Dünyanın çeşitli bölgelerinden ve Türkiye’den aslında daha fazla komplo teorilerine uygun, ama gene de sol tarafından geliştirilen veya daha fazla ulusculara da uygun teorilerle, son Koronavirüsünün ortaya çıkmasının bilinçli bir yönelimle olduğu şeklinde, olaya komplo teorilerini anımsatacak şekilde yorumlar yapılıyor. Sözde liberal ekonomi ve acımasız bir piyasa ekonomisi arasında gidip gelen, bilhassa Türkiye, Amerika ve Brezilya, İngiltere ve Hollanda hatta bazı Avrupa ülkelerinde de olaya sırf sosyal sigortalardan ödenen emekli insanların tüketilip, devletin bunlara ödediği maaşları kar olarak hazineye akıtması şeklinde,virüsün bilinçli şekilde yayıldığını yorumlayanlar çok oldu. Doğru yanları da olabilir. Doğru da olabilir çünkü son zamanlarda Avrupa ülkleleri arasında bile emeklilik yaşını büyültüp ödenmeyi ileri yaşlara bırakma gibi eğilimler de vardı. İlk anlarda devletlerin yaygın hastalığa müdahale etmeyip güya bağışıklık sistemini kuvvetlendirilecek şeklinde pasifizm gösterilmesi, bu iddialara kuvvetlilik kazandırdı. Sigortalarda biriken paraların bir şekilde birçok ülke tarafından tüketilmesi ve şu anda sıkıntı içinde olmaları ve olayın kapitalist bir arzu veya güdü olduğu, İngiltere’de Boris Johnson’ın Koronavirüs’ten ötürü ölümleri toplumdan gizleyerek, ölümlerden sonra milyarlarca sterlinglik bir artıyı devlet hazinesine artı olarak kanalize etmesi konuşuluyor ve
elbette bu tip bir düşünceyi gerçekten faşist bir düşünce olarak niteleyen birçok yazar ve gazeteci de ortaya çıktı. Londra’da kayıpların artması ve de halkın tepkisinden sonra Boris Johnson Hükümetinin geri adım atması da oldukça ilginçti. Tabi bu arada İtalya’da da askerlerin şehirlere girerek ölen hastaları askeri araçlarla mezarlara taşımaları, aslında acaba askerin işe müdahalesinin oluşacak olan isyanı önleme mi olduğu şeklinde, başka komplo teorilerinin de ortaya çıkmasını getirdi. Aynen İngiltere, Hollanda ve Brezilya gibi aynı görüşte olan hükümet ve devlet başkanlarının yönelimlerinin de aynı olması ilginçti. Bu şekilde yaklaşımların Batı’da da olması elbette çok acımasız yaklaşımlardı ve Hitler düşüncesini de aratmadı değil. Görüşüm inşallah bu şekilde bir düşünce eksersizinin bile olmaması.
İkinci teori ise çevrecilerin, doğa severlerin görüşleridir. Onlara göre iklimsel değişimler, orman yangınlarıyla milyarlarca hayvanın ve ağacın ortadan kalması, orada yaşayan virüsleri insana yerleşip, hayatlarını parazit olarak insan üzerinde geçirmeleri eğilimini yarattı. Virüsler de çok küçük canlılar ve onlar da hayatlarını idame ettirmek istiyorlar. Bir başka çeşit hayvan türü olan insanlar üzerine bu değişim ve doğa tahribatı nedeniyle yerleşmeye başlamışlar çünkü bu doğa tahribatında artık başka seçenekleri yoktu.
Ne isterse olsun bu koronavirüs olayı aslında bize son yüzyılda yaşanan doğal tahribatların ve de kapitalist sistemin acımasızlaşması konusunda bir düşünce olasılığı yarattı. İnsanoğlu eskiden geldiği gibi artık devam edemez çünkü kapitalizm gittik sonra acımasızlaşırken, doğa da artık bunca tahribattan sonra kendi gardını almaya başladı.
Evet, doğrudur dünya büyük bir değişim içinde, bu hem insanal,sosyal ve ekonomik, hemde doğasal bir değişim olacak…