılına gelindi. Deenk deyip de geçmeyin: katlediliş şekli, katılanların devletle bağları, tarihi geçmişin birikimi ve yetmezmiş gibi yargı sürecindeki peşpeşe yapılan acı şaka tipi uygulamalar, Deenk cinayetinin öyle basit denecek olay olmadığı anlaşılmaktadır. Hele de aradan geçen 13 Yılına rağmen olanlar ve örtülmek isteyenler kadar, TC devlet içi çatışmalarla da yargıya direk etkiler yaptığı da kesin adımlarla anlaşılmaktadır.
Frank Deenk tam da sistemin aynası gibi cinayet oldu. Deenk, insandı, Aydındı, Sosyalist düşünceleri savunuyordu ve Ermeniydi. Hani bazen Ermini olmanın “Afedersiniz” diyen başkanların olduğu ülkeden söz ediyorum. T 24 Sitesinde sabahleyin okuduğum Tayfun Atayın yazısı, adeta Türkiye anlayışının çekilen resmini yansıtıyordu. Gerçeklerden kaçış ile ötekileştirmenin nasıl travma yaratığını ve kökenlerini dahi ret etmek zorunda kalan insanların nedenli acılar yaşadığının basit insancıl itirafıydı. Gerçi, 2007 Yılında Deenkin katledilişiyle yaşananlar, bize çıplak gözle anlatacak önemlim mesajları vardır. Devlet eksenli istihbaratcıdan jandarmaya, polisten sivileştirilen paramiliter kişilikleri hepsini yargı masasında toplam nedende görürsünüz. Yargıdaki kayış ise adeta Türkiyenin güncel siyasal hesabına göre deyişen dalganın fluy haline dönüştü.
En net itirafı, Bayan Deenk hemen cinayet sonrası haykırışının çığlıklaşmasıyla yaptı: “Doğan bebekten, karanlıktan katil yaratan sistem”* Bu her şeyi anlatır. Çocuktan nefretle cinayet işleyecek militan yaratıp devlet idolojisiyle buluşan, organlarıyla yardımlaşma gerçeği, olayın özünün aynasıdır. Hala, Deenk cinayeti net olarak yargıda aydınlatılamamazken, bilgiler aslında hem katillerin, hem de yargnın kaypaklığını ned şekilde anlatıyor. Hani derler ya: “Yargı kararını bekleyelim” ezberi, burada da hukuğun sistemin kurumu olduğu gerçeğini, anlayana yeniden anlatmaktadır.
Gün 19 Ocak. Deenk cinayetini yeniden anımsarken, bilmem K. kıbrısta onca gazete ilgili haberi yazmayı aklına getirecek mi? Aydın olması, Sosyalist düşünceleri savunması ve Ermeni kimliği onun resmi eksenli K. Kıbrıs basınında yer bulmamasına yeter ve artmaktadır.Ama, o günden bugüne öylesine Türkiyede devlet içi dönüşüm oldu ki bunlar buraya direk yansımasına rağmen, kafadaki ezber ile işbirlikci çıkarlar karmaşasında da yeni sansürleşme ile adeta anlamsızlıkla Türkiye beklentili cenderede yol devam etmektedir.Deenk cinbayeti en basitiyle Türkiyede dahi yakın tarihle yüzleşememenin gerçeğini yeniden kanıtlıyor. Yüzleşememe sonucu, gerçeklerle karşılaşmayınca, kurgular ve korkularla banbaşka geçmişle de yaşanmaya devam edilmektedir. Aynen Kıbrısın genelindeki olanlar gibi. Deenk cinayeti salt güncel yapıyı ve resmi idolojiği deyil, geçmişin örtülmek istenen gerçeklerinin de acı bir simgesi olarak 19 Ocak günleri anımsanmaktadır.******
Gelelim Avusturalyaya: Son yıllarda Avusturalya yangınalrı sık sık duyulmaktadır. Öylesine yangınlar oluşmakta ki haber yapılamadan geçilemiyor. Yanan doğa kadar, yok olan canlıların da milyonlarla ifadesi, konunun dünyasalaşmasına da etken hale gelmektedir.
Avusturalyanın Kıbrıs için ikinci önemi de orada ingiltereden sonra yurt dışında ençok bulunan Kıbrıslı göçmen olmasıdır. Nitekim, işlerine geldiği zaman yurt dışı Kıbrıslıları anımsayıp probaganda yapanlar “Bir Avusturalyalı Kıbrıslı türk mecliste olsa” romantizmi ile siyasal araç silahı yapmaktadırlar. Böylesi ikili duyarlılığımız da şöylesine olsa da vardır….
Gelelim Konumuza: Bu yıl da Avusturralyada oldukça yangın haberi geldi. Hat ta Kanarya adasında canlıların uğradığı felaketler de giderek yer bulmaya başladı. Önemli canlı ve ağaç kaybı kadar, oluşan sıcak dalgayla da Ekvator çevresinde kuraklık tehlikeleri yapacağı korkusu da başladı. Fakat, alışılan Neoliebral anlayış sonucu, konu ne nedenleri nede etkileri bakımından hala anlaşılmama gerçeği de vardır.
Avusturalya yangınlarını izlerken, şu bilgi eksikliği hep doğru yorum yapmanıza engel olacaktır: Çoğu dünyada olduğu gibi, küresel ısınmayla ifade edilen, özünde iklimlerin bozulması denecek gelişme, doğa katliyamlarınnı da tetikledi. Son yıllarda doğa felaketleri oldukça şidetli geçiyor. Bunda bozulan iklimlerin rolu önemli. Başka açıdan, son dönemde sadece Avusturalyada deyil Yunanistandan Portekize varan orman yangınlarında, bozulan iklimlerin, toprakların ağaçları ret etmesi yanında, özelleştirme ve mali denge denilen uygulamaların da sonuçta Orman yangınalrının hem çıkışında hem de söndürülmesinde oldukça önemli katgı yaptığı da söylenmektedir.
Nitekim; son Avusturalya yangınalrında Mali kısıntıdan tutun özelleştirme ile bazı işlerin şirketlere devri ile yapılması gereken “kuruyan dallar” gibi tetbirlerin alınmaması, yangınalrın hem daha büyük hem de kolay yayılmasına koşul hazırladığı idiya ediliyor. Neoliebraiznin Kar endeksi, mali hesap ve harcama kısma politikaları bu günelrde Avusturalyadaki yangınlarda da yüksek sesle eleştirilmektedir.
Klasikleşen gerçekler, Avusturalya gibi ülkede de duyuluyor. Yönetimnler protesto ediliyor. Mali kemer politikası, harcamaları kısma, özele kar sağlama adına devir ile alınmayan tetbirler yangının yayılma hızına hizmet etmektedir. Ayrıca, adı Avusturalya olsa da bozulan iklimler buradan teyet geçemez. Zamanında miluon dolarla gizlenen iklim ısınması, şimdilerde bu doğanın katliyle resmen dünyada nefes almamıza dek etki yapmaktadır. Sermaye daha fazla kar yapma adına bu gelişme görülmezken, hala imzalanan sulandırılmış iklim anlaşmaları dahi uygulanmamakta direniliyor.
Son Avusturalya yangınları, bozulan doğa iklimlerinin ülkelere ödetmeğe başladığı faturalardan birisidir. Tek tip sistem denilen Niberal özelleştirme ve mali politika ise oradaki yangnlarda tetbir alamamanın yansıması oldu. Ama, hala sermaye dünyaya ayni politikanın devamını da dayatması işin tuzu biberi oldu. Avusturalya orman yangınları, bu nedenle alınacak dersleriyle oldukça önemli ülke haline geldi. Yeter ki olanı kendi gerçeği ile konuşalım.