Kapitalist sistemin aşırı tüketime dayalı sanayi sistemine getirdiği değişim elbette iklimsel değişimleri de getirdi. Tüketime dayalı üretimden dolayı atmosfere bırakılan zehirli gazlar atmosferi etkiledi. Dünyada sera etkisi dediğimiz olay meydana gelirken atmosfer delindi ve ultraviyole ışınları daha da serbest, atmosferi katederek dünyaya ulaşırken, insan organizmasını etkilemeye başladı. Atmosfer ultraviyole ışınlarını emici bir özellik gösteriyordu. Bu yüzden cilt kanserinden tutun çeşitli hastalıklar da görülmeye başlandı. ABD Başkanı Trump’a kadar dünyadaki ekolojik bozukluk ve de atmosferin delinmesine karşı ABD hükümetlerinin veya devletinin bağışta bulunduğu, en fazla destekleyeni olduğu biliniyordu. Gün ve gün, yıl ve yıl atmosferdeki sıcaklık da artmaya başladı bu arada. Kutuplar aslında bir bakıma o sebepten dolayı da erimekteydi.Trump seçildikten sonra bu bağışlar durmuş ve elbette bu tip ekolojik mücadeleler de dondurulmuştu. Ne yazık ki, bağışlar dondurulmuş ama dünyanın dengesinin bozulması devam etmiş, Kuzey kutuplarda buzullar ve aysbergler eriyerek, dünyada sel baskınları hatta deniz seviyelerinde de yükselmeler başlamıştı. Şunu da söyleyelim önümüzdeki yıllarda deniz veya nehir kıyılarının yanında bulunan birçok kenti suların basacağı ve sular altında kalınacağı da konuşulmaktadır. Kuzey kutuplarındaki sıcaklık yükselmeleri ise maalesef en doruklarına çıkmıştır.
Ormanların tahrip edilmesi ise başka bir olay olmuştur. Büyük orman arazileri aslında dünyamızın ciğerleri gibiydi. Bizlere oksijen kazandırmaktaydılar.Endonezya ve Amazonlardaki ormanların bilinçli ve kasti tahribi ve hatta oradaki yerlilerin bir soykırıma uğraması, son seçilen Brezilyalı ırkçı, sağcı ve milliyetçi lider Bolsanaro’nun Amazon’da yerlilerin haykırışlarına kulak asmayarak tahribatlarına devam ettiği, tüm dünya medyasına bile yansımıştı. Avrupa’ya veya New York’a kadar gelen zavallı yerliler seslerini duyurmaya çalışmışlar ama maalesef yerlilerin katliamı da bu eylemler sürerken devam etmiştir.
Avustralya’da ormanların yanması, bir milyar civarında hayvanın ölmesi ise artık bardağı taşıran son damla olmuştur. Son zamanlarda dünyanın virüs salgınları ile çalkalanmaya başlaması, oldukça fazla insanın ölmeye başlaması da bu tahribatlarla ilgilidir. Kuzey Kutupların milyonlarca sene sonra buzulların erimesiyle buzullar içinde uyumaya yüz tutmuş birçok virüs aktif hale gelmiştir. Gene Avustralya’da hayvanların taşıdığı ve hayvanlarda asalak olarak yaşayan virüslerin yaşam için insanları seçtikleri düşünülmektedir. Zararlı virüslerin doğanın tahrip edilmesinden dolayı ortaya çıktıkları gerçeklik gösteriyor.Elbette fakir ve ezilen kesimlerin bu salgınlardan en fazla zarar göreceği de bir gerçektir.
Çevrenin mahvedilmesinden en büyük suçlu eğitimsiz insanlar, düşüncesizce ortaya çıkan ve tüketim ekonomisine önem veren aşırı düşüncesiz sanayileşmedir. Kapitalizm ise baş suçludur.
Doğa ve yaşamla barışık, insanlar arasında kardeşlik ve eşitliği, eşit paylaşımı savunacak yeni bir sistem arayışına girmek artık şarttır.