yaklaşımlarÖzkan YıkıcıÇaresizlik korkusu, kabul ettiricidir – Özkan Yıkıcı
yazarın tüm yazıları:

Çaresizlik korkusu, kabul ettiricidir – Özkan Yıkıcı

Yeniçağ podcastını dinleyin

Konunun önemi daha iyi anlaşılması için, bazı koşullar tekrardan belirtilme gereksimi gerektiriyor: yaşadığımız günler oldukça krizlerle kuşatıldı. Hem yerel hem de genel şartler aynen yaşatılmaktadır. Kapitalist sistemin neoliebral süreç her yönü ile iflas yaptı. En son girilen 2008 Finans kapital krizden sistem ne çıktı, nede yönete bildi. Dahası, seçeneği de gerçekleştiremedi. Ekonomik duranlık yetmezmişcesine, Şimdi de sağlık fiyasgosunun Kovit 19 krizi de sağlıkta vurdu.Sistem yönetememe bir yana, kurgulayıp yapılatırdığı sağlıktaki sektörleşme veya özelleşme yapısının da çaresizlik sonucunu ilan ediyordu. Bunlar insanları çok yönlü girdaba soktu. Her krizin ötekisine katgıyla oluşan çeşitleme sorunlar kadar, resmen belirsizlik de giderek, korku yaratmaya da dönüştü.Çaresizlik ve belirsizlik, krizlerle de derinleşince, anormaleşen koşullar yaşanırlığı da yerleşti. Devamında da kaçınılmaz olarak normal şartlarda tehlikeli görülen uygulamalar, çaresizlik ile belirsizlik içinde, normal hale gelip, hat ta talep edilen kurallar haline geldi. Son Korona krizinde insanların sıkı yönetim bveya olağan üstü uygulamaları kabulenme tutumu bunun güncel kanıtı olarak kanıtlardır.****

Bugün günlerden Salı. Aslında anormal koşullarla evde kalmasak, Ratyo ve internet tv Mayısta Mustafa ile prokram yapıyor olacaktık. Daha da somutu, ilgili medya olağan üstü şartlar nedeniyle tatile girmese, ayni prokramı yapacaktık! Şüpesiz de Mustafayı bilmem ama ben ilgili yukardaki özetle dinliyeci ile izleyicilere anlatılar yapacaktım. Zaten, yaşanan koşullarla hele de son sağlık dalgasını yönetimin yönetememesi, oluşturuluan klasik güvenlik merkezli tutum sonucu da resmen brakın karmaşadaki ahaliyi, muhalefet ile sarayın bu olağan üstü önerileri yapmaları gibi gelinen acı gerçek de bulunuyor. Bu nedenle yönetemeyen ve hala partizanlıkla kendini kurtarıp Türkiyeye kanıtlamayla yerinde kalma koltukcular, sunucak sağlık önerileri olmadığı için, resmen güvenlik noktasıyla tüm olayı aynılaştırdılar. Bunun tehlikesi de malum.

Genellikle çözüm üretemeyen veya olayı yönetemeyen siyasetler, kitlelere hep deyişik baskı veya özgürlükleri kısıtlama esrumanlarla olaya yaklaşırlar. Amaç, anlayıp çözemedikleri konuyu güç ve güvenlik adıyla çözmektir. Buda, en başta birçok hak kaldırtılma kolaycılığı da getirir.Özellikle de nedenleri öteleyerek, soruna odaklatırılıp,üstüne “birlik” sosunu da koyarak ilgili politika uygulanmaya çalışınılır. Ahali da çaresiz kalmanın korkusu ve belirsizlik içindeki karmaşasından en azından kurtulma refleksiyle bu baskılanma olaylarını düşünmeden hemen kabulenir.Ç,nünkü her olayda sistem ona karşıta saldırmak ve baskıyla kontrol altına alma yoluyla konulara bakma kültürünü yerleştirdi.******

Bu gerçekliği iyi kavrayalım. Somutla yaşıyoruz. Konuları konuşurken, nedeni sorgulamadan sonucu düşünmeden, günü kurtarmaya yönelirsek, anormal koşullarda bize kolayca anormal kabulendirme ile gelecekte daha karanlık günlere de gitme olasılığını göstermektedir. Tetbir ile hak kaldırma ince noktasını çoğu zaman gözden kaçırırız.Yapılacak tetbirlerle kaldırılacak hak arasında kolayca kabulendiriliriz. Dayanışma ile bazı örneğin kesintilerle, var olan hakların direk kaldırılması ayni demek deyildir. Uygulanacak kural, sonradan alacağı şekil önemlidir. Şimdiden, birçok devlet, olağan üstü koşulalrı hem de fırsat da kulanılacaktır. Yönetimlerin kitlesel kabulenme hat da direk talep nedeniyle sokulan olağan üstü şartlar sonrası, hak budama ile iktidarın güçlendirilmesi otoriterliği uygulaması da tesadüf deyildir.

Genelde sosyolojik alandaki piskolojik davranış şudur: Çaresizlik ile birlikte ya deyişimle siyasal seçeneğe, yada devlete ile ulusculuğa sarılarak devletin otoriterliğine yönelinir. Emperyalist çağda bunun adı da faşist devlet şekli olmaktadır. Devlet siyaseti ise kendi yanlışını güç ve imajla kulanıp fırsata çevirme hamleleri yapar. Çaresiz kitlelerin hele de tavır almada devleti beklemeleri sonucu, güç ile sorun çözme, yasakla tetbiri saydamlaşmaları da egemen siyasetin ekmeğine yağ sürmektedir. Nitekim, son sağlık krizinde de gördük ki özelleştirmeği yapan yönetimlerin, temelde günümüzde ki krizdeki temel etken olurken, ne acıdır ki çözümü de ayni yanlışı yapan aygıt ile politikanın ele alması gerekmektedir. Dün kötülenen devletcilik, kamusal sağlık ilkesi şimdi yönetimin kendi yaratığı krizi çözmek için baskılarla, yasaklarla uygulayarak, sağlık dışı kurallarla yeniden fırsatı deyerlendirildiği de anlaşılmaktadır.

Yönetimler fırsatı ele geçirip, hem de beklenti ile devleti kulanıp, normal şartlarda deprem olacak uygulamaları kitlesel taleple yapma zemini buldular. Üstelik, K. Kıbrıstaki gibi örgütsüz toplum, birbirinin hakına saldıran destekli kamuoyunun da olduğu koşullar da vardır. Üstelik, fırsatla, TC taleplerini de uygularken, olağan üstü koşulları neden gösterecek mavzeme de mevcutdur. Bilinsiz kitleler kolayca bu oyunda ne yazık ki şimdilik rol alıyor. Öyle alıyor ki bizat sırf sokakta gezindi diye sokağa çıkma talebi yükselirken, ta baştan söylenecek sözü olmayan muhalefet ve saray da ayni isteği haykırıyordu. Tabi, ilgili koşullardaki uygulamaların ne oalcağı da malum. Bunun en yakın örneklerini hem de bize direk müdahale eden Türkiyede yaşanarak görüyoruz. Erdoğan, Virüs krizini falan dinlemeden, “birlik” kelimesini kulanırken dahi Tabipler birliğini kurullara sokmaz toplantılara almıyordu. Herkes, Kovit19 ile ilgilenip, eve kapanırken, o Kayum atamaya, bazı Sit alanlarını yağmaya aşmaya, sağlık krizini de kulanarak hapisaneden sapıkları, uyuşturucu tacirlerini kurtarıp siyasal fikirli kesimleri tutma yönelişlerini yapıyor. Elbet, muhalefetin malumu ile kitlelerin sağlık sorunu, yanına eklenen ekonomik krizle işlerinin ne olacağı korkuları varken, bunlara karşı da tavır koyacak yapıları da yoktur.

Kocaelinde pozitif çıkıp hastaneye yatan iki hastayı yazdığı için iki gazeteci tutuklanması gibi olaylar da yaşandı. Üstelik bu daha sonra da doğru haber diye açıklanmasına rağmen. Siyaset ve egemen sınıf sermaye, krizi de kulanıp aslında kar yapmaya eylimlidir. İlaç tekelerinin piyasadaki güç yükselmesi boşuna deyil.Neoliberaleşme ile birlikte sağlık ile eğitimdeki sektörleşme, özelleştirme veya metalaştırma sonucu olayın insan hak ekseninden çıkıp müşteri meta haline gelmesi günümüz sağlıktaki krizdeki devletlerin eksikliği, sağlık kurumsal yapıdaki kamusal yetersizlikle, sektörel yapının buna yönelik olmamasının da katgısı çok yüksektir.Nitekim, K. Kıbrısta Hasipoğlu ile sağlıkta klinik göz yumasıyla başlayan, Eşref döneminde hizmet satın alma hamlesiyle hızlanan sektörleşme şimdi görüldü ki böylesi krizde nedenli yetersiz ve insana yönelik olmadığı acısı yaşamla gerçekleşiyor.Ancak, tüm Korona konuşmalarında nedense tedavi şekli ile güvenlik tetbirleri ezberleri dışında sistemsel sorgu hiç yoktur. Bir de doktorlar övülürken, dün yapılanlar unutulup, yarına ne olacak sorusu da ertelenrek aslında politika kendini kurtarıyor. Kitlesel olarak örgütsüz dağınık olma ve çaresizlikten yasaklara, hak budamalara hazır durumda olmak da dün kabulenmeyen ve anti demokratik görülen birçok uygulama gerçekleşmektedir. Hat ta, tekrardan talep edilerek kamusal baskı da oluşturulmaktadır. Gözden kaçan, özellikle teşvik ve desteklerle gelen, vergileri vermeyen, enerji destekleri de olan dış sermaye yapılarına hiç dokunulmaması da tesadüf deyildir. işbirlikciliğin aynasıdır.

Koltukcu resimler ise ibretliktir. Eğitim makamcısının yurt dışından getirilen öğrenci konusundan tutun, yurtların bir anda kapatılarak Türkiyeli öğrencilerin sokağa atılmasını pişkin şekilde “benim haberim yok veya beni ilgilendiren alan deyildir” deyişinin mesajı tiksinticidir. Üstelik, yaşanan rezalet nedeniyle, olay yerinde olan Kutret beyin kaçınılmaz şekilde yaşanan koşullarda oluşuyla “özür dilemesini” de kabulenmiyorlar. Çünkü, uyuyor ve habersizken, sıkılmadan gerçeği deyil kendi kibirleri ve artık kim bilir neler verdikleri kesimi küstürmeme tavrıyla bu davranışı da kabulenmediklerini ses yükselterek belirtiyorlar. Oysa, Nazım efendi eğitim makamcısı olarak olay yerine gidip en başta kendi alanında olan gelen ve atılan öğrencilerle sorunu anlaması gereken basit kuralı hatırlamalıydı! Susmak veya ses yükselterek imkaar eden böylesi kişiler ise olağan üstü şartları kulanıp da hak budama ve kalıcılaşma adına otoriteleşmelere de kolayca yönelirler.

Krizlerde belirsizlik çaresizlik üretir. Çaresizlik belirsizlikle birleşince, korkuya dönüşür. Korku ise anormal denecek birçok olayı kolayca kabulenme ortamı yaratır. Krizlerin kitlesel iki yönelişi olası: Hayri Kozanoğlu ile iprahiım Varlının da deyişik özetiyle: “Ya deyişim denilip yeni bir sisteme yönelir, veya devletin eksenine takılıp daha otoriter rejime dönüşür”! Sanırım, sağlık krizinde sağlık sistem yanlışı dahi konuşturtulmayarak, hele de bizdeki direk eksiklikler unutulup, “birlik adına susma” olursa, yarın oluşan koşullar nedeniyle daha gerici ve eşitsizliğin artığı geleceğe yelken aşmak zorunda kalacağız.insanlar şimdiden evrenselikten ulusalcılığa, içe kapanarak yeni yaşam şekline ve olayın özü deyil istenilen esrumanlarla konuya bakma düşüncesine sokuldular. Kriz nasıl atlatılır da belli deyil. Yöneten oldukça perişan ve işbirlikcilik kanıtındayken, örgütsüz toplum ve kamusal yaşama alışkın olmayan insanlar ise çaresizlikle ne yazık sadece yasaklarla güvenlik ekseninde konuyu geçiştirmeğe çalışıyorlar. Zamanında bazı gerçekler konuşulmayınca, yarın çok geç olacağı kesin. Yapılan yanlışlara da tepki koymadıkça bunların daha otoriter ve teslimiyetci yapı olacağı da kesin. Dün size ABD, Macaristan, Türkiye ve nice ülkelerde böylesi rejim olacağı söylense, gülerdiniz! Şimdi, örnek, Türkiyede hem de korona perişanlığı varken, bilgi eksikliği net şekilde konuşulurken, yönetimin belediye başkanı görevden alma, haber yapan gazeteci avı, Sit alanlarının imara açılma kararlarıyla nasıl fırsat kulandığı da ortada. Hele de tetbir paketini “Cuha hubesi okur gibi” açıklaması da politik tutum bakımından ders vericidir. Böylesi işleyişte ise eline verilecek başka silahlarla, hele de baskı güvenlik esrumanlarla nelerin olacağı da dünden malumdur. Tabi, konu olan sağlığı da konuşmadan, yapılanlarla nereye gelindiği de sildirtildi.

Özetleyecek olursak, çaresiz kitlelerin ordan oraya savrulurken, korkuyla kolayca zamanında olumsuz dedikleri kararları da alkışlar duruma gelinir. Uydurulan başarı hikayeler moral adına da karşılık bulur. Hele de “aldığımız tetbirlerle” ezberi inanılmasa da inanılır görülme gösterisine girer. Ama, bizde de yaşadığımız gibi, aslında iflas eden direk egemen siyaset ken uydulrulan hikayelerin karşılık bulması ve çaresizlikle eksikliğin hemen otoriterleşme güvenliğine sarılmasını getirdi. Düşünülmeden dıştalanan ve bilgi verilmeyen muhalefet de yarının koltuk hesabıyla bunları yutması da yarının en önemli tehlikesidir.

- Advertisement -spot_img
- Advertisement -spot_img
5,999BeğenenlerBeğen
796TakipçilerTakip Et
1,253TakipçilerTakip Et
355AboneAbone Ol

yazılar

Yeniçağ Podcastını dinleyin